19 Eylül 2011 Pazartesi

Dedikodu Yerini İsimsiz İmzasız Mektuba Bıraktı


Dedikodu Yerini İsimsiz İmzasız Mektuba Bıraktı

           Kapitalistlerin(para babaları) her fırsatta bölüp parçalayıp yönettikleri kimlik ve inanç duygulardır. Kimlikler Milliyetçi-Ulusalcı-Irkçı düşüncelerin doyumuna ulaştığı andan sonra yerellere sahip olmak için ŞOVENİZİM (bölgecilik ve hemşericilik) devreye girer. Yani sizler milliyetçiyim diye mücadele eder ülkeniz için hizmetlerde bulunursunuz. Ama millet-ulus-ırk duygularının daha ötesine geçer şovenizim teslim olur. Sizleri devreden çıkarmak için her türlü yola başvururlar. Belden aşağı siyaset bencillik duyguları artmış insanların kullandığı en kolay yoldur.
           Son bir yıldan bu yana Akhisar'ımız da yaşanan dedikodular karşılık bulamayınca, kendini isimsiz ve imzasız mektuplara bıraktı. Rehabilitasyon Merkezi hakkında çıkan dedikodular... Nedir bu mektup Vali'yi Kaymakam'ı ve Siyasileri harekete geçiren, üzerinden beklentiye girenlerin yaptığı denetleme ve basın açıklamaları. Bu gibi şikâyetler mutlaka araştırılmalı ama isim ve imza varsa araştırmaya ve habere değerdir. Eğer bu gibi şikâyetler ciddiye alınır, önemli kurum ve siyasiler tarafından kamuoyuyla eksik paylaşılırsa ve arkasından hiçbir şey çıkmasa, kim verir mağdur olanlara ve kamuoyuna bunun hesabını. Evet, bu toplumun değer yargıları vardır. Bunu göz ardı eden herkes mutlaka karşılığı kötü niyet olarak kendilerin bulur. Aslı astarı olmayan çirkin itamlar ve yalanlarla iftira atılan kişilerin alile düzenini bozmaya, huzursuz etmeye kimin hakkı vardır. Mektubun içeriği hakkında çok fazla bilgiye sahip olamadım. Ama basına yansıyanın dışında ahlaksız iddiaların olduğunu ve bunların asla kabul edilir şeyler olmadığını düşünüyorum. Çamur at izi kalsın siyasette yaygınlaşırsa, bunun önünü kimse alamaz ve bu gibi dedikodulardan medet uman kişiler bir gün kendileri de dedikoduya maruz kalırlar.
           İktidar hırsı insanları her türlü yollara başvurduruyor. 1950'li yıllardan bu yana siyaseten ahlaksız suçlamalar birilerini kötü göstermiş birilerini de ahlaklı göstermiştir. Yaşadığımız siyasi süreçte geldiğimiz yer aslında her şeyi açık ve net bir şekilde gösteriyor. Yalanın dolanın üzerine kurulmuş iktidarlar artık açık bir şekilde görülüyor ve çatırdıyor. Sistem ve düzen karşıtlarının kullandığı yöntem aslında biriken sorunların içinden çıkamamak ve var olan kaynakları yemek üzerinedir. Tıkanan düzen ve sisteme karşı çıkanlara yapılansa baskı ve zorbalıkla ört bas edilmeye çalışılıyor. Tabi ki kötü niyetin üzerine kurulan kazanımların geri dönüşümü de kolay olmayacaktır. Çatışmalı bir süreç yaşanacak bozuk düzenin ve sistemin sahipleriyle. Yiyin birbirinizi demek sorunun dışına çıkmak alanı terk etmek demektir. İlçemizde yaşanan sorunların temelinde yönettim anlayışından kaynaklanmaktadır. Sosyal devlet anlayışı terk edilerek kurumlarda yapılan işlerin referansının cemaat-tarikat-siyasi yapılar olmasıdır.
