28 Nisan 2012 Cumartesi

Bir Çığlık Bir Çığ Yaratmalı, Anti Tekelci Kapitalist Mücadele Başlatmalı


Bir Çığlık Bir Çığ Yaratmalı, Anti Tekelci Kapitalist Mücadele Başlatmalı


12 Eylül 1980 darbesi sonrası ülkemize sokulan serbest piyasa ekonomisi, artık vahşi saldırılarının dozunu artırıyor. Bu saldırılar kentimizde de yerel yönetimimizin katkılarıyla da doludizgin yol almaya başladı. Eee ne yapalım bizler de bu gelişmelere karşı pozisyon almak zorundayız. Düzenin ve sistemin partileri ve STK (sivil toplum örgütleri)  de desteklerini hiç esirgemiyorlar. Kimliklerini açıklamak artık zorunluluk halini aldı. Başta AKP olmak üzere CHP, MHP ve diğer düzen ve sistem içersinde ki partilerdir. Sivil toplum örgütlerinden de başta Ticaret Odası olmak üzere Borsa, Ziraat Odası ve tüm küçük esnaf sanatkârlar odaları (bir kaçı hariç) sürece destek sunmaktalar. Bu ilçemizin yöneticileri günlük yaşamımız da sosyal, toplumsal, ekonomik siyaseti yönlendiren ve katkı sunanlardır. Bizler de bu toplumun insana yaraşır bir düzen içersinde olması için caba sarf eden kişiler olarak,  gelecekte bizleri bekleyen tehlikeyi uyarmak ve yönlendirmek kalıyor. Ben de bu kentin sorunlarını irdeleyen sorunların nedenlerini araştıran, çözümlerin de sorunları yaşayanlar tarafından bulunacağı düşüncesiyle çığ yaratmak için, bir çığlığımı duyun istiyorum!  Kentin sosyoekonomik sorunları gün geçtikçe artıyor. Nedenlerinin en başında genel ve yerel iktidarın aldığı yanlış kararlar vardır. Doğru karar almalarını da beklenmemeli; çünkü düzenin böyle yürümesi işlerine geliyor. Tekelcilik kararlarını alanların, tekellerin sahipleri olduğunu bilmeliyiz. Ne özelleştirmeleri, ne taşeronlaşmaları ve ne de ihalecilikleri bitiyor. “Babalar gibi satarım.” politikalarıyla yandaşları ve kendilerinin zenginlikleri hat safhaya çıktı. 


Kişi başı milli gelirimiz artıyormuş…
İyide milli gelirden pay almayanların sormaz mı gözünün içine baka, baka yalan söyleyen sayın yöneticilerimiz! 
Büyüyen ekonomiden neden bizler pay alamıyoruz? 
Yoksa sizler özel insanlar mısınız? 
Nedir bunun sırrı? 
Yönettiğiniz devletin ve kurumların kararları neden halk adına değil de, tekelleşmiş acımasız sermaye adına alıyorsunuz? 


Çok değil, iki örnekten bahsedeceğim. 
1. Plan değişikliği yaptığınız yere gelecek olan büyük alışveriş merkezi, 
2. Geçtiğimiz Ocak ayında alışveriş festivalinin yaparak başlatılan saldırı

