31 Ekim 2011 Pazartesi

Baş Döndüren Dünya ve Ülke Gündemleri


Baş Döndüren Dünya ve Ülke Gündemleri

  
Yaklaşık bir buçuk aydan bu yana ülke, dünya ve ilçe gündemi baş döndürecek düzeyde karışık. Bilgi ve iletişim çağının verdiği kazanım mıdır, yoksa kayıp mıdır? Neo-liberalizmin (uluslar arası sermayenin serbest dolaşımı) dünyayı hızlandıran sömürü sisteminin dünyayı kasıp kavuruyor. Tabi ki bu gelişme karşısında dünya halkları da serbestçe dolaşan uluslar arası sermayeye hak talebinde bulunuyor. Sosyal sitelerden Facebook-Gmail-Hotmail-Twitter paylaşılan örgütlenme dünyayı yönetenleri ürkütüyor.

17 Eylül New York’ta Wall Street’i İşkâl Et!

17 Eylül'de dünya finans kapitallerinin merkez üssü olarak kabul edilen, “New York'ta Wall Street'i İşkâl Et” adıyla sosyal adaletsizliği ve bankaların tahakkümünü protesto amacıyla başlatılan eylemler kısa sürede dünya geneline yayıldı. Başta dünyanın emperyalist ülkelerinde olmak üzere, diğer ülkelerde de devam eden eylemler 17 Eylül sonrası mücadeleyi yeni bir yere taşıdı. 

15 Ekim “Küresel Değişim” için işgal eylemleri dünyaya yayıldı!

15 Ekim günü: “Küresel Değişim” için işgal eylemleri dünyaya yayıldı; 100 yakın ülkede yapılan eylemler 1500 noktada gerçekleştirildi. 15 Ekim günü eyleme ülkemizde ses verdi. Edirne'de Yunanistan'ın Sinaspispor Partisi ile birlikte eylem yapan ÖDP; kamu çalışanları, özel sektör çalışanları, esnaf ve zanaatkârlar ve emekliler insanlık dışı uygulamalarla karşılaşmasını kınarken, Neo-liberal politikalar sonucunda yoksullaştırılan Yunanistan halkıyla dayanışma içinde oldu. 17 Eylül başlayan 15 Ekimde devam eden eylemlerin darısı 3–4 Kasım da Fransa da yapılacak olan G–20 zirvesinin başına.  

           Wall Street'i İşkâl Et eylemlerinde “Biz % 99, Onlar % 1”  Sembolikte olsa anlamlı bir slogan. Bana 2009 yerel seçimleri öncesi yazımı hatırlattı. “Yüzde Sekseniz İstersek Kazanırız” başlıklı yazımı bilginize sunuyorum. Linke tıklayarak ulaşabilirsiniz. http://www.akhisarhaber.com/author_article_detail.php?id=100 Ve seçim sonrası şu başlıklı yazıyı da bilginize sunuyorum. “SOL Yüzde 1 Gen Farkıyla İnsani Duyguları Hatırlatır Sizlere.” Linke tıklayarak ulaşabilirsiniz. http://www.akhisarhaber.com/author_article_print.php?id=128 Dünyada ki gelir dağılımındaki adaletsizlik yıllardır birike gelen sorunu, vahşi kapitalsizim sürecini tamamlıyor. Er veya geç kapitalizmin alternatifi sosyalsizim inşası başlayacak. Tümden ezenlere karşı ezilenlerin sınıf mücadelesi dünyada baş gösterdi. Her yıl ülkemizde ve dünyada milyarderler sayısının artış yarışı devam ederken, bir o kadar açlık, yoksulluk ve işsizlik artıyor. Ekim devrimini andıran eylemler ekim ayında başladı dilerim Lenin dediği gibi olur. 

Bu kısmın sözü: Lenin Bilindiği Gibi Devrimi “Ezilenlerin Festivali” Olarak Adlandırır!

Dilerim küçük devrimler büyük festivalin-devrimin habercisi olur.

Ülkemizdeki Anlamsız Savaş Gündemi ve Hemen Sonrası Gelen Depremdeki Anlamlı Dayanışma.

