Xemoji Kıro Lewoko
Edibese! Lewhatın Aştine.
"Yeter
Artık Hepimiz Barış İçin Toplanalım."
Bir
inci cumhuriyetçiler ittihat ve terakki geleneğinin savunucuları yetmez mi
dökülen kan? Hani kurtuluş savaşı KÜRT ve TÜRK halkının zaferiydi. Ne oldu
düşman kalmayınca parsellemek için mi paylaşamadınız Anadolu'yu? Kimin ırkı
güzel yerlere sahip oldu. Çanakkale de yan yana omuz omuza emperyalistlere
karşı çarpışmadınız mı? 255 bin insanımızı neden kaybettik? Sonrasında verilen
mücadele bir arada yaşamak ve paylaşmak için değil miydi? Sizler iktidarı
paylaşmak için mücadele ederken, Anadolu halkları kız alarak oğlan vererek bir
birinden ayrılmaz et-tırnak oldu. Tarih buyunca tek kimlik tek inanç dayatması
baskısını yaparak ne asimile ettiniz nede ne de inancınızı benimsettiniz.
Herkesin dili kendine herkesin inancı kendinedir. İnsan doğmadan önce
belirleyemediği iki önemli olgusu vardır. Biri inancı diğeri kimliğidir.
Egemenlerin de fit sokarak bölüp, parçalayıp, yönettiği iki önemli duygusu vardır.
Biri milli bir diğeri de dini duygusudur. Tabu olarak yarattıkları devlet
kavramını mutlu yaşatmak için insanı yaşatmak gerekmez mi? İnsan ayrımı yapmadan benim, ötekinin, insanı
demeden bir arada yaşamalıyız. Barışı yurtta yaşatmak için ne yapmamız gerekiyorsa
mutlaka yapmalıyız. Halkların çocuklarının ne adına ne için savaştığını
bilmeden ölmelerine izin vermemeliyiz. Ne statüko anlayışınız nede genelkurmay
güdümlü laikliğiniz bu ülkedeki sorunlara çare olabildi. Demokrasimiz gelişmeli
laikliğimiz özgürlükçü olmalı. Cumhuriyetten bu yana yutturduğunuz demokrasi
anlayışınızda aslında statükoyu savunmaktı. Her sıkıştığınızda sarıldığınız tek
devlet, tek millet ve tek inanç sözü… Artık yemiyor. BİR ARADA YAŞAMI SAVUNMAK İÇİN yapmamız gereken çok kimlikliliği,
çok inançlılığı ve çok kültürlülüğü hayata geçirmektir. Hem çoğulculuk doğrudan
demokrasi kültürümüzle buluşursa çok güzel bir zenginlik olur. Hem yıllarca
dayatılan teklikten elde ettiğini kazançlarınız yetmiyor. Anadolu'nun zengin
kültürü mutlaka ülkem insanı için ve insanlık adına kullanılmalıdır.
1950'lerden
bu yana sağ iktidarların emperyalistlere bağımlı ülke yönetme anlayışı
huzursuzluğumuzu her geçen gün daha da kötü günleri yaşamamıza sebep olmuş.
NATO güdümlü kararların silah tüccarları savaş kan ve gözyaşı yaşatarak
kazanmaktalar. Ülkenin her dönem yönetimine direktifler vererek darbe, iç
huzursuzluk yaşatarak bölgede ki çıkarlarını hayata geçmesine sebep olmuştur.
Tek partili dönemde olduğu gibi DEMOKRAT PARTİ'DE ülkedeki kimlik ve inanç
sorununa çare üretememiştir. Gerek gayrimüslimlere gerekse diğer inanç kesimine
huzurlu bir ortam sunamamıştır. DP (Demokrat Parti) sonrası AP-DYP(Adalet
Partisi-Doğru Yol Partisi) siyasi yapılar doğu sorununa sadece aşiret üzerinden
oy avcılığı yapmıştır. Özellikle Tansu ÇİLLER dönemi faili meçhul cinayetlerin
en çok işlendiği dönemdir. Örtülü ödeneğin kirli ilişkilerde kullanıldığı ve
devlet için kurşun atanda yiyende şereflidir demiştir. Feyiz aldığı eski ünlü
lideri DEMİREL de bana sağcılar suç işletti dedirtemezsiniz demiştir. Oysa
tarih boyunca faili meçhul cinayetler sağcılar tarafından işlendiği üstünün ört
bas edildiği dönemlerdir. Aynı zihniyetlerin devamı olan ANAP da darbe sonrası
ülke yönetimine hazırlanan yeni partidir. Yine Kürt sorununa aşiretlerin
üzerinden giderek oy avcılığı yapmış, sorunun başladığı tarih de soruna üç beş
çapulcu işidir diye yaklaşmış ve geçiştirmiştir. Sonrasında ki iktidarlar
sorunun üzerinden milliyetçi duyguları karşıtlık yaratarak halklar arası soruna
tuz biber ekmiştir. Gerek ANAP liderlerinden Mesut YILMAZ'IN AB yolu
DİYARBAKIR'DAN geçer dese de sorunun üzerine gitme cesareti gösterememiştir.