Sonuçlarını da bizler yaşamaya başladık. Evet, bu kararlara imza atan, bu kentin partilerinin ilçe yönetimleri, belediye meclis üyeleriyle, milletvekilleriyle ve sivil toplum örgütleriyle AKP, CHP ve MHP’lilerdir. Şunu unutmayın ki; sistemden beslenenlerin sistemin karşıtı olamazlar. 1. ve 2. Cumhuriyetçilerin birbirlerinden farkları yoktur. 1. ve 2. Cumhuriyetçilerin yanına birazda ılımlı İslam anlayışı katarlar. Al gülüm ver gülüm yaparlar. Bizler de Ulusalcılığı (solcu), milliyetçiliği (vatan milletçiyiz), dinciliği de (dindarız) diye tüm toplumumuza giydirirler. Aslında bunların inançları ve kimlikleri sağcıların (zenginlerin) kasasına para aktarmak içindir. Beni en çok üzen de, bu oyna piyon olanların hepsinin solcu olmalarıdır. Hani sağ-sol kavramının çıktığı yer olan Fransız devriminden sonra parlamento da diziliş şekliydi ya… sol tarafta oturanlar işçiler emekçiler, sağ tarafta oturanlar ise zenginlerdi. Aslında bunların hepsi sınıfının çıkarlarını korumayan, sınıf bilinci olmayanlardır. Kendilerine sağ da yer bulanlar aslında sınıflarına ihanet edenlerdir. Bunlar halkın içine sızmış, üyelerini halkların çıkarına değil; kendilerinin ve sermayenin çıkarlarını koruyanlardır. Uyanık olmak lazım kendinden olanla, olmayanı da ayırmak gerekir. Şimdi tüm bu oluşumların üyelerine ve oy verenlere bir çağrıda bulunuyorum. Bu talana geleceksizleşmeye, güvencesizleşmeye ve ötekileştirmeye dur demek için, aşağıdan gelen bir dalganın mutlaka yaratılması gerekiyor. Bununda sorumlularının sınıf partilerini ve sendikalarını göreve olduğuna inanıyorum. Misyonunuz gereği yaşananlara seyirci kalmadan, doğal denge yaratmak için yaşamın tüm alanlarına örgütlemeye ve müdahaleye çağırıyorum.    


Ulusalcı-milliyetçi ve din temelli kavramlara biraz açıklık getirmek istiyorum. 

Ulusalcı-milliyetçi kavramların önü açıldığında ulaşacağı uç nokta ırkçılıktır, faşizmdir. Dünya ve ülkemiz bunların sonuçlarına 19. yüzyıl da çok yaşadı. BirGün Gazetesi köşe yazarı Melih Pekdemirin de söylediği gibi, ikisi de aynı zehirden beslenirler. Benim kimliksel duygulardan anladığım şudur. Aynı coğrafyalar da olanların, aynı dili, aynı kültürü, aynı örf-adetleri ve aynı ten rengine ait olmalardır ve bunların aralarına farklı kimlikler dahil olabilir. Bu da ortak paydada buluşturulursa, çok kültürlü, çok kimlikli, müthiş bir zenginlik olur. 

Din olgusu ise Anne’nin ve Baba’nın iç dünyasında ki inanç ve ibadet anlayışıdır. Dinler var olduğu günden bu yana çok farklılıklara ayrılmıştır. Mezhep-tarikat-cemaat olarak tarihler boyu farklı coğrafyalardan var ola gelmiştir. Dinler kendi kitabına bağlı, kuralları olan, değiştirilmez kararları vardır. Diğer fraksiyonlar da kendilerine göre uyarlama yapan ve suyun başına geçen çıkarcılardır. İnsanlar dünyaya gelmeden önce belirleyemediği iki olgusu vardır. Biri İnancı diğeri de kimliği belki inancını değiştirme şansı vardır; ama kimliğini, dilini, kültürünü ve ten rengini asla değiştirme şansı yoktur. 

Bu bağlamda bağımsız bir Coğrafya’da ve Ülke’de yaşamak mümkündür. Yapılması gereken antiemperyalist antikapitalist mücadeleyi geliştirmek ve örmektir.                       

Bu yazı başlangıç yazısı bundan sonra üç yazı yazacağım. Bir: serbest meslek (muhasebeci-mali müşavir mühendis avukat doktor noter) sahiplerine yönelik olacak. İki: küçük esnaf ve sanatkârlar-küçük üretici çiftçi. Üç: bunları harekete geçirecek sınıf partileri ve sendikalarına yönelik olacaktır.    

İnsanca Yaşam İnsanca Düzen İçin 1 Mayıs da Alanlara 
Not:1 Mayıs işçinin emekçinin bayramı olması nedeniyle mutlaka alanlarda olmalıyız. Bu yüzden çok fazla bu konuya değinmeyeceğim. Enternasyonal 1 Mayıs marşı dinlemenizi öneriyorum.  

