6 Ağustos 2009 Perşembe

95 Şair'in Yüreği 14 Yaşında Bir Çocuk İçin Attı.


95 Şair'in Yüreği 14 Yaşında Bir Çocuk İçin Attı.

Geçtiğimiz 23 Nisan'da dünyaya örnek olduğumuz Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramında farklı bir örnek daha olduk. Henüz buluğ çağına bile girmemiş bir çocuğun özel harekâtçı bir polis tarafından dipçik ile dövülmesi ülkemizde vicdanı olan insanlara akıl tutulması yaşatmıştır. Özel harekâtçı hangi psikolojide 14 yaşındaki çocuğa şiddet kullanmıştır? Ülkenin 12 Eylül faşist cuntacı darbeciler tarafından başlatılan korku psikolojisi hala devam etmektedir. Düşünün bir aile içerisinde 12 Eylül 1980'de dünyaya geldiniz. 29 yıldır her gün “Sus sen konuşma. Ben ne diyorsam onu yapacaksın.”, “Sus sen konuşma. Haklarını ben belirlerim.”, “Sus sen konuşma. Benim dediğimden dışarı çıkmayacaksın.”, “Şu şu şu şu yasa maddeleri ile senin yaşam biçimini 12 Eylül faşist darbesinden sonra 82 anayasası ile belirledim. Senin ülkenin yaşayan insanlarının geleceğini gasp ettim. Buna göre geleceğimizi şekillendiriyorum.” Kenan EVREN kendine dokunulmaması için bu anayasaya da bir maddede kendisinin korunması için koydu.(15. madde) Sözüm ona demokrasi savunucusu kesilen AKP Ergenekon'a karşı çıkarken kendi iktidarının tohumlarını atıldığı 12 Eylülcüleri koruyan 15. madde neden kaldırmamaktadır? Demokrasi muhakkak savunulmalıdır. Bir gün gelir sana da lazım olur sözü boşuna söylenmemiştir. Gün gele devran döne demokraside size lazım ola diye düşünülmelidir. O gün geldiğinde onurlu yargı karşısında halka hesap verme günü gelecektir elbet…

Şiir duygu ve düşüncelerimizi dörtlükler halinde anlatım biçimidir. Şiirler aşk, hüzün, mutluluk, doğa sevgisi gibi konuları içine alır. Yaşamım boyunca birçok şiirden etkilendim. 95 şairin hazırladığı bu şiir beni çok duygulandırdı. 90'larda ülkemizde yaşanan faili meçhul cinayetleri protesto biçimi ile dile getiren Galatasaray Lisesi önünde cumartesi annelerinden etkilenen anonim olan oğlumu istiyorum şiirini de hiç unutmadım. Şu an tamamını bilmediğim ama aklımda kalan bir anne duygusunu anlatan şu cümlelerdi; “Oğlumu istiyorum. Ölü ya da diri oğlumu istiyorum"Bu ülkenin yönetenlerine sormak lazım, yüzlerce binlerce faili meçhul cinayetler yaşanıyor ülkemizde. Ve siz yöneticilerde durup izliyorsunuz. Devlet için kurşun atan da kurşun yiyende şereflidir diyen başbakanımızda oldu. Örtülü ödenekten kimlere faili meçhul cinayetler işlesinler diye kaç para verildi, hala veriliyor mu?  

Şiiri yazan vicdan sahibi yürekler! Teşekkürler ağzınıza ve yüreğinize sağlık…


SEYFİ TURAN ŞİİRİ 

1.
Usarê domainê vanê, qezda isania

Nenıka jü çenekê de henie kemeria


Diyarbakır'ın kayıp çocuğuyum

Her şeyin tükendiği bir yerdeyim

Taştan başka yok verecek bir şeyim

Sevecekse elbet, kırık bir kemiğin hüznüyle sevecek kalbim…


Vurma bana, vurma! İçimin oyuncakları kırılıyor
Ben, her ilkbaharın ilk günüyüm; gölgeler uzar yamaçlarımda
Eskimiş okul önlüğümden bozulup dikilme siyah külotum
şu soruyla geçtim tarihten kurşunlar arasında
Ölüm, bir halkın çocuğu olmanın tek mucizesi mi?

