AKHİSAR'IMIZIN
EKONOMİK GELİŞİMİ KRİZ 3
İlçemizde
cumhuriyetin ilk yıllarında tüm ülkede olduğu gibi Pazar için üretim zayıftı.
Akhisar’ımızda yaygın olan mülkiyet küçük toprak mülkiyetiydi. Toprak ağalığı
istisnai bir durumdu. Genellikle halk buğday, mısır gibi ürünleri yıllık
ihtiyacı için eker fazlasını da satarak şeker, gaz gibi ihtiyaç maddeleri için
gelir elde ederdi. Büyük toprak sahipleri veya kendi toprağını ekemeyen (bu
yıllarda erkekler savaşta çok öldüğü için üretim ilkel araçlarla zor
yapılıyordu.) köylüler arazilerini yarıcılık yapacak topraksız veya az topraklı
köylülere verirlerdi.
Pazar
için üretilen esas ürün tütün, pamuk gibi endüstriyel bitkilerdi.
Mustafa
Kemal Atatürk’ün önerisiyle Reşat beyin önderliği ile 1924 yılında Akhisar da
yeni hamamın arkasında Tütüncüler banksı kurulur. Banka üreticilere destek
kredileri vererek ilçemizin önemli bir tütün merkezi haline gelmesinde büyük
rol oynamıştır. Yine Atatürk’ün direktifiyle 1. Tütün kongresi Akhisar’ımızda
yapılmış, ülkemizin üretici delegeleri aldıkları kararlar ve uygulamalarıyla
tütüncülüğümüz gelişmiştir.
Akhisar’ımızda
bildiğimiz kadarıyla bu yıllarda fabrika yok. 1960’lı yıllarda önce Dağcıoğlu
sonra Örücüler kiremit fabrikaları kuruluyor. 1970‘li yıllarda Keskinoğlu tavuk
çiftliği kuruluyor. 1980’li yıllarda Özal’ın politikaları ile kredilerle
Keskinoğlu Türkiye’nin en büyük tavuk işletmeleri haline geliyor. Sanayi
sitesinde ise pulluk, demir, tanker, marangoz, atölyeleri gibi küçük
işletmeler.
Akhisar’ımızda
tütün üretimi 70-80’li yıllarda esas geçim kaynağı olmuştur. İlçemizin esnafı
da zanaatkâr da tütüncülüğün gelişmesiyle palazlanabilmiştir. Yaprak tütün
işletmesi, tüccarların tütün depoları önemli istihdam kaynağı olmuştur.
Tütüncülüğün başlıca geçim kaynağı olmaktan çıkması ve köyden kente göçün
hızlanması sonucu, kentimizdeki 90’lı yılların sonlarına doğru kurulan Graniser
Seramik Fabrikası, Sakız Fabrikası, Rakı Fabrikası işsiz kalanları emememiştir.
Pekiyi,
tütüncülük neden bitme noktasına geldi? 1989 yılında Özal hükümeti Merkez
Bankasının Tekele verdiği REESKONT kredisini kesmeye karar verir. Bu yıllarda
yayın yapan Akhisar Gündem Gazetesi bu durumu “Tekelin muslukları kapatıldı.”
Haber ve yorumu ile verir. Tekelin özelleşmesine giden yol böylece açılmıştır.
Artık Tekel ödeyebileceği kadar tütün alacak ona göre fiyat belirlenecek. Kasım
aylarında alınan bu karardan sonra hükümet tütün piyasasının açılışını yılan
hikâyesine çevirmiştir. Üreticiler akşam haberlerinde tütün piyasası yarın
açılacak diye hükümetin açıklamasına inanarak Akhisar’a geliyor. Ne var ki
sabah karar değişiyor. Piyasa ileriki bir tarihe erteleniyor.
3-4
kez köylüler hükümetin bu yalpalaması dolayısıyla şehir merkezine, Tekelin
önüne gelip ertelendiğini duyup evlerine dönüyorlar. 1990 12 Şubat günü
Tekelden sorumlu bakan Ekrem PAKDEMİRLİ halkın önüne çıkmaktan kaçarak, basın
toplantısıyla İzmir de tütün piyasasını açıklamıştır. Hâlbuki geleneksel olarak
Ege Tütün Piyasası İzmir de Cumaovası GÂVURKÖY de halkın önünde, akabinde
Akhisar’da tütün üreticilerinin önünde Bakan tarafından halka duyurulurdu.
1990
12 Şubat günü hükümetin değişen alım politikası paralelinde Akhisar Tekel önün
de açıklanan tütün fiyatlarına tütün üreticisi adeta isyan etmiştir. Sinirleri gerilen halk protesto ederek
İSTANBUL-İZMİR yoluna doğru yürüyüşe geçiyor. Yaprak tütün işletmesinin önüne
kadar ilerleyen halk burada yolu işgal ediyor. Garnizon komutanı oraya geliyor.