23 Nisan 2012 Pazartesi

Yerel ve Genel de Skandallar ve Ürkütücü Gelişmeler



Yerel ve Genel de Skandallar ve Ürkütücü Gelişmeler


Parti Devleti Anlayışı İlçemizde Baskısını Hissettiriyor

AKP İlçe örgütünün kamu kurumlarının üzerine kâbus gibi çöküyor. Geçtiğimiz haftalarda devlet kurumların sorumlularının AKP’nin çağrısı üzerine siyasi bir zeminde özel davetlisi olarak toplantı yaptı. Sayıları 15–20 civarında olan 657 diye tabi kurum yetkililerinin katıldığı toplantıda kendilerine direktiflerin iletildiği ve bundan sonraki çalışmalar da yapmaları gerekenler emredildi. Bu toplantıya katılmayanların da kulakları çekildi. Toplantıya davet edilen kişilerden iki kişinin mazeret bildirerek katılamama nedeniyle birinin görevinden alınarak kısa süre sonra da tekrar gelen baskılar nedeniyle görev iade edildi. Toplantıya katılmayan kişilerin biri Akhisarlı diğeri de doğu kökenli, yerligörevliye çıkış verilmiyor; ama doğu kökenliye çıkışı veriliyor. Burada AKP’nin İslam Türk yapısı yerini Türk İslam anlayışına bırakıyor. Yani eşitler arası dengesiz AKP canı neyi isterse onu kullanıyor. Yıllardır her seçim öncesi duyduğumuz ama bu kadar açıktan yapılan bir toplantıya ilk defa şahit olduk. Toplantıda öne çıkan konular partinin her yapılan toplantısına katılma, bütün etkinliklerde, (bakanlar geldiğinde açılışlar yapılırken) çalışanların yönlendirilmesi ve çokluğunun sağlanması için bizzat emredilmiştir. Evet, sevgili halkımız bu ülkede particiliği duymuştuk ama bu kadarına ilk defa şahit olduk. Bu iktidar, parti-cemaat-tarikat üçgeninin devleti olduğunu artık hiç korkamadan yasaları çiğneyerek hayata geçiriyor. YAZIKLAR OLSUN! 

7 Nisan Cumartesi Günü Şehrimiz Kapitalistlerin Açık İşgale Uğradı

Sokaklarımız, kaldırımlarımız; 7 Nisan günü vahşi kapitallerin ekonomik işgaline uğradı. Çok değil bundan elli gün önce ilçemizde çılgın alış veriş festivali yapıldı. Belediyemiz tarafından ilk tohumlarının atıldığı 27–28–29 Ocak günleri bu yapılan tüketime yönelik festival olduğunu ve bunun fayda değil zarar getireceğini karşı çıkarak muhalif olmuştum; 28 Şubat tarihin de yazdığım yazıdan bir paragraf aktarmak istiyorum sizlere. “Geçtiğim günlerde biliyorsunuz üç gün kentimiz de kumar oynandı; kartlar dağıtıldı. Bir nevi mi tombala oyunu gibi; birinci çinko, ikinci çinko ve tombala.27–28–29 günleri. Tombala günü yalnızca iki zincir mağazanın kazancı 240 bin TL’dir. Bunu ilçemizdeki küçük esnafa bölersek erkek berber-bakkal’ın kazancının günlük ciro tahmini 100–500 TL olduğunu düşünerek, ortalaması 250 TL den hesapladığımız da 2 bin esnafın kazancı üç günde dört firmaya aktarılmış oluyor. Paralarımız üleşildi bizlere ne kaldı bilemiyorum. 
Ama bekleyin görün aç gözlüler doymadıklarından birbirlerini yerler bizler onlara alet olmayalım izleyelim. Ama kendimize ve SINIFIMIZA sahip çıkalım. Özellikle iki felsefi değerimize de. Biri ben siftah yaptım komşum (MESLEKTAŞIM) yapmadı anlayışını yeşertelim. İki paramız olmasa da imece yaparız al gülüm ver gülüm yapar üleşiriz. “