"Her çocuk bir yüreğin penceresi" derdi anam
Güneş batmaya başladığında ufukta
Şimdi yürekleri kör kapılar gibi insanların
Çocukları yiyorlar adım atarken sokağa

Aklım erdiğinden beri içindeyim bu hüznün;
Kabara şakırtısı, makineli tüfek sancısı, kandamlası
Kuşlar geçiyor düşlerimden gökyüzü renginde
Türkülerine yüz çevirip kalem kırıyor hâkimler

Anne! Ben buradayım; kalbimi çekiç yaptım da
Düzeltemedim hayatımın eğri büğrü kaportasını
Ezikliğini bana kusuyor ustam
Üstüpü gibi harcıyor çocukluğumu

Koltuk değneğimin sekişinden huylanan köpek
Kadar bile değilim üstüme dikilmiş gözler için...
Kapılar kapalı, duvarlar yüksek,
Çocuk ömrüm zindan içinde

Bir çınlama kalırsa kulaklarımda
Hepinizin sağırlığındandır,
Ölü bir nokta kalırsa gözlerimde
Hepinizin körlüğünden.

- Dövmeyin beni amcalar, dövmeyin ne olur
  Duyulursa kırılır sonra içimdeki taze dal

Parklar ötelerde kalmış ve okullar;
Siz kötü çocuklar diyorlar, düşüyor bol kelepçe
Oysa ben çocukluk ne hiç bilemedim,
Bundan mıydı hiç de büyümedi ellerim.

Ruhum safirdi, incindi
Utancı gördüm zorbanın sopasında
Durdum azaltmak için ruhumdaki acıyı
Güneş gören evlerin kapısında.

Karşımda hayal kalp, orman uğultusu, mezarlık çiçekleri
Annem ardımdan yetim bir ağıt söylüyor durmadan
Çocukluğumu buruşturup ödüyorum insanlığın yenilgisini
Dünya filizkıran çöl, sokağımda kurt baharı.

İnsanı acısından bilirim vahşeti şiddetinden
Başımdaki devletli yırtık
Yargısız infazdan
Faili meçhul cinayetten.

Ben kayıt dışı, ağır tahrik, öteki çocuk
Muskalı eşiklerden geçtim eşiklerin sağ ayakla aşıldığı evlerden
Nazara karşı dökülürken öğrendim kurşunu
Cinayetler işledim oyuncak satan dükkânlarda; sapan taşım cebimdeydi

Aklımın kuşunu salarken kafeslerinizden
Ben miydim rüzgâr topacına gökkuşağını saran?
Ben miydim devletinizi bir çakılla bozan?
Değildim…

Bir çocuğu düşüydüm de mor bir çocuğun,
Zor bir çocuğun üşümüş eliydim
Tüysüz yüzüm tüzüklerinize küs
Yanlışlıkla kalırım yoğun bakım yalnızlığımla.

- Bana vururken ellerini incitme yorgun amca
  Akşam çocuklarını nasıl seversin yoksa

Her yer metal!
Esiyor derin namlunun soluğu
Bir taş çalmışım ölümden
Nereye atayım ki onu?

Hey! Toprak ana, devlet gözüyle gelmek istemezdim sana
Törenler bayraklar istemezdin; alkışlar şaşaalar istemezdin
Siyahlar paltolar istemezdin; gözlükler yaşlar istemezdin
Balıklar sırtlarında taşıyorlar denizi, görmeliydin…

Kanatlandı çığlık gök boşlukta
Yırtıp bulutları sardım yarama
El dokuması bayramlık gömleğimi giymiştim
Bilmediler; anamın ter kokusunu taşıyordu.

Dinmedi beyazların nefreti, tek renk tek tip
Bu şehri çocuklar kuşatacak, üç kapı üç kilit
Hangi elim kırık yalnız onlar biliyor
O çocuklar ki bir dakika itirafa davet edecek hepimizi.

Yağmur yağmadı; yağmıyor… Belki hiç yağmayacak
Ölen lalenin acısı da büyüyecek benimle
Vur diyen yürek durdukça bunların içinde
Yaralanmış bir hayat yaşayacak giysilerimin içinde.