            18 Ekim günü ülkemizde anlamsız bir savaşın acısını tüm ülke olarak yaşadık. Sonrasından gelişen olaylar. Tüm medya ve sosyal sitelerden faşizan propagandası ve Cumhurbaşkanının (intikam) Başbakanın (Barış'ı ağzınıza almayın size yakışmıyor sözü) talihsiz açıklamaları ülkeyi kaosa götürürken, bu defa dikkatleri toplayan yer aklın ve mantığın durduğu yer olan DEPREM'E çekildi. Anlamsız kardeş savaşında yaşadığımı olumsuzluktan bir gün sonra tüm gazeteler içersinde yalnız Bir Gün gazetesinin manşeti çok anlamlıydı TEK YOL BARIŞ! Mutlaka yürümeyen sistem ve düzene karşı tek yol devrim yerini acil ihtiyaç olan barışa bıraktı. Ama barışı sağlamak için de devrimci çözümlere ihtiyaç vardır. BirGün Gazetesi yazarı Gözde Bedeloğlu'nun 21.Ekim 2011 tarihindeki yazısında şu cümleyi yazıma eklemek istiyorum. “Ölümü ölüme eşitleyen arkadaş, sorarım sana; BARIŞ senin de ağzına yakışmaz mı sanıyorsun?”

          Bu kısmın sözü:  Sayın Cumhurbaşkanı-Başbakan kin gütmek-ekmek devlet adamına yakışmaz! BARIŞ sizlerin de ağzına yakışır!
   
           23 Eylül günü gelen deprem haberi: Yüzlerce kişinin öldüğü binlerce kişinin yaralandığı ve evsiz kaldığı Van-Erciş depremi ülke gündemine girdi. Yaşanan bu acı üzerine ülke coğrafyamızda halkların dayanışma ruhunu bir anda su yüzüne çıkardı. Yardım kampanyaları ardı ardına başladı. Tabi böyle bir günde, faşizan duygulara sahip olanlarda çirkin yüzünü gösterdi. Hükümetin hesabını veremediği deprem vergileri yerine imdadına yetişen sanatçıların başlattığı TEK YÜREK kampanyası iktidar için kurtaran can simidi olmuştur.

           Bu konunda da yazdığım yazı vardır. 16 Ağustos 2010 günü yazdığım yazının linkini sizlerle paylaşıyorum. 17 Ağustos Bizlere Devrimci Bir Yerel Yönetimin Önemini Hatırlatmıştır. http://www.akhisarhaber.com/author_article_detail.php?id=282

Bu kısmın sözü: Yardımlarda Kardeş Kokusu Var!

Gelişin Ülke ve Dünya Gündemine İlişkin İlçemizde Neler Oldu.

            Gelişin ülke ve dünya gündemine ilişkin ilçemiz neler yaptı. Anlamsız savaş sonrası alışa gelmiş basın açıklamaları çözüm konusunda aynılar aynı yerde ayrılar ayrı yerde. Aynı dili kullanan sağ sivil toplum örgütlerinin yanına aynı saf da duran sözüm ona sosyal devletten yana olan, sosyal demokratım diyen CHP de yer aldı. Kürt sorunu konusunda 68–78 kuşağının ve 1991 SHP'nin raporuna sürekli karşı çıkan sağ siyasi yapılarla nasıl aynı yerde aynı saf da durarak miting yapılır. Evet, CHP'nin geldiği nokta parti içersinde ulusalcı damarların çok ağır bastığı yönlendirdiği yer olmuştur. Yani ne sol ilkelerle ilgisi kalmış, nede sosyal devleti savunan sosyal demokrat bir yapısı kalmıştır. Bu gidişle gelecekte CHP nasyonal faşizme doğru yol almaktadır. İçinde iyi niyetli sola yakın kişilerin olması sol'a yakın göstermez, partinin omurgasını bu yönlüdür. Ben senden daha çok milliyetçiyim-ulusalcıyım yarışı içersinde sağ siyaset dilini kullanarak içinden çıkılmaz bir yol almaktadır. Oysa bu söylemlerdir bizleri bu noktaya getiren.


Türkiye günlerdir 'şehit-deprem haberleriyle meşgulken hükümet fırsattan istifade neler yaptı biliyor musunuz? 
           Ölümlerden rant bu olsa gerek!