Şubat ayında yaptığım tespitin bu kadar kısa sürede cevap bulacağını ummuyordum. Bundan böyle tekelci kapitalistlerle göğüs göğse mücadele edeceğimiz günler bizleri bekliyor. Yerel yöneticiler böyle bir çalışmayı yapmakla kalmayıp birde 7 Nisan’da kentimizin en işlek caddesini tekelcilerin emrine tahsis etti. Ne Kaldırımlardan geçebildik ne yollarımızdan geçebildik. Ne adına para ve bunu yaparken halk konseri türü bir görüntü göstererek ceplerden paranın hortumlanmasını başardılar. Bir günlük tüketim deliliğinin faturası 250 bin TL (250 milyar) iki yabancı biri yerli şirketin kazancı. Yukarda ki hesaba göre ortalama 1000 esnafın 250 TL cirosu tekelcilerin cebinde. Akhisar belediyesi ve tuhafiyeciler-kahveciler odası Başkanları’na yaptıkları başlangıç komisyon üyeliklerinden dolayı TEŞEKKÜR EDERİZ. küçük esnaflarımız sizleri hiç unutmayacaktır. YAZIKLAR OLSUN!

 Bu bağlamda geçtiğimiz günlerde Akhisar'a yapılacak Dev AVM'nin tanıtımı yapıldı. yerel yöneticilerimiz ve ticaret odamız tam kadro oradaydı. Başbakanları gibi sermayenin emrine devletin ve kurumların tüm imkânlarını seferber ediyorlar. TEŞEKKÜRLER küçük esnaflarımız sizleri hiç unutmayacaktır. YAZIKLAR OLSUN! Yazı başlığı ve link Akhisar'a Yapılacak Dev AVM'nin Tanıtımı Yapıldıhttp://www.akhisargozde.com/guncel/akhisara-yapilacak-dev-avmnin-tanitimi-yapildi-h2363.html

          
Not: Bir sonraki yazım serbest meslek (muhasebeci-mali müşavir mühendis avukat doktor noter) beyaz ve mavi yakalı işçilerin, emekliler ve küçük üretici çiftçi ve küçük esnaf ve sanatkârlar-zanaatkârların eko sistem doğal denge örgütlülüğü üzerine olacaktır.              

Hafta Tatil Ruhsatı İsteniyor, Karşılığında Ne Verildi ki Ne İsteniyor

İlçemiz de yaklaşık 7 yıldır belediyemizin hizmetleri esnafa; 365 gün çalış tatil yapma ver bana 25–80–100 TL gerisi önemli değil. Sayın iktidar partisti belediye başkanıSalih Hızlı bu kentin belediyesini bir şirket gibi yönetin, ama bu kentin olumsuz tüm sosyoekonomik sorunlarında sebebi sizlersiniz. Çünkü paranın egemen olduğu düzeninizin ve sisteminizin yarattığı sonuçlarını yaşıyoruz. Aldığınız yanlış kararları geriye dönük tekrar etmeyeceğim; çünkü ben yazmaktan siz yanlış yapmaktan geri durmadınız. Çünkü sizler sermayenin egemen olduğu düzeni-ideolojiyi savunuyorsunuz; bende ezilenlerin, işçi sınıfının ve emekçilerin ideolojisini savunuyorum. Bu yüzden hafta tatil ruhsatlarını verirken (Pazar günü çalışma izni) çalışanları hafta içersinde bir gün tatil yapma garantisini aldınız mı? Veya aldığınız yanlış kararlar sayesinde ekonomisini tekelleştirdiğiniz için, esnaftan alınan yüksek tatil ruhsatı ücretini almamayı düşünmüyor musunuz? Bu konuda yetki sizlerin elinde; pardon meclis üyeniz esnaf odası başkanınızın komisyon başkanlığı yaptığı yerde dolaylı yollarla meclisinizin elinde isterseniz 25 ister, 150 TL alırsınız.

Kasap Halinin Yerleri Söz Verildiği Gibi Verilmedi
Geçen yıl tadilat nedeniyle çıkarılan esnaflarımız mağdur edilerek yerleri iade edildi. Geçen yıl verilen kiralar %150’e varan artışla verildi. Ticaret haneye dönen kamu kurumumuz iş yeri sahiplerine yarar değil zarar edilecek şekilde verildi. Daha netleşmeyen taşınma işlemleri, bittikten sonra bu konuya ayrıntılı bir şekilde değineceğim.         