Yüzümü güneşe taşıyın kuşlar
Gülüşüp oynuyordur orada çocuklar
Yakılmış fenerler gibi
İri gözleri...

Bir damla terle gözyaşından doğmuşlardı
Avuçlarımda tuzları kaldı.
Kıpkırmızı bir gece çocukların kanından
Örtünemem annemin anlattığı masalı.

Omzuma kırık bir kol biçildi, terzi kim?
Morarmış bir çift göz kafama buyur ettim
Kabuk benim toprağa, kanasa yara benim
Çünkü beni panzerler ezdi, son nefesteyim

- Devlet beni vur! Büyüyorum,
  Ben tehlikeyim.

Hırsızların çaldığı dilimi çığlıklarla onardım.
Katillerin boşalttığı ruhumu alkışlarla
buradayım:
Cevabın soruyu incittiği yerde.

{ (*) Çocukluk baharı derler, hazinesi insanın
      bir kız çocuğunun tırnağında kaya kınası  }

2.

Leylekler getirmedi, kan yollarında bulduk seni
Sonsuz kırın ortasında
Kolları taşla kırılan Filistinli gibi mahzun…

Ay bir hata duruyor orada
Kaymak: bir zemindir de bir çocuğa
Bir taş da o sektirir oyuna.

Bak!
Çiçeklenir hem kıyıcığından
Çocuklar taşın ritmini sekti.

Simidin camından neler olmaz ki
bütün ayakkabı boyacıları maça gider ellerindeki fırçalarla
seni kırdıkları yerden kararıyor dünyanın bütün sabahları.

(O, Hakkâri'de bir çocuk)
Kalktı yerinden annesine gider gibi
Sarıldı koyunun memelerine annesinden emer gibi…

Kan, demirle yüzleştirildi.
Sevincini taşıran çocuk
Aktı bir deli suya.

Bir daha hiç açmayacak o çiçek:
Masumiyet
Susarak kör edecek tarihin gözlerini.

- Öldürmek -bilmem neden, kadim mesleğiniz miydi
   Tutamam elinizi yahu! Öldürün ama yaralamayın bizi.

3.

Çünkü bilmezsiniz
Kalbini unuttuğunuz o çocuklar
Tarihin beyaz taylarıdır.

Şimdi bu çocuklar ölmemiş gibi yapsak
Karga gak dememiş, tavşan dağa küsmemiş gibi…

Vurduğunuz her dipçikte
Yerin dibine girdiniz
Ne kahramandınız çocuklar.

Sizin aklınız hurda edilmiş
Çocukların incinen yüzüne

Neden sokuyorsunuz tüfeklerinizi DNA'lara
Neden oynuyorsunuz Seyfi'nin gen haritasıyla
Bir dili kopararak mı var olacaksınız?

Elbette taşa inanacaktır çocuklar
Çocuklar bütün dillerle konuşur...

4.

Tank paletleri ezip geçerken cesetleri
Korkarak yürüyordu caddede bir çocuk
Karıncanın birini ezeceğim
Onun sevgilisini üzeceğim diye.

Sana bir şarkı gibi geldi nedense ölüm
Neyi sevdin anlamadım; bak başımda onların elleri
Her katil gibi onlar da biliyor artık kimsenin
Kimsenin peşine düşmeyeceğini.

Çocukların dövüldüğü bir medeniyet kuruluyor cehenneme
Şeytan dahi utanıyor dağlıyor gözlerini kendi kendine
İçlerinde aşk kalmamış onların, görülen sadece insan kılıfı
Ruhları çekilip alınmış, buz ve barbarlık doldurulmuş yerine!

- Eteğinden taşları göğe salma seyfo
  Başına düşer devletin
  Oyun sanma temelini mülkün
 Yıkılır sırtına senin.

5.

Böyle fal bakmadı avuçlarından hiçbir devlet çocukluğunun
Geçmedi hiçbir çocukluktan bunca hasar manzara

Biz kaç çocuktuk derdimizden dert taşırmış yüzümüz kerbela
Sustuk susturulduk dört yanımız ağrılar içinde ağrıyla

- Biz de çocuktuk. Biz de çocuktuk.
  Bir zamanlar.
  Çocuklara dokunanlar
  Hiç çocuk olmadılar mı yoksa?