Aynı şekilde DSP de ulusalcılığı ön plana çıkararak soruna yaklaşmış çare
üretememiştir. Her defasında sorunun önemli olduğunu söyleyen siyasi yapılar
hiçbir gün samimi davranmamıştır. Hep geçiştirilen sorun büyümüş tek pati
dönemi 1932–1938 arası 10 bin ile 30 bin arası kişinin ölümüne ve evlerinden
yurtlarından sürülmesine neden olmuştur. Şimdi 1980 den bu yana da yaklaşık 40
bin kişinin yok olmasına ve binerce kişinin cezaevine girmesine neden olmuştur.
Kürt
Sorununun başlamasından bu yana Ulusalcıların Türk İslamcıların İslam
Türkçülerin çözemediği sorun aslında çözümsüzlüğü bir devlet politikasıdır. Her
defasında çözeceğim diye işin içine girerek yüzüne gözüne bulaştıranların
korkusu iktidarın nimetlerini kaybetme korkusudur. Şimdiki iktidarında iki yıl
önce başlattığı AÇILIM aslında bir yalandı. Çünkü barış karşılıklı tavizlerle
sağlanır barışın adımlarını atmak cesaret ve kararlılık ister bu kararlılığa
sahip değilseniz geri dönüşü daha çok hüzünlü sonuçlar doğurur. Barış kendi
belirlediğiniz yöntemlerle olmaz. Tepeden birilerinin karar almasıyla da olmaz
bu konuda 25.09.2009 ve 23.10.2009 yılın da iki yazım var iki yıl önce yazdığım
yazıların şimdi doğruluğunu daha iyi anlıyorum. Evet, en doğru arşiv kendi
arşivinmiş diyerek bilginize sunuyorum. Yazıların başlıkları.” Barış
İçin Aralanan Kapıyı Ardına Kadar Açmalıyız” http://ensoldanbakis.blogspot.com/2009/09/bars-icin-aralanan-kapy-ardna-kadar.html Barışı Bütünlemek İçin Bir Arada
Yaşamı Savunmalıyız” http://ensoldanbakis.blogspot.com/2009/10/bars-butunlemek-icin-bir-arada-yasam.html
Neo-liberal
muhafazakâr partinin ustalık dönemi savaş çığırtkanlığı oldu. Kimi iki inci
Cumhuriyetçi ve liberallerin Milli demokratik devrim dedikleri kendilerinin
güdümündeki militarizme (asker) teslim olmuştur. Açılım sonrası gelişmeler
tamamen bir fiyasko. Sayın Cumhurbaşkanı iyi şeyler olacak dediğiniz bu muydu?
Her türlü anti demokratik uygulamalar yaşandığı iyi şeyler bu mu? Gazeteciler
Kürtler Aleviler komşu ülkelerin durumu. Komşularımızla da sorunlar yumağına
dönmüş ilişkiler ekonomik gelişmeler kötü, silah tüccarları kazanıyor.
Kaybedenler ise bu coğrafyada yaşayan kür'dü Türk'ü Laz'ı Çerkez'i Alevi'si
Sünni'sidir. Ne zaman ortak payda içersinde bir birimize saygılı olmayı
başaracağız. Hükümet yetkililerinin ve başbakanın dil hiç iyi bir dil değil. Bu
dil değişmese ülkemiz kaosa gider. Ve bunun bedellerini emekçi halklar öder.
Evet,
bugün 1 Eylül dünya barış günüdür
dolaysıyla Müslümanların da Ramazan-şeker bayramıdır. Ulusalcıların “yurtta
sulh cihanda sulh” dediği sözü de hatırlatarak 30 Ağustos zafer bayramıdır da
iç barışını sağlayamamış zafer bayramı. İlginç bir rastlantı olan günlerin için
deyiz 26 Ağustos 1071 Malazgirt. İçlerinde ki en anlamlısı da
enternasyonalce kutlanan 1 Eylül dünya
barış günüdür.1939 yılında başlayan 2. dünya savaşı 1945 yılına kadar
süren, yaklaşık elli milyon insanın ölümüne, yüz on milyon insanın sakat
kalmasına sebep olmuştur. Ve bittiği gün dünyadaki en çok nefret edilecek
günler olarak tarihe bronz harflerle yazılmıştır. Faşizmi savaşla beslenir
savaşın her ne sebeple olursa olsun baskıdır, kandır ve gözyaşıdır. Bununda
sorumluları yönetenlerdir. 2. dünya savaşının mimarları dünyada nefretle anılan
kişilerdir.
Şimdi
ülkemizin tüm kurumların elinde bulunduran İKTİDARA ve MUHALEFET PARTİLERİNE en
büyük güç olan MEDYA'YA Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana kullandığını dil
teklik üzerine yetmez mi artık?
İki
halkın çocuklarının adını ve nedenini bilmediği savaşta ölmesine ne zaman HANGİ
İRADE DUR DİYECEK. SAVAŞIN KAZANANI SADECE SİLAH TÜCCARLERIDIR. BARIŞ'IN İSE
KAZANANI TÜM ÜLKE İNSANIDIR…
Yazının sözü: Boşuna kendinizi
kandırmayın; sürekli yaptığınız şey neyse siz osunuz. ARİSTOTELES
Tüm Anadolu topraklarının
yaşayarak ortak kazanımlarımız olan 26 Ağustos 1071 Malazgirt meydan
muharebesini- 30 Ağustos zafer bayram'ını, Dini bayram olan Ramazan-şeker
bayramınızı kutlar, Cumhuriyet'in kazanımı olan yurtta barış dünyada
barış'ınızı ve Dünyaca kutlanan 1 Eylül Dünya barış günümüzü KUTLARIM…