           Ülke ve ilçemizdeki iktidar bu gibi yalan dolanlardan çok faydalandı kaset skandallarıyla başlayan siyasette belden aşağı vurmalar her kesin zaafları kullanılarak şantaj ve tehditlere maruz bırakıldı. Çağdaş aydın kesimlerde bu sorunlar kolay atlatır sorumlu olduğu insanlarla(ailesine) medeni insanlar gibi kırmadan dökmeden tartışılır ve sonuca varılır. Ama insanız ya zaafları olan kişilerin başına böyle bir şey geldi de ne gibi travmalar yaşanır. Bu gibi sorunların sonu namus cinayetlerine kadar varan çağdışı cezalandırmalarla son buluyor. Kadın ve namus cinayetlerinin arkasında bu gibi toplumsal çağdışı uygulamalar vardır. Namusun arandığın yer iki bacak arası olursa beynin içinde ne aranır ne bulunur. Oysa beynimize bilinçaltı yapılan ayıp günahtır hata yaptıran topluma. Ayıp günahtan dünyaya gelen insanoğlu neden eğitimle sorunlarını çözemez. Bastırılmış duygunun içgüdüsel isteği artarsa sapıklığa-sapkınlığa kadar yol açar ve birçok acılar yaşanır. Mutlaka eğitimsiz toplumda çok dikkat etmeliyiz. Bu gibi yalan dolanları isimsiz-imzasız mektuplara ciddiye alarak toplumda dedikodusunu yaparak daha çok pirim vermiş oluruz.
           Çok yakın en tanıdığım Fikret Türk hakkında çıkan dedikoduların çıkması kendilerini ve dostlarını çok üzdüğü, tepkileri de çıkan haberin altına destek yorumlarından da anlaşılıyor. Aslı astarı olmayan bu dedikodunun verdiği zarar aslında Türk'ün Rehabilitasyon Merkezi konusunda ki verdiği emeğine yazık edildiğidir. Olmayan sosyal devlette vicdan sahibi kimselerin sorumluluk alarak gerek siyasi, gerekse kişisel çabalarını eşitlik ilkesine bağlı kalarak verdiği mücadeleyi taktir edilmeliydi. Siyasi muhalif olarak yapılanları taktir etmeyebilirsiniz ama, Rehabilitasyon Merkezi üzerinden bindirmeye hakkınız yoktur. Bu konunun tamamen AKP'nin parti için bir operasyonun yaşandığını uzantısının da şovenist bir anlayışla yapıldığıdır. Akhisar'da 1950'lerden bu yana gelen bu anlayış o yıllar dışlanmaya ve ötekileştirilmeye maruz kalan göçmenlerle başlar. Sonraları milliyetçiliğin-şovenizmin körüklendiği şu yaşadığımız süreçte dönem dönem hortlatılarak ortaya çıkarılan BİZİM OĞLANCI ANLAYIŞIDIR. Bu anlayış Akhisar'ın yerli burjuvazisidir. (kent soyluları zengin sınıf) Neden ihtiyaç duyarlar bu gibi yalana dolana çünkü iktidar aygıtı o kadar tatlıdır ki her zaman elde tutulan gereken bir hazine gibidir. Bu yok olduğun da gelecek kaygıları başlar. Türkiye ve Akhisar'ı yönetme kararlarının olduğu özel kulüpler ve vakıflarda oluşan oligarşi (küçük bir zümre) tarafından alınır. Tamamen yapılan göstermelik seçimler sonuçlandığında aslında kapitaller (para babaları) hep kazananlardır. Kollarının her iktidarlara uzanan kendilerine güdümlü işbirlikçileri vardır. Kaybedenler ise emekçi halklardır. Yani bu kavga sistem düzen kavgası değil. İktidarın kazanımlarının kaybedilmesi kavgasıdır. Gerek iktidar içi, gerekse dışı belden aşağı siyasetin kullanılmasında yatan neden de milliyetçi-ulusal-ırkçı ve şovenist anlayıştır.
           Bu yaşanan iki kesim arası kavganın dışında kalarak, üçüncü cepheyi mutlaka oluşturmalıyız. Halkın öncelikli sorunlarının çözüldüğü ve oluşturulduğu iktidarı kurmalıyız.
           Kayıkçı dövüşünün taraflarına: Piyasacı liberal düzenin yöneticileri yaşadığımız sorunların temelinde yatan neden özelleştirme politikalarıdır. Kamusal alandan elde ettiğiniz kazanımları aranızda pay etmek için kapışmanız halkın eşit hizmet almasını engelliyor. Bu kayıkçı dövüşüne çevirdiğiniz oyun mutlaka üçüncü bir cephe tarafından bozulacaktır.
       Not: Güncel olan MAHKAME Nedim Şener ve Ahmet Şık da isimsiz imzasız bir ihbar nedeniyle tam 200 gündür tutuklu yargılanıyor. Nasıl Akhisar da yaşanan isimsiz imzasız mektuba karşı çıkılıyorsa Nedim Şener Ahmet Şık için de karşı çıkılmalıdır.