1- Deniz Fenerindeki tüm tutuklular sessizce serbest bırakıldı.
2- Tüm Hizbullah tutukluları serbest artık. Hepsini bıraktılar.
3- Kredi faizlerini son 5 yılın en üst seviyesine çektiler.
4- Memuru yapılan mesai zammı 10 kuruşa çekildi.
5- Öğrenci harçlarına yapılan zam son 10 yılın en yüksek seviyesiyle yasalaştı.
6- Tam 7 kalem eşyaya yüzde 14 – 17 arasında zam yapıldı.
7- Kaddafi'nin yakalanıp linç edilmesinden dolayı Libyalı muhaliflere daha önce gönderdikleri 300 milyon doların yanında 80 milyon dolar daha yardım gönderildi.
8- Deniz Fenerinin eski savcılarına (tutuklamaları yapan) soruşturma açılması netleştirildi.
Ve bunlar bilinenler peki ya bilinmeyenler?
Durmak yok, yola devam...



İyi Uykular Türkiye...

 









20 Ekim 2011 Perşembe

Kırk Değil Bin Kırk Defa BARIŞ'I Çağırmaktır Çare!


Kırk Değil Bin Kırk Defa BARIŞ'I Çağırmaktır Çare!


Halk dilinde bir değim vardır. Kırk defa deliye deli dersen deli olur. İnsana kırk defa akıllı dersen akıllı olur. Her gün barış ve kardeşlik için iyi şeyler yaptın, iyi dil kullandın aferin demek midir? Yoksa kin nefret duyguları ektin yazıklar olsun sana demek midir söylenmesi gereken? Savaşın kazananı yoktur. Barışın kazananı insanlıktır. Annelerin çocukların sevinci-mutluluğu kazanmalı ağlamamalılar.

Simdi savaş naraları atmanın, kahramanlık destanları yazmanın değil, bu toprakların acı kaderinin ağıtlarını yakmanın günüdür. Gençlerimiz ölmeye devam ederken barış ve kardeşlik de toprağın yedi kat dibinde kalmaya devam edecektir.

Bir kez daha sesleniyoruz, PKK artik silahlı saldırılara son vermeli; devlet askeri-siyasi operasyonlardan vazgeçmelidir. Yoksa bu kan deryasında hepimiz boğulacağız.

Çare 68–78 kuşağının ruhunu geri çağırarak, Deniz GEZMİŞ'İN Dillerden düşmeyen sloganını haykırmaktır. Yaşasın TÜRK-KÜRT halklarının KARDEŞLİĞİ.

Bir Gün Gazetesinin bu günkü manşetini sizlerle paylaşmak istiyorum.

TEK YOL BARIŞ

Dibi yok bu şiddet sarmalının! Şiddet daha fazla şiddeti, her ölüm intikam duygularını ve şiddet dilini besliyor. Atılan her mermi, gelip bir arada yaşama arzu ve kararlılığını vuruyor.

 Yetsin artık!
Susturun silahlarınızı…
Yoksa bu kan deryasında hep birlikte boğulacağız.
Ülkemizde yaşadığımız Kürt sorununa ilişkin görüşlerim şimdi daha dün gibi güncelliğini korumaktadır. Üç yazımın linklerini vermek istiyorum. İsteyen tıklayarak ulaşabilir. 

25 Eylül 2009
"Barış İçin Aralanan Kapıyı Ardına Kadar Açmalıyız" http://www.akhisarhaber.com/author_article_detail.php?id=184 