Akhisar’da Ziyaret Furyası
Yerel siyasi parti ve sivil toplum örgütleri bu günlerde ziyaret furyasındalar. “Körler sağırlar bir birini ağırlar”. Dünyamızdaki, ülkemizdeki ve ilçemizdeki gelişmelere kulak tıkayan STK (sivil toplum örgütleri) ve düzenin siyasi partilerin tebriklerin, yoğunluğunun, altında yatan gerçekler. Hani halk arasında bir laf vardır delinin biri kuyuya bir taş atar kırk tane akıllı çıkaramaz. Her seçimler öncesi ilçemizdeki özellikle bir sivil toplum örgütünün yaptığı davranış bu dönem yine baş çekiyor. Sırasıyla diğerleri de kuyruğuna takılıyorlar. Neden acaba tabi ki nemalanmak için. Bunlar o kadar birbirlerine benziyorlar ki kurdukları yürümeyen düzenin ve sistemin yürümesi için gece gündüz caba sarf eder oldular. Kurduğunuz yalan üzerine düzeniniz yıkılıyor. Çünkü artık maskeniz düşürülüyor. Bu düzenin ve sistemin muhaliflerinin bu gelişmeleri iyi okuyarak alternatif üretmek zorundadırlar. Paranın egemen olmadığı dayanışmacı devrimci mücadeleye dönüştürmek temel görevimiz olmalıdır.                

Kentsel Dönüşümün Ülke ve İlçe Gerçekleri
 
Ülke gerçekleri tüyler ürpertecek konumda, şehrimiz de ise su yüzüne çıkan bir şey yok. Bu konuda Akhisar’ımızda bir çalışmanın olduğunu sonuçlarının nasıl olacağı konusunda henüz bir işaret yok. Roman vatandaşların yaşadığı yer olan hacı ishak mahallesinde ki yerler konusunda çalışma var ama su yüzüne çıkan bir şey olmadığını biliyorum. Bu konuyu bir tekerlemeyle bitireyim mücahit, müşahit, mutahit ve şimdi de her şeylere müsait olan genel ve yerel iktidar.    


Geçtiğimiz haftalarda radikal gazetesinin köşe yazarı Ali Topuz'un üç adet güzel yazısı tavsiye.”Türkiye’de özel mülkiyet var mı dediniz? Tersinden Robin Hood’luk”

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1084480&Yazar=ALI-TOPUZ&CategoryID=98

“Evini Başına Yıkarda giderim!”

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1084748&Yazar=ALI-TOPUZ&CategoryID=98

“Mülk Yurttaşınsa Ferman Devletindir.“ 

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1085118&Yazar=ALI-TOPUZ&CategoryID=98

Önceki Yazımı Düzeltir Tekzip Ederim; Not: İlçemizin en yetkili görevlilerinden biri beni yanılttı. Önceki yazımı düzeltir tekzip ederim. Tecavüz olayı doğru, Tecavüze uğrayan kişi 4 yaşlarında bir erkek çocuğu, yapan kişi 16 yaşından bir genç. Şuan ceza evinde tutukludur bilgilerinize. Gölet olayı Manisa hastanelerinde rastlanmadığından bu konu yalanlanabilir.       

  
             

16 Nisan 2012 Pazartesi

Yüz Yıllık Hesapların Sonu Mu Geliyor? 1


Yüz Yıllık Hesapların Sonu Mu Geliyor? 1




Üç Generalin Yargılanması Sorunu Çözmez. Yüz Yıllık Tarihin Sorgulanması Gerekir.

12 Eylül 1980 darbesi ve 12 Eylül 2010 referandumu sonuçtur. Önceleri ve sonraları vardır. 

Yüz yıllık hesapların sonumu geliyor? 

Yaşadığımız sorunların esas nedeni, kapitalizmin ve emperyalizmin hegomanyasının iflasının bir sonucudur. Bu sürecin öncesi ve sonrasındaki tarihi olaylar ve alınan kararlar. 