13 Eylül 2011 Salı

12 Eylül Sürüyor AKP Saldırıyor.


12 Eylül Sürüyor AKP Saldırıyor.


31 yıllık süreç bitmedi hâla devam ediyor. İlk darbe 27 Mayıs'tı ikinci darbe ise 12 Mart'tı halk muhalefeti önderlerini yok ettiler. Sonrasında gelişen devrimci hareket tüm ülke ve dünyada halkların iktidarını oluşturuyordu. Emperyalist ülkelere korku, para babalarına panik yaşatıyordu. Durdurulması için bin bir oyunlar oluşturuluyor, gözü dönmüş sivil ve resmi faşistler tarafından her türlü hukuksuzluklar yaşatılıyordu. Oysa ikinci dünya savaşında yaşananlar ders olmuş BİRLEŞMİŞ MİLLETLERİN İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİNE imza atılmıştı. Hazırlanan insan hakları evrensel bildirgesine alternatif örgütler de kuruluyordu. IMF DB DTÖ silahlı örgütleri ise NATO GLADYO KONTRGERİLLA dünyaya insan halkları reçetesi sunulurken piyasacı liberalizminde ayaklarını oluşturuluyordu. Dünyadaki gelişmelere ayak uyduran ülkelerde işbirlikçilerde boş durmuyor ülke insanının kaynaklarını ve siyasetini Coni amcalarının emrinden çıkmadan satılıyordu. Dünyada NATO güdümlü ülkelerin orduları ülkeyi koruyormuş gibi yapıp aslında NATO'dan gelen emirleri yerine getiriyordur. Ülkemizdeki darbelerin de altında ABD-NATO kararları vardır. Gerek 27 Mayıs darbesi gerekse 12 Mart muhtırası gerekse 12 Eylül darbesi dünyanın birçok ülkesinde ordu eliyle halk hareketleri bastırılmış 12 Eylül bilânçosu 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. 650 bin kişi gözaltına alındı. 210 bin kişiye dava açıldı 230 bin kişi yargılandı.7 bin kişiye idam cezası açıldı.517 kişiye idam cezası verildi.50 kişi asıldı. Hemen sonrasında ise birileri çok memnun olmuş. Akılda kalan önemli sözler söylemişlerdir. Dönemin ABD başkanı bizim çocuklar işi başardı demiştir. Ülke kapitallerinin örgütü olan TÜSİAD başkanı ise bu güne kadar işçiler emekçiler güldü bu günden sonra biz güleceğiz demiştir. Şimdilerde ABD de özel çiftliklerde ağırlanan cemaat lideri de darbeden 3 ay önce çağrıda bulunarak nerede bu asker demiş ve yapılan darbeden 1 ay sonrasında da Mehmetçiğe selam duruyoruz demiştir. Bu kadar kişinin ahını alan Kenan EVREN'İ cennetlik olduğunu ilan etmiştir. MHP'Lİ üst düzey yöneticisinin Agah Oktay Güner de bizler ceza evindeyiz düşüncelerimiz iktidarda demiştir. Evet, geçen 31 yıllık süreçte bu ülke halkları kaybetmiş önemli dörtayak kazanmıştır. Biri ABD diğeri SERMAYE bir diğeri de CEMAAT-FAŞİZİMDİR. En çok kazanını ise ABD dir çünkü bizim ülkemiz kalkan olarak kullanılmış hâla kullanmaktalar. Sovyetlerin çöküşünde ve Ortadoğu'da at oynatırken bizim ülkemizi de piyon olarak kullanılıyor.  