23 Ekim 2009 
Barışı Bütünlemek İçin Bir Arada Yaşamı Savunmalıyız” 

29 Ağustos 2011
Xemoji  Kıro  Lewoko  Edibese! Lewhatın  Aştine.   
"Yeter Artık Hepimiz  Barış İçin Toplanalım."

17 Ekim 2011 Pazartesi

Akhisar Belediye Meclisin de Vatandaşın Soruları Tartışma Yarattı


Akhisar Belediye Meclisin de Vatandaşın Soruları Tartışma Yarattı


2009 seçimleri sonrası belediye meclis toplantılarını izlemeye devam ediyorum. Toplantıda neler yaşandığını, gözlerimle gördüklerimi, kulaklarımla duyduklarımı Akhisar halkıyla yaklaşık iki bucuk yıldır paylaşıyorum. Hedefim, halkın iktidarı halkın doğru aldığı bilgiyle oluşmasıydı. Bilginin bu kadar çarpıtılarak halka pembe dünya gibi yansıtılması, kendi içersinde çelişkilerle dolu olmalıydı. Doğru-huzurlu bir şeylerin gitmediğini bir ilçe, ülke ve dünya düşünün büyük medya ve gazetelerden pembe dünya varmış gibi gösteriliyor. Yaşananları görülmeyen gözle görmek toplum adına kaygılar taşıyarak gidişatın güvencesi geleceksizliğine dur deme adına bilgiyi toplumsallaştırarak toplumu bilgilendirmek gerektiğini düşünerek köşe yazılarımı devam ettiriyorum. Yazdıklarım değindiğim konular dedikodu değil, harfi, harfine doğrudur. Ama maalesef bizleri yöneten yerel yöneticilerimiz ne yaptıklarını ya bilmiyorlar ya da bilmezlikten geliyorlar. Stadyum konusunda üç defa yetki alan belediye meclisi üç kararda da muhalefetin faklı davranışları ve net olmadıkları son aldıkları kararda ortaya çıktı. İlk karara ilişkin görüşlerimi 09.11.2009 yılında ki yazımda değindim. Linke tıklayarak tekrar görebilirsiniz yazının başlığı “Belediye Meclis Toplantılarına İlişkin Görüşlerim.” http://ensoldanbakis.blogspot.com/2011/10/akhisar-belediye-meclisin-de-vatandasn.html

Bu konularla bağlantılı iki yazımın linkini sizlerle paylaşmak istiyorum. Yazı başlığı bir “Yerel İktidar Taşları Oynattı Rantı Kapan Kapana”http://ensoldanbakis.blogspot.com/2010/12/yerel-iktidar-taslar-oynatt-rant-kapan.html Diğer yazı başlığı ise  “İktidar Muhalefet Esnafı Bitirecek 50 Trilyonluk Yatırıma İmza Attı.” http://ensoldanbakis.blogspot.com/2011/06/iktidar-muhalefet-esnaf-bitirecek-50.html 

İlk kararda iktidarın lehinde oy kullanan meclis üyesi son kararda bu konudaki tartışmanın baş aktörü oldu. (MHP meclis üyesi) Nedeni nedir; tabiî ki halk muhalefetinin derinden bilgilendirilerek gelişmesidir. Muhalif meclis üyelerinin son meclis toplantısındaki tartışmaya neden olan yakınmaları bizler aldığımız kararlardan haberimiz yok, dışarıda vatandaştan duyuyoruz demeleriydi. Evet, vatandaşlarımız kendisiyle ilgili alınan kararlardan haberdar olursa, gerekli yerlere soruda sorarlar, sorgulamada da bulunurlar. Bu da gelecekte yönetime doğrudan katılması anlamına gelir. DOĞRUDAN DEMOKRASİ kültürümüz gelişmesine neden olur. Demokrasicilik oynayanlarla uygulayanlar arası fark ortaya çıkar, eşitlik-özgürlük yolları açılır hak talebi başlar. Temsili demokrasi-oligarşi yönetim anlayışı REDDEDİLİR.   

Stadyumla ilgili üçüncü yetki isteme kararı iktidarın muhalefetin nasıl görev yaptıklarını ortaya koymuştur. Stadyum projenin ihalesini yetki almadan yapan iktidar tekrar yetki almak zorunda kaldı. Yetkisiz 13 Haziran da yapılan proje ihalesi, bu konuda Temmuz ayında alınan yetki kararı iller bankasından kredi talebi geri dönmesi tartışmalara neden oldu.  İktidarın bir daha yetki isteme önerisi birçok yanlışı ortaya çıkardı. Muhalif meclis üyelerinin Temmuz ayında alınan kararın oybirliğiyle mi yoksa oyçokluğuyla mı aldık demeleridir. Oysa Temmuz ayında alınan kararda hoş sohbet ortamında oybirliğiyle alınmıştı. Evet, öylemiydi böylemiydi tartışılırken Temmuz ayı karar tutanağı getirildi ve oybirliğiyle alındığı ortaya çıktı. Temmuz ayı meclis toplantısında CHP'li meclis üyesinin kendisini kaptırarak inşaat işlerinin doğululara verilmemesini belediye başkandan rica etmiştir. Bu konuda 26 Temmuz 2011 günü şu başlıklı yazım vardır. “2010 Yılı Temsil (Konuk Ağırlama) ve Tanıtma (Tanıtım) Giderleri Açıklandı.”  Linke tıklayarak tekrar görebilirsiniz. http://www.akhisarhaber.com/author_article_detail.php?id=390