12 Eylül 2010 Referandumu
27 Nisan 2007 Muhtırası
3 Kasım 2002 Kasım seçimleri 
Şubat 2001 Krizi 
28 Şubat 1997 Post-Modern Darbe
5 Nisan 1994 Kararları 
1991 Genel Seçimler 
1989–1991 Yıkılan Reel Sosyalist Sistem 
1989 Yerel Seçimler 
1982 Anayasası 
24 Ocak Kararları ve 12 Eylül 1980 Darbesi 
1980 Fatsa Nokta Operasyonu ve Çorum Olayları 
1980 Demirel Başbakan Turgut Özal’ın Rolü
1978 Maraş Olayları
1 Mayıs 1977 Taksim Olaylar
12 Mart 1971 Muhtırası
1963 Yılında Gelişen Komünizmle Mücadele Dernekleri (Fettullah Gülen) 
27 Mayıs 1960 Darbesi
1955 Yılında Ordunun Orta Düzeyli Subayların ABD Deki Eğitimi. 
1952 Yılında NATO Anlaşması 
1948 Yılında Marshall Yardımları 
1928’de Başlayan 1932–1938 Yıllarına Kadar Süren Dersim Olayları. 
1919–1920–1923 Yılları Arası Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyetin Kuruluşu. 
1919 Yılından Önceki Osmanlı İmparatorluğunun 600 Yıllık Kapitalizmin ve Emperyalizmin Hegomanyası  

12 Eylül 2010 Referandumu
12 Eylül 2010 referandumundan bu yana darbenin kapitalizmin yukardan aşağıya doğru darbesini tüm Ortadoğu bölgesi hissediyor. Buna çanak tutan “yetmez ama evetçiler de %58’e desteklerinden dolayı da yaşanan sürecin sorumlularıdırlar. Darbelerden ve darbecilerden ancak ve ancak karşısına dikilmiş muhatapları, halkların adına kurulmuş bir iktidarla hesap sorar. Darbelerin yarattığı tüm hukuksuzluğunun üzerine kurulmuş iktidarına koltuk değnekliği yaparak hesap sorulmaz. Onun için iki HAYIR!

27 Nisan 2007 Muhtırası:
Eğer iktidar darbelere karşıysa 27 Nisan 2007 muhtırasına neden hiç dokunmaz. Gizli görüşmelerde verilen özel sözler mi vardır? Devletin iki önemli kurumunun en süt görevlilerinin yapan kişiler, muhtıra sonrası yapılan görüşmeler kamuoyundan saklayarak görevlerini yapmış mı oluyorlar? Muhtıraya teşebbüste etmiş kişiler yargı önüne çıkarılmıyorsa, kendine güdümlü konuma getirilenler korunmuş olmuyor mu? Neden acaba zırhlı araçla gezmekte olan dönemin genelkurmay başkanı neden yargılanmamaktadır? Mezara kadar gidecek sır nedir? 
 
3 Kasım 2002 Kasım Seçimleri
3 Kasım 2002 Kasım Genel seçimleri allanıp pullanarak yenilikçi AKP iktidarının ülke yönetimine servis edilmesi seçimidir. Kim daha iyi neo-liberal ekonomik politikaları hayata geçirirse o iktidara en yakın partidir. Bir yıl öncesi sol liberal sentez diye ihraç edilen Kemal Derviş’in dünya bankası aracılığıyla ülkemize gönderilerek tutturulmaya çalışılmış ama maalesef becerilmemiştir. Yerine muhafazakâr demokrat kavramlarını benimseyen, liberallerin de desteklediği Recep Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç,  Addüllatif Şener (Recep Tayyip Erdoğan’a dayanamayıp ayrılan) dörtlüsüne ek olarak ANAP döneminin 20–30 tecrübeli siyasetçileriyle AB-ABD güdümlü iktidarın başlangıç tarihidir. Kısa sürede iktidar olan AKP’ne görevler üstlenmiş hala görevini yapmakta mıdır?  