Bu 31 yılık süreci ülkemiz ve ilçemiz korku, baskı, işkenceyle geçirmiştir. Bunlar aşımıza göz dikenlerin sistemi ve düzeni ters düzetmek için örgütlü halk mücadelesine hareketine ihtiyaç vardır. Yaşama hak talebinin meşruluğu vardır. Hiçbir yasa meşru hak talebini yasa dışı ilan edemez. Ederse onun adı demokrasi olmaz. Otoriter baskı paranın egemen olduğu AKP demokrasisi olur. Bir yıl önce darbelerden ve darbecilerden hesap sormak adına yapılan referandum 365 günde yaşatılanlarla maskeleri düşmüştür. Yapılan hukuk sistemindeki kendine güdümlülük her alanda yaşanmaktadır. Askerle girdiği kapışmanın sonunda kazanarak sivil ve asker işbirliğiyle daha otoriter baskı gücü güven kazanmıştır. Yargıda özel yetkili savcılarla kendine muhalif olan her tüllü hareketi sindirme ve yok etme girişimleri devam etmiştir. HES'leri protesto eden Hopa halkının yaşadıkları ortada 12 Haziran seçimlerinden önce başlayan baskı hâla bitmeden devam ediyor. Tamamen yasal örgütlerin demokratik hak talebi adı altında yapılan eylem başbakan tarafından yasa dışı ilan edilmiştir. Bununla başlayan süreç bir yoldaşımız Metin LOKUMCU yaşamanı yitirmesine 30 küsur kişinin ceza evine girmesine neden olmuştur. Bir önceki yılda (2009) Konya da ki toplantısında üç gencin ücretsiz eğitim istiyoruz pankartı açmasından dolayı tutuklu yargılanmaktalar. Son günlerde gündemden düşmeyen GERZE olayları da yaşananlara tuz biber ekmiştir. Termik santralına karşı çıkan Gerze halkına polis saldırarak biber gazı ve tazyikli su sıkarak ustalık dönemi demokrasisi tescillemiştir. Bu mu demokrasi ve yargıdaki anlayışınız? Bu mu halka faydası olmayan sermeye ve iktidarı kayıran anayasa değişiklikleri?  Referandum sonrası zokayı yutan yetmez ama evet çilere kimi kuyruğuna takılan liberallere sormak lazım ne oldu demokratik devrim? Darbecilerin yargılanması ne oldu? Kenan Evrenin yaptığı darbenin hesabı sorulmuyor çünkü darbe ürünleri asla darbecilerden hesap soramaz. Hesabı ancak ve ancak muhatabı olan acılarını çekmiş bedellerini ödemiş devrimciler sorar!

Yazının sözü: Kırdım diyorsun zincirlerini; evet, köpek de çeker koparır zincirlerini, kaçar o da uzaklara ama halkalarını boynunda taşıyarak. PERSIUS


Yazının sloganı: “12 Eylül Sürüyor AKP Saldırıyor”  

Yazının sloganı: 12 EYLÜL'DEN HESABI DEVRİMCİLER SORACAK! 