İller bankasından talep edilen 814 bin liralık kredi için yetki isteme önerisinden yaşanan tartışmaları değerlendirmek istiyorum. İki muhalif partinin (CHP MHP) belediye meclis üyelerinin konuşmalarından elde ettiğim anlamsız dilekler ve oylamada kullanılan oy. CHP MHP meclis üyelerinin başkanım bizler stadyumun yapılmasına karşı değiliz ama bu konuda vatandaşlar bizlere soru soruyor. Nedir vatandaşın soruları bir stadyumun yapılması demek şehrimizin birçok taşlarının yerinden oynaması anlamına geliyor. Bunun da sermaye kesimine ve endüstriyel futbola faydası olacak. Karşılığında birçok esnafın canını okuyacak, gelecekte mülksüzleştirilerek-bağımsızlaştırılarak proleterleşme (işçi) sürecine sokulacaklar. Evet, vatandaşın sorusunu buradan bakarak değerlendirmek gerekir. Vatandaşlar-esnaf ve sanatkârlarımız gelecek kaygısı yaşamaktadır. Buna kulak tıkayanlara geçtiğimiz iki seçimde hesap sordu yine soracaktır.   


Sonuç olarak yaşadığımız şehirde yetkili birileri bizler adına kararlar alıyor ve bizlerin bunlardan haberi olmuyor. Basın yanlı yalan pembe dünyaları göstermekle görevlerini ne kadar yerine getiriyor. Yerel basın mensupları bunu kendilerine sormalılar.    

      
Yazının sözü: Gerçeği yerin altına gömseniz bile, o bir gün büyüyerek patlayacak ve her şeyi yok edecektir. EMILE ZOLA

10 Ekim 2011 Pazartesi

Esnaf ve Sanatkârlar Mülksüzleştirilmeye Karşı ne Yapmalı 1


Esnaf ve Sanatkârlar Mülksüzleştirilmeye Karşı ne Yapmalı 1 


 
Küçük esnaf ve sanatkârlar ayağı kakmalı, toplumsal sorumluluğunu üstlenerek gidişata müdahalede bulunmalıdır. Küçük üreticilerimizi endüstriyel tarıma yem edildi. İşçi sınıfının geleceksiz, güvencesiz ve sendikasız kalarak, sermayenin aç gözlülüğüne terk edildi. Esnaf ve sanatkârlar yaşadığı olumsuzluklardan dolayı tekelci kapitalizmin saldırılarına maruz kalmaktadır. Yaşamın tüm alanlarıyla olan bağlarımızı geleceğimizi kazanmak için yaşanan sorunları dert edinmeliyiz. Ezilen sınıfımızın çıkarlarını korumaya yönelik örgütlenmeliyiz yaşam alanlarını. Dolaysıyla kendinin de tekelci zincir market-mağazalardan dolayı zarar gören mevcut sitemin ve düzenin sahiplerinden hesap sormalıdır. Serbest piyasacı düzene geçtiğimiz 24 Ocak 1980 kararlarıyla başlayan süreç, mülksüzleştirilmeye çalışılan küçük esnaflarımız güvencesiz işçileştirilmeye çalışılıyor. Günlük siyasi dedikoduların döndüğü yerlerin önünde gelen alanımızın sorumluluğumuzu üstlenerek eşit, özgür bir ilçe, ülke ve dünya kurma yollarını açmalıyız. Kazıkçı-dedikoducu esnaf tanımından kurtulmalı, var olan sosyal, toplumsal bağlarımız eşitlik-özgürlük temelinde geliştirmeliyiz. Piyasacı liberal düzenin bizlerde yarattığı güvencesizliği ters düz ederek bulunduğumuz mahalleyi, köyü, beldeyi, ilçeyi, ili, ülkeyi ve dünyayı örgütlemeliyiz