Şubat 2001 Krizi 
Her kriz kendi içersinde bir politikanın hayata geçmesidir. Çıkarılamayan yasaların çıkarılması için ülkemizin ekonomisi dışa bağımlı nedeniyle krize sokulmuş ve o dönem iktidara dışardan ihraç edilen Kemal Derviş 15 günde 15 yasa çıkararak IMF den kredi isteğiyle tamamen dışa bağımlı olmuştur. Soru işaretleriyle dolu kriz süreci vardır. Her alınan kredinin karşılığı anayasada bir değişiklik demektir.  

28 Şubat 1997 Post-Modern Darbe
Post-modern darbe diye adlandırılan 28 Şubat Milli görüş iktidarına yapılmıştır. Bugünün Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün de içinde olduğu Refah Partisine yapılan ve iktidardan indirilen post-modern darbedir. Henüz yeni davası görülmeye başlanan 28 Şubat, aslında olamayan AKP’nin kuruluş aşaması hazırlık dönemleridir. Hem ABD dede hem de ülkemizdeki tarikat-cemaat ilişkileri güçlendirerek Ülkemiz yenilikçi post-modern bir sürece sokulmuştur. Mevcut düzenin ve sistemin figüranları 28 Şubat’a olan tavırları kayıkçı dövüşüne benzerdir. Gerek Abdullah Gül Recep Tayyip Erdoğan gerekse Deniz Baykal, Fetullah Gülen iktidar uğruna yapılan darbelere göz yumarak, ortak tavır alamamışlardır. Nedeni ise yıkıldıktan sonra yerine geçmek içindir. Acaba bu gidişle Orta Doğuda 3. dünya savaşına yol açıp devleti yıkanlar olamasınlar. 

Evet, Ülkemizde birileri darbelerden nemalanmak için yanlarında yer aldılar. Ama bir kesim var ki yüz yıldır darbelere ve kapitalizme-emperyalizme hep karşı durdular.Bunlar bu Ülkenin en namuslu Kominsitleri, Sosyalistler ve Devrimcileridir. 

28 Şubata tavırlarda “Ne Refah Yol Ne de Hazır Ol” Mitingi ilede Sultan Ahmet meydanında 12 Eylül’e karşı muhatap oldukları gibi 28 Şubata da 60 bin kişiyle cevap vermişlerdir.                   

5 Nisan 1994 Kararları 
Yine kriz yine yeni ekonomik politikaların hayata geçiş krizi yaşanan yıldır. Ekonomist Tansu Çiller iki anahtar vaadi ile siyasi hayatımıza giren kişi ilk önce bakan sonrasında Başbakan olmuştur. Gümrük birliği anlaşmasıyla ülkemizi sıkıntıya sokan kararların altına imza atan kişidir. Maalesef Özal Çiller’de Derviş gibi ABD patentli ekonomistidir. 

1989–1991 Yıkılan Reel Sosyalist Sistem
Gerek Avrupa da ki gerekse Sovyetlerdeki çöküş dünyada tek kutuplu dünyanın ilanıydı. 2000’lere kadar zaferini ilan eden Kapitalizmin yaşattığı insansızlaşma Dünyası 2000’lerden sonra ise sorgulanma dönemine girmiştir. Bununda alternatifini üretecek olan sosyalistlerin vereceği devrimci mücadeleyle olacak 21. yüz yılın sosyalizmi inşa süreci başlamıştır.            


1991 Genel Seçimle
Demirel’in ve Erdal İnönü’nün koalisyon ortağı olduğu DYP-SHP iktidarının yaşandığı dönemdir. DEP-SHP ile ortak seçime girerek meclise giren ve sonralarında Tansu ÇİLLER Murat Karayalçın’lı dönemlerin yaşandığı. 2000’lere doğru tırmanan çok kötü günlerin yaşandığı failli meçhul cinayetlerin yaşandığı en acı günlerdir. 

1989 Yerel Seçimler 
ANAP iktidarının ikinci döneminde SHP’ye verilen gücü maalesef iyi kullanamamıştır.%47’ile iktidara gelen sosyal demokratlar 1977 yılında da Ecevit’e de %41 destek verildi. Ne Ülkeye, ne Kürt sorununa ve ne de Alevi sorununa çözüm üretildi. Nedeni ise niyetlerinin düzenin ve sistemin yürümesi içindir. Çünkü bu düzenden beslenenlerin diğer bir kesimi de sosyal demokratlardır.  