6.

Öğretmenin vurduğu yerde gül biter diyen
Tüfek dipçiğinden bahçe beklermiş (!)

Ağlamayın lavanta kokulu anneler
En güzel çocuklarınız öldürülecektir...

7.

Nereye istesek oraya gideriz  
Haritanın yırtılan yerine
Havagazını ve pencereleri açar sevişiriz
Yüreğinizin üşüyen dipnotlarından
Bir damla sıcakkan düşer şiir defterimize.

Sussun kırmızı bültenler, kara bültenler, mahkeme ilâmları
Ömrünün baharında çocuk konuşacak
Öz toprağını suladığı göz pınarlarıyla
-Azad yok azap var
  Biri azadî çocuklar

8.

Çocuklar sabun sürer, sürer de tahtalara
Kayarlar, kayarlardı yokuş aralarında

Taşı taş üstünde kalmamış göç denklerinden fışkırıp
Pet şişede suyla, kâğıt mendil satarlardı trafik ışıklarında.

Menem aymaz öfkeymiş, dipçiğe yıkanmış ellerin
Vurdu acısı yüreklere, boynundan bir çiçeğin

Ağaçtan yonttuğum bir tüfeğim var. Şükredin,
O gün yanımda değildi; erkekseniz şimdi gelin!

9.

Yurdunu sev, yurdunu koru;
tüfeğinin dipçiğini
eksik etme insanından,
… Böyle olunur devlet,
emret; yazsın bunu,
kafasına hem
defterine Seyfi!

10.

Yitik çocukluğun lüzumu yok,
Size daha çok riya gerek

Sen çirkin bir, Pinokyo'sun adam
Ellerin çünkü ölümlere uzuyor

Kan adam, küçük adam
Bilmiyorsun, çocuklar illâki büyüyor.

11.

Her çocuk çokça doğudur her çocuk biraz Diyarbakır
Savaş, vahşet, zulüm her çocukta onmaz yaralar bırakır.

Kedere bıçak çekip jilet atarlar cehenneme
Tinerle ovarak cesaretlerin.

Dudakları uçuklar uçurumların
Uykulardan çalınırken çocuklar sabah sayımlarında.

Sarıgözlerinde tufan uyuyan çocuk
Çöl ateşiyle dökülür (k)an'ın üstüne

Bir dipçiğin izinde yürür yaralı geyikler kervanı
Yükü işaretli, lanetli, kin(in) zehrinden süzme.

12.

Büyüyünce
Oyuncak bebek olmak istiyor kızım
Hiç korkmasın, canı yanmasın diye.

Diyorum ki ona:
Aklın hükmünün olmadığı bu pislik zamanı unut
Taş atan çocuklara karış, kandil kokan gecelerde yürü.

Sonsuz dalgalarına boyun eğ denizin
Uzaklaş rüzgârsız şehirlerden ateş yanan dağlara koş
Nasılsa resimleyemezler hiçbir duvara zamanı.

13.

Tamam, devlet, 'baba'dır bu coğrafyada; hem söver hem döver
Ama babalar babalıktan "sessizce çekilmesini bilmelidir ağabeyler”

14.

Güle dipçik vuran zihin
Acaba hangi diptedir?
Büyür dünyanın mavi gözleri; büyür
Olur iki kızıl kan çanağı.

Ah! Dipçik düşüyor hep diptekilerin payına.


15.


Çocuk daha insandır büyümemiştir henüz
Evin yarasıdır.

Yüzümüzde gezdirdiğimiz dünyanın
Selâmsız mezarı.

Taze iki yeşil zeytin gözleri
Kararmasın hayatla.

16.

Büyük şairler
Çocukların arasından çıkacak
Çünkü sözcükler sınırlayamaz onları
Duvarlar boş bir zorlama
Onlar tamamlanmadığına inanırlar dünyanın
O yüzden çoğu keşiflerde.

17.

Aşk Tanrı'nın prangalı yüreğidir.
Katillerin suratlarına acısını kusan.

Tanrı'nın kanayan elidir,
Çocuğun çepellenmiş zülfüne ağlayan.