 İkinci dünya savaşında ortaya çıkan bu düzen-sistem ülkemize 24 Ocak 1980 de kararlarıyla uygulamaya başlamıştır. Yaşadığımız 31 yıllık süreçte 5 Nisan 1994 krizinde ayar çekilerek 2001 Şubat sonrası düzenlenen süslenilerek sunulan bu iktidar piyasacı liberalizmin bir sonraki aşaması olan neo-liberalizm( tekelci sermeye-para babalarının dünyada serbest dolaşımı) uygulayıcısı olmuştur. Özelleştirmeyle başlayan bu süreç devletlerin kazanımlarının dünya zenginlerinin hizmetine sunularak tekelden dizayn edilmeye çalışılıyor. Sovyetlerin çöküşü, Berlin duvarının yıkılışıyla başlayan tek kutuplu ABD güdümlü dünyanın sonu gelmekte. Emperyalizmin-kapitalizmin vahşi saldırısı insanı yok etmekte, doğayı katletmektedir. Doyumsuzlukları ülkelerin içişlerini karıştırarak yeni yeni alanlar açmak istemektedir. Birinci ikinci paylaşım savaşları diye adlandırılan şimdilerde yaşadığımız orta doğuda yaşanan üçüncü paylaşım savaşında bizlerede rol düşmekte. Mevcut iktidarın ABD güdümlü neo-liberalsizim neo Osmanlılıkları depreşiyor. 600 yıllık çok mübahmış gibi gösterilen Osmanlı şimdilerin ABD'nin dünyayı kendi güdümünde yönetim şekli benzeridir. Yani siz evinizin düzenini alamıyorsunuz birileri geliyor sizin aile düzeninize karışarak yönetmeye çalışıyor. İzin vermemeye kalktığınızda silahla tepenize dikilerek bütün kazanımlarınızı ellerinizden alıyor ve sizleri yönetmeye kalkıyor. Bunun da adı Laiklik-Özgürlük-Demokratik-Cumhuriyet oluyor.



Alanım olan küçük esnaf ve sanatkâr dostlarım, kısaca özetlemeye çalıştığım bazı tanımlamalarımdan sonra, somut yaşadığımız sosyal, toplumsal ve ekonomik sorunlarımıza, değinmeye çalışacağım. Neye hizmet ettiğini anlayamadığımız esnaf odalarını oda-üye ilişkilerine indirgemeye çalışacağım. Eleştiri özeleştir mekanizmasını da içeren yazı dizime başlıyorum.


Not: Güncel yazıları aksatmadan yazı dizisi devam edecektir.                      


3 Ekim 2011 Pazartesi

Ahi Haftasın da Pabucumuzu Dama Atanların Değirmenine Su Taşımak





Ahi Haftasın da Pabucumuzu Dama Atanların Değirmenine Su Taşımak


Sayın Âdem DUMAN!


Ruşen ÜREN!


Zafer KARA!


             Lokantacılar, Manifaturacılar ve Bakkallar Odası Başkanları ve bunların kuyruğuna takılan diğer oda başkanları ve yöneticilerine;




Küçük Esnaf ve Sanatkârlık diğer sanat dalları gibi yaratıcılıktır. Yaratıcılık ruhuna sahip olanların emeğinin zamanla yarışıldığı ve raftan alverecilerle kıyaslanmayacak kadar önemlidir. Tüccarlık ise tekelciliktir. Daha çok kazanç, daha çok sömürü ve daha çok zulümdür. Doyumsuzluk ise siyasette, ekonomide, sosyal-toplumsal hayatta, aç gözlülüktür.        


Küçük Esnaf ve Sanatkârların en önemli günlerinden biri olan ahilik haftasını kuyumuzu kazanlarla birlikte kutlamanız ve birlikte hareket etmeniz ne kadar doğrudur. Siyasi yakınlık duyduğunuz genel ve yerel iktidarın değirmenine su mu taşımaktasınız? Tam 9 yılık genel 7  yıllık yerel iktidarları döneminde ne zaman küçük esnaf ve sanatkârlar için yasa çıkarıldı, çalışmalar yapıldı. Bırakın bizleri korumaya yönelik yasa çıkarmayı, bizlere haksız rekabet yaratmak için özel kurslar açıldı ve hibe krediler verildi. Her gün bizleri bitiren zincir marketlerin-mağazaların açılışlarını yaparak referans olan Başbakan Yardımcısı Bülent ARINÇ, Manisa Millet Vekili Uğur AYDEMİR ve Belediye Başkanı Salih HIZLI esnafların en önemli felsefi değerleri olan ahilik haftası etkinliklerine ne adına dahil edersiniz. Pabuç'umuzu dama atanlara karşı (ahi ocağını kültürüne göre cezalandırma yöntemi) pabuçlarını dama atmak mıdır yapılması gereken? Yoksa sizlerin yaptığı gibi bu yaptıklarına karşılık ödül vererek değirmenlerine su mu taşımak mıdır?  Ülkedeki esnaf sanatkârları bilemem ama Akhisar esnafı bu konuda iki seçimdir cevabını günlük siyaseti örgütleyerek çok iyi şekilde verdi. Birincisi 12 Eylül 2010 referandum seçimi, ikincisi 12 Haziran 2011 seçimleridir. 2009 seçimlerinin de nasıl kazanıldığını sanırım tüm Akhisar kamuoyu biliyor. Belediyenin kasası örtülü ödeneğe benzer bir şekilde kullanılarak kazanılmıştır. 2010–2011 seçimleri için esnafa yönelik çok önem verdiğim iki yazımın linkini sizlerle tekrar paylaşmak istiyorum.Yazının başlığı Tüm Esnaflar Rolünü Üstlen HAYIR'I Örgütle. http://www.akhisarhaber.com/author_article_detail.php?id=288 12 Haziren seçimi için olan yazımın başlığı.  Ekmek Partili Esnaf 12 Haziran da Ekmeğine Sahip Çık! http://www.akhisarhaber.com/author_article_detail.php?id=374                    