1982 Anayasası 
Faşist darbenin 1982 yılında ki halk oylaması %8.63 HAYIR %91.37 EVET ile kabul edilmiştir. Oylamanın hangi koşullarda yapıldığını sanırım tüm ülke insanı biliyor. Bu bağlamda aslında 12 Eylül 2010 oylamasının (%43 HAYIR %58 EVET) hayır oranı aslında 1982’ye göre bir başarıdır. Çakma solcular (yetmez ama evetçiler) hariç aklıselim kimse yapılan anayasa değişikliğindeki zokayı yutmamıştır.12 Eylül 2010 oylaması yalnızca 15 madde değişikliği gösterilerek 27 maddenin kabulüyle sonuçlanmıştır.    

24 Ocak Kararları ve 12 Eylül 1980 Darbesi 
Her krizde olduğu gibi 24 Ocak 1980 yılında alanın kararların hayata geçirilmesi için mutlaka darbe şarttı. Bu da ön hazırlığı yapılmış ülke sağ sol çatışması var diyerek 12 Eylül darbesi yapılmıştır. Öncesi ve sonrası yapılan açıklamalar çok önemlidir. ABD Başkanının bizim çocuklar işi başardı. Fettullah Gülen askeri göreve çağırarak ve sonrası da yapılan darbeye selam duruyoruz açıklamaları vardır. TÜSİAD’a bağlı işveren sendikası başkan Halit Narin şimdiye kadar işçiler güldü; şimdi bizler güleceğiz demiştir. MHP genel merkez yöneticisi de düşüncemiz iktidarda bizler ceza evindeyiz demiştir. Bu açıklamalardan yola çıkarak şimdiki ekonominin de tekelleştirilmesiyle neler yapıldığı nelerin hedeflendiği sanırım anlaşılıyor. 

1980 Fatsa Nokta Operasyonu ve Çorum Olayları
Temmuz aylarında başlayan süreç 12 Eylül’e kadar kanlı günlerdir. Çok ayrıntıya girmeden iki açıklamayı aktarmak istiyorum. 

1. Demirel’in Çorumu bırakın Fatsa’ya bakın açıklaması. Oysa Çorum’da Alevilerin evleri yakılarak insanlar katledilirken Fatsa’da mahkemedeki dosya sayısı 38'e inmiştir. 

2. Kenan Evren’in açıklaması bizler gelmeseydik Fatsa’da kinler gelecekti. Fatsa’da halkın iktidarı vardır; bu da egemenleri rahatsız eden bir durumdu.

1980 Demirel Başbakan Turgut Özal’ın Rolü
Demirel Başbakan iken ekonominin başına tam yetkiyle Özal’ı getirir ve sonrası 24Ocak kararları ve darbe sonrası cunta hükümetinin de ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı olarak yetkilerle donanmıştır.
Daha sonraları kurulan ANAP’ın kurucu Genel Başkanı, sonraları Başbakan yapılan görev icabı taçlandırılan Cumhur Başkanlığı görevleri almıştır. Çok ilginç bir tesadüf olmalı ki Derviş-Çiller gibi Özal’da Dünya Bankası’ndan gelen ABD güdümlü bir memurdur.    

Yüz yıllık yazının devamı çok önemli yazılarım olduğundan sonraki yazımda devam edecektir.  
Not: Darbeye karşı direnen kaybettiğimiz devrimci değerlerimiz.
Fotoğraf ve isimler.

12 EYLÜL DAVASI
Unutulmasınlar Diye...
1980 Askeri Darbesi yargılanıyor. Darbeciler savunmalarını "müdahale için herkes mutabıktı" diyerek veriyor. "Unutulmasınlar Diye..." adlı albümdeki devrimciler, "mutabık olmayan insanların" temsilcileri. 
12 Eylül sonrası mücadeleyi bırakmayanlar "unutulmasın..."

Unutulmasınlar Diye... Albümü'ndeki isimler

Mine Bademci, Gürsel Çavuşlu, Ergül Dinç, Feridun Aydınlı, Mehmet Kuru, Zeynel