Vurulmuşluğun çocukluğuyla
Şarkılarla gelir kelepçelenmiş öpücükler...

18.

Acımasız kıyıcı oğlumuzun başını ezerken,
Aslında yurdumun geleceğidir elden giden.

Dayan ısırganım, dayan ebegümecim, dayan hardal otum, dayan!

Yeniden kanamasın çocukların onulmaz yaraları!
Eklenmiş dizelerin iğne deliklerinden

19.

Kafamda çatlak mı var, ne derdin
Belki koşuyordum çocukluğumun düzenine.

Gülü gül ile tartan kardeşlik baharını,
Haber eylemek için günlere ve güllere.

O, ol(durul)mayan renklere
Ol(durul)mamış biçimlere.

Ah! Dil var, paramparça bir dil, o taşın içinde.

20.

Takılıverdi plak: … Büyüklerimi saymak… Büyüklerimi saymak…
Büyüklerimi say… Büyüklerimi… Büyü…

Dilsizlik taştı, esmerlik taştı, çocukluk taştı
Hrant oldu, Gazze'yle direndi şiir sözcüklerden taştı.

Gökkuşağında dondurma oldu,  sucuklu sandviç koktu dünyaya
Köyü yakılmış küçük bir Kürt çocuğuna Türkçe sarıldı.

21.

Gaçık denizlerin hürlüğünde,
Sabah geliyor çocuklar,
Sabaaah, kanaya kanaya!

Bu sabah,
Eli kalem tutan bir sabah
Benzemiyor hiç başka sabahlara.

ŞİİRE KATILAN 95 ŞAİR:

A. Ertan Mısırlı, A.Hicri İzgören, Abdül kadir Budak, Ahmet Ada, Ahmet Günbaş, Ali Haydar Çakta, Altay Ömer Erdoğan, Arif Damar, Asuman Susam, Aydın Şimşek, Ayhan Altay, Aziz Kemal Hızıroğlu, Betül Tarıman, Bilsen Başaran, Bülent Güldal, Celal Çimen, Cem Mehmet Eren, Cezmi Ersöz, Danyal Nacarlı, Dinçer Sezgin, Emin Kaya, Engin Turgut, Enver Ercan, Ercan Y.Yılmaz, Eren Aysan, Erol Büyükmeriç, Fadıl Öztürk, Fatin Hazinedar, Fergun Özelli, Fuat Çiftçi, Gonca Özmen, Gökben Derviş, Gül Acemi, Gülsüm Cengiz, Gül tekin Emre, Hakan Cem, Halide Yıldırım, Halil İbrahim Özbay, Haydar Ergülen, Hayrettin Geçkin, Hayri K. Yetik, Hüseyin Alemdar, Hüseyin Hatipoğlu, Hüseyin Peker, Hüseyin Şahin, İhsan Topçu, İlhan Tülman, İsmail Mert Başat, Kemal Varol, Kenan Yücel, Küçük İskender, M. Sadık Kırımlı, Mahmut Temizyürek, Mehmet Atilla, Mehmet Çetin, Mehmet Sarsmaz, Metin Cengiz, Metin Kaygalak, Murat Koçak, Mustafa Ergin Kılıç, Muzaffer Kale, Namık Kuyumcu, Nesimi Aday, Neşe Yasin, Nevzat Çelik, Oğuzhan Akay, Onur Akyıl, Onur Caymaz, Orhan Alkaya, Önder Kızılkaya, Özgün E. Bulut, Özkan Kula, Özlem Sezer, Perihan Baykal, Rahmi Emeç, Raif Özben, Roni Margulies, Sabahattin Kurtoğlu, Seçil Özcan, Selami Karabulut, Selim Temo, Sennur Sezer, Serap Erdoğan, Serkan Engin, Seyhan Erözçelik, Sina Akyol, Sinan Özdemir, Şehmuz Ay, Tarık Günersel, Veysel Çolak, Veysi Erdoğan, Yusuf Alper, Yücel Kayıran, Yücelay Sal, Zeynep Uzunbay.

Şiiri yazan vicdan sahibi yürekler! Teşekkürler. Tümünüzün ağzınıza ve yüreğinize sağlık...