Not: Bir Gün gazetesin köşe yazarı Özgür GÜRBÜZ’ÜN harika duygu dolu yazısı.
Tavsiye. Bu hafta korkunç şeyler gördüm.

Yerlerde sürüklenen köylü kadınlar gördüm; ellerinde ağaç dalları, sopalarla. Hacı dedeler gördüm, namazdan kalkıp eyleme gelmişler sanki ellerinde sımsıkı sarıldıkları bastonları vardı. “Vurun beni” diye bağıran bir erkek gördüm, tüylerim diken diken oldu. Yarı çıplak, ben diyeyim 20, siz deyin 50 jandarmanın önünde duruyordu. Gırtlağını yırtarcasına bağırıyor, “vurun beni” diyordu. Vurun!
 Yazının devamı için linke tıklayın.     

                           
                                   

5 Eylül 2011 Pazartesi

İmar Planı Değişikliğinin Burjuvaziye Kazanımı Ne Olacak.


İmar Planı Değişikliğinin Burjuvaziye Kazanımı Ne Olacak.
  

Uluslararası, ulusal, il ve ilçe burjuvazinin (kapital-zengin)  dünyamızı parselleme gasp etme hırsı hiç bitmez.  Birinci ve ikinci dünya savaşlarından elde ettikleri kazanımların bedeli milyonlarca insanın ölümlerine neden olmuştur. Açgözlülükleri hiç bitmez. Doğayı insanı katletme üzerine kurulan kapitalizm kesintisiz sürekli saldırısıdır yaşananlar. Bu gidişatta dur denmeli.     

Emperyalist devletlerin yukardan aşağıya başlattıkları Neo-liberal ekonomik saldırısı maalesef dünyayı kasıp kavuruyor. Ulusal burjuvazinin de ülkemizi bunun doğrultusunda dizayn etme isteği 50'lilerden bu yana uluslar arası örgütlerine dahil olarak, birinci dünya savaşı bağımsızlığımızı rafa kaldırılarak kapitalist sisteme uyarlanmıştır. Her mahallede bir milyoner yaratma sevdası başarıya ulaşmış ve şimdi de dünya milyarderler sıralamasına girmek için yarış ediliyor. AKP iktidarının 2001 krizi sonrası çıkarılan 15 günde 15 yasayla mevcut sistemin en büyük uygulayıcıları olmuştur. Çıraklık dönemi sonrası kalfalık döneminde 2007 den itibaren dünya milyarderler sıralamasına her yıl yüzde yüz artan dünya milyarderlerine insan taşıyarak ülkemize tekelciliğin alasını yaşamıştır.2007 ye kadar 13 olan milyarder sayısı son yıl açıklamalarına göre 39 kişidir. Öne çıkan isim ise topbaştır. Topbaş kimdir zincir marketlerin büyük hissedarı olan ve başbakanın oğlunun da ortağı olduğu söylenen şehrimizde de mantar gibi her yerden patlayan marketlerin sahipleridir.

Burjuvazi birilerinin mutsuzluğunun üzerine kurulan dizayn etme girişimleri hep keseri kendilerine doğru yontmalarıdır. Yapılacak işlerin öncesinde tüyolarını alan arsa ve arazi rantçıların gözü kulağı olan resmi ve siyasi yöneticilerdir. Çıkarılan yasalar bile onların görüşlerine ve onayına göre çıkarılıyor. Burjuvazinin yönlendirdiği küçük burjuva özentisine sahip olan halkla iç içe olarak halktanmış gibi görünen aslında zenginlerin değirmenine su taşıyan sahte görünümlü maskeli kişiler iyi tanınmalı. Onlara asla ve asla gövermemeliyiz.