Ahilik haftasındaki ilk güne ilişkin eleştirilerim.




Belediyenin öncülük etmesine ihtiyaç var mıydı? 14 odanın afiş bastıracak etkinlik düzenleyecek parası yok muydu?    



HIZLI'NIN ziyareti sonucu videodaki konuşmalardan elde ettiğim izlenimlerim sonucu eleştirilerim. Tekelden anlayış ahi haftasının ilk gününe damga vurdu. Fason yapan bir şirketin kalifiye elaman bulamama sıkıntısını dile getiren HIZLI'YA çözüm üreten Z.KARA balıklama dalarak, çokbilmişliğini göstererek, iş-kuru devreye sokarak, hemen pratik olarak marangozlar odası ve belediye iş birliği yaratarak çözüm üretiyor. Evet, buradan çok net olarak ortaya çıkan sanatkârlıkla tüccarlık ayrımını görebiliriz. Hemen raftan al sat-masa başı proje çizme anlayışı ve tüccarlık zihniyeti ön plana çıkıyor. Nerede kaldı Sayın HIZLI, KARA çıraklık, kalfalık ve ustalık dönemi? İşte sizler alaylılıktan (pratikten) gelmediğiniz için birden bire yönetim anlayışınızla USTALIĞA atlayarak memleketi 9 yılda berbat ettiniz. Ha bu arada bir hatırlatmada bulunmak istiyorum. Ne oldu? KOSGEB kredisiyle açılan işyerleri, duyumlarıma göre birer birer tökezlemeye başlamış. Eee 60 saatlik kursla esnaflık ve meslek öğrenilirse olacağı budur. Çıraklık-kalfalık-ustalık dönemlerinde elde edilen sosyal-kültürel bağlar 60 saatlik kursla haksız rekabet yaratılarak halt edilemez halt olur. Küçük esnaf ve sanatkârlara Başbakan tarafından biçilen rol şirketlerin bayisi olsun anlayışının devamı olan bu çalışmaların yürümediğini lütfen iletin kendilerine. Bağımsızlık ve Özgürlük insanın asla vazgeçemeyeceği en önemli değerdir. Tarih boyunca bu değerlere bu ülkenin namuslu devrimcileri sahip çıkmıştır ve daima çıkacaktır. Dün Sinan Cemgil, Alparslan Özdoğan ve Kadir Mangan Kürecik'teki ABD üssüne nasıl yürüdüyse, Denizler, Mahirler 6. Filo'nun üzerine nasıl yürüdüyse şimdi onların izinde aynı kararlılıkla emperyalizmin-kapitalizmin üzerine yürümeye, yeniden bağımsız ülke-il-ilçe mücadelesini yaratmaya devem edeceğiz.      

 
Ahilik haftasındaki üçüncü güne ilişkin eleştirilerim

DUMAN 3. günkü açıklamanızda şu cümleleri belirtiyorsunuz.”Aynı zaman da bir ahi de; saygı, çalışkanlık, yardımlaşma ve haksızlık yapmama duygusu da bulunmalıdır. Ahilik geleneklerine göre bir ahinin alnı gibi elide açık, cömert ve yardımsever olmalı, sofrasında ne varsa misafirliği ile paylaşmalıdır. Dilini yalandan, gözünü ayıptan ve elini haramdan daima sakınmalıdır.” Sizler haksızlık yapanları yapmamış gibi göstererek ne kadar haksızlık yaptığınızı farkında değimlisiniz? Yukarda ki açıklamanız da belirttiğiniz gibi siz dilinizi yalandan sakındınız mı?

 
Ödül alanlara ilişkin eleştirilerim.  