Halkı yumuşatıp yolun açılması için konuşma yapıyor. Bakın Manisa
milletvekilimiz Ümit CANUYAR sizlere hitap edecek diyor. Ümit CANUYAR (DYP MİLLETVEKİLİ) “Siz haklısınız ama”
ülkenin koşulları falan filan… Devam ederken bir üretici şöyle sesleniyor. (Bu
üreticiyi halk havaya kaldırıyor.) Arkadaşlar soralım CANUYAR’A “Mecliste tütün
fiyatları üreticilerin de içinde bulunduğu bir komisyon tarafından belirlensin
kalite belirlemeleri de üretici temsilcililerinin bulunduğu komisyonca,
yapılsın. Neden bu tür önergeler vermemiş. Şimdi burada biz konuşuyoruz üreten
biziz yönetende biz olacağız. “ binlerce üreticinin haykırdığı bir slogan inim
inim inletti tüm Akhisar’ı. Akşam saatlerine doğru Demir Yolu trafiği yeniden
kapatılır. Polisin şehir merkezinde şiddete başvurmasıyla tütün üreticileriyle
çatışma çıkar. Tüccar-Yazıhaneleri kırıldı-döküldü. Ekrem BAKDEMİRLİ olayları
çıkaranlar anarşistler… Diye açıklama yapar. 30-40 kişi gözaltına alınır. Kısa
sürede olsa bu üreticiler tutuklanır. Ama hepside beraat eder. İşte Özal
hükümeti üreticiye böyle bir darbe vururken diğer taraftan yabancı sigaraların
ülkede satışına daha sonrada ülkemizde üretilmesine olanak sağlar ve kararlar
alarak uygulanmasına başlanır.
1997
yılında da Maltepe, Samsun, Yeniharman gibi sigaraların isim hakkını British
American Tobacco (BAT) firmasına, Akhisar sigara fabrikasıyla beraber satışına
öngören bir anlaşma yapar. Bu anlaşma uyarınca tekelin sigara markalarını alan
BAT yedi yıl bu markaları 100%100 Türk tütününden üretecek ama daha sonra bu
zorunluluktan kurtulacaktı. Yani BAT ülkemizde tütünün beşiği olan ilçemize
yuvalanacak Türk tütününden imal edilen sigaraları da yok edecekti. İşte
Neo-liberalizm denilen ekonomik politikanın ülkemizde ilk uygulayıcısı Özal
eliyle iç Pazarın yabancı tekellerin eline geçmesi böyle olacaktı. İlçemizde üreticilerin bir araya gelmesiyle
(Akhisar ve Soma) 10 bin civarında imza toplanmış, üretici temsilcileri ile birlikte bu imzalar
meclise teslim edilmiş, bu girişim
sonucu Özal hükümetinin satış politikası engellenmiştir.
Neo-liberal
politikalar emperyalizmin hâkimiyeti ve baskılarıyla (IMF, DÜNYA BANKASI) gibi
kurumların direktifleri ile TEKEL’İN teknolojik gelişmesi, kadro istihdamı
engellenerek zayıflatılıp zarar ediyor. Satalım dedirtmek için ne gerekiyorsa
yaptılar. Ama yine de Tekelin kâr getiren kuruluş olmasını engelleyemediler.
Üreticiler
zaman zaman çıkışları ile tütüncülüğümüzün ömrünü uzatmışlar ama 15 Eylül 2002
de 150-200 civarında üretici temsilciliği ile yapılan üretici kurultayı ve
cılız mücadeleler güçlü bir direnişe dönüşemediğinden Tekel BAT’IN eline AKP eliyle
teslim edildi. Tütün piyasası artık iki elimizin parmaklarının sayısını
geçmeyen firmalarca belirleniyor. Fiyatı sözleşme dayatmaları ile bir yıl
önceden belirleniyor. Üretici kendi tarlasında Amerikan, Japon, İngiliz
firmalarının kölesi oluyor. Tütünden geleceğini kuramayan gençlerimiz sigortalı
bir iş peşine düşüyor ama nafile. Bir sanayi şehri olamayan kentle ticaret
nasıl olur? Bir ara 1000-1500 civarında penye atölyesi kuruldu. Ama bunlardan
da çok azı ayakta kaldı. Ya bakkallar? Marketlerde kredi kartı alışverişi, her
türlü malı bulundurmaları nedeniyle bakkal amcalara hatta onlara toptancılık
yapan alışveriş merkezlerine de darbe vurdu. Marketler sadece bakkalları değil
kasapları da, temizlik maddesi satan esnafı da vurdu. İşte bu doymak bilmeyen
kâr hırsları (Tekelci sermaye) halkın alım gücünü düşürerek kendi sonlarını da
hazırlıyorlar. Fakirleşen halk alışveriş yapamayınca piyasa kilitleniyor.
Fabrikalar işçi çıkarıyor. Bankalar kredi vermekte çekingen davranıyor.
Ekonomik hayatta da sosyal hayatta da çürüme at başı gidiyor.
TÜSİAD
gibi kuruluşlar işini kaybeden, toprağını kaybeden, evine ekmek götüremeyen
binlerce, milyonlarca yoksulun bu duruma gelmesini sanki kendileri hazırlamamış
da daha işçilerin İŞSİZLİK FONUNDA Kİ paralarına göz diktiler. Dün SOSYAL
SİGORTALAR KURUMUNUN kaynaklarını ucuz kredi olarak kullandıkları gibi bu gün
de işsizlik fonundan işsiz vatandaşlar yararlanması gerekirken 33 milyar doları
nasıl kullanmalarına izin verilir? Bu kötü gidişe dur diyecek bir potansiyelin
varlığına inanıyorum. Yeter ki insanlığımızdan vazgeçmeyelim. Yeter ki en kötü
günlerimizde bile umudumuzu kaybetmeyelim. Birlik ve dayanışma ile yaşamayı
öğrenelim. Unutmayalım her kötü gidiş iyiye çevrilebilir. Yeter ki AKIL VE
BİLİMSELLİKTEN kopmayalım.