Şehrimizdeki yerel yöneticiler demokrasi anlayışı yoktur. Oligarşi (küçük bir zümre'nin yönetim anlayışı) anlayışlı yerel yönetim, son olağan üstü meclis toplantısında ah vah ederek nasıl yapalım imar planını kent konseyi de yok ama bir komisyon kuracağız onunla yaparız demesi zaten nasıl yönlendirileceğinin işaretini vermiştir. Profesyonel uzmanlardan oluşacak komisyon önceki işlerinizde ki profesyonellerden midir? Bu iş de, çok basit yöntemlerle halledilecek işleri ihale ederek şirketlere havale ettiği gibimi olacak.

Evet, 7–8 yılık yerel iktidarın yaptıkları güven vermiyor. Şehrin esnafına-çiftçisine verdiği hiçbir olumlu katkısı yoktur. Bu güne kadarki tekelcilik anlayışı genel iktidar gibi var olan kazanımları çarçur etmekle geçmiştir. Kamu kurumunu bir şirket gibi yöneteceğiz diyen bir belediye başkanından ne bekleye biliriz ki. Sürekli yalpa yapan demokrasi anlayışı, yerel yöneticilik yaparken ticarete bulaşmaları iş yeri sayılarının her gün artarak fazlalaşan marketler serisi. Tarım konusunda küçük üreticiyi unutarak endüstriyel tarımı hizmet etmeleri gibi. Geçtiğimiz yıl yapılan Ulusal Zeytin Kongresi. Kamu kurumunun kazanımlarını futbol takımına kaktırmaları gelecekte plan değişikliği yapılan yerin küçük esnafa vereceği zararlardan dolayı güven vermiyor.

Evet, iktidarın 2009 yerel seçimde ön plana çıkan tekerlemesi gün geçtikçe vücut buluyor. Mücahit-Müşahit-Müteahhit şimdide her şeylere Müsait olmuşlardır. Evet, ilkten cemaat ilişkileriyle tüccarlık-siyaset yaparak sonrasında yerel yönetimlerle birlikte müteahhit, marketçilik ve endüstriyel futbol alanlarında başarılı olmuşlardır. Şimdi ustalık dönemi de ÇILGIN projeler peşinde koşturan dev şirketlerin plan değişikliği. Büyük rant kokan imar planı değişirse kimler ne kapacak mesela binalarımız dört kat yerine deprem kuşağında olan ilçe binalarımız kaç kata çıkarılacaktır. Çok kat olursa beton dökme şirketlerine yerel yöneticilerimiz marketler gibi sahipleri olacaklar mı? Olacaklarsa nasıl siyasi samimiyetliklerine ve dürüstlüklerine inanırız. Hem icranın başında ol hem de ticaretin başında, geçin bunları tekelcilikten elde ettiğiniz kazanımlarınız TÜM HALKIN VE KENTİN KAYIPLARIDIR. Birilerine gökten zembille inmiyor; geçin bu nasip hikâyelerini nasip dediğiniz şeyler elinizin altındaki yetkinizi kendinize doğru YONTULMASIDIR.

Bu yapılacak imar planı değişikliği halkın yararına olmalıdır. Düzen içinde ki partilerin sendikaların cemaat-tarikat ilişkilerinin at oynayacağı ortam olmamalıdır.

Onun için sorumluluk düşen başta TMMOB (mimar ve mühendisler odası) olmak üzere KESK'E bağlı Tüm-Bel-sen(belediye de imar işlerinde çalışan üyeleri) DİSK bağlı Emekli-sen Halk Evi'ne ve bu gibi demokratik kitle örgütlerine büyük görev düşmekte. Aynı şekilde sınıf partileri ÖDP EMEP TKP BDP'ye de büyük görevler düşmektedir.

Evet, halk adına mücadele veren devrimci demokrat kesim halktan yana mücadele etme görevi sizleri bekliyor. 
  
Yazının sözü: Beklediğim Yarınlar Dünde Kaldı. TOLSOTY