Berberlik mesleğiyle hiç ilgisi olmayan kadın girişimci olarak verilen ödül ne anlamı ifade ediyor. Berberlik mesleğini yapan çırak-kalfa-usta düzeyinde bine yakın BERBER'E haksızlık olmuyor mu?

 
             Bu yıl ahilik haftasında sorulması gereken soruları, Genel-Yerel iktidara sorulmayan soruları ben buradan sormak istiyorum.


             Yıllardır önünüzde duran küçük esnafı korumaya yönelik zincir mağazaların şehir dışına çıkarılma yasa teklifi neden hala çıkmıyor?


Başbakanın konfederasyonun bu isteğine karşılık verdiği cevap ben böyle bir yasa çıkaramam. İlçemiz de birçok zincir mağazaların sahiplerin iktidarın yandaşlarına ait olduğunu bilmekteyiz. İşte bu yüzden küçük esnaf sanatkârlarımız toplumdaki sosyal kültürel bağlarını harekete geçirerek mutlaka hesabını siyaseten ilçemizde sordu ve budan böyle soracaktır.     


2008 yılında çıkan sosyal güvenlik yasasının da yaşları 15 ila 18 arası olan çırak-kalfa-usta kategorisinden çalışanların emeklilik hakları gasp edilmekte. Kadınlarda 7 erkeklerde 5 yılık kayıplarını ne zaman iade edeceksiniz?

 
Kasap halindeki esnafların mağduriyeti nasıl karşılanacak, kimi mesleklere verilmeme konusu ihale-ruhsat-kira artışları gibi. Hiçbir taahhüt de bulunulmadan söz verilerek esnaflarımız beklemekteler. Söz veren sayın belediye başkanına buradan soruyorum. Yarına çıkmaya senet mi yaptınız 32 esnafın haklarını bir sözle nasıl geçiştirirsiniz. Allah'ınız geçinden versin ya verdiğiniz sözde sizi de uçarsanız kim verir esnafların haklarını. Geride bırakacağınız kişiler daha çok vicdansız.  

 
Karocular mermerciler esnafının durumları. Yerlerinden çıkarılacak esnaflara verilen hazine arazisi MHP-CHP'li iki B.meclis üyesi AKP'li aktif üye tarafından yüzde yetmiş beşi pay edilmekte. Yaklaşık 30–35 esnafın durumu meçhul.

 
Karocular ve mermercilere bağlı olarak şehir stadyumunun yeri ve ticaret merkezine dönüştürülen plan değişikliği neden yapıldı? Tekelci kapitalizmin 50 trilyonluk yatırımı küçük esnaf ve sanatkârları yaşatacak mı? Bu konuda parti B.Meclis üyenizden dahi uyarıyı dikkate almadan plan değişikliği yaptınız.


Fotoğrafçı esnafının tapu dairesindeki uygulanan fotoğraf çekimine karşı çığlığını duyan oldu mu? Olduysa bu konuda neden girişimde bulunulmadı? Neden hâla devam ediyor ikramlı fotoğraf çekimleri?

 
Pazarcı esnafının çığlığını duyan var mı? Belediye Vergi Dairesi neden görev yapmıyor. Görevleri her hafta sergilere para kesmek mi? Hal esnafı, küçük üretici ve pazarcı esnafının birbirlerine bağlı olan sorunları.


Son bir yıldır KOSGEB kredisi adı altında faklı mesleklerden haksız rekabet ortamı yaratmaktasınız. Birçok esnafın verdiğiniz hibe kredi kadar sermayesi yok. Küçük esnaf ve sanatkârların biriken borçları ve sorunlarını çözmeden haksız rekabet ortamı yaratmak farklı mesleklerden tekelciliğin önünü açmak olmuyor mu?  


Not: Sayın Oda Başkanları ve Yönetim Kurulu Üyeleri. Meslek odaları kuruluş amacı üyelerinin haklarını korumaktır. Gerek devlete, gerek kamu kurumlarına, gerekse üyeler arası haksız rekabet gibi sorunlarını çözmektir. Üyeleri için gelebilecek tehlikeyi önceden sezerek, gerekli yerlere uyarıda bulunmak olmalıdır.  Hükümetin-kamu kurumlarının görevi ise devlet ile yurttaşlar arası haklarını kurumak ve kollamaktır.             


 Yazının sözü: Gerçeği bilmeyen sadece aptaldır, Fakat gerçeği bilen ve ona yalan diyen, suçludur, canidir. BERTOLT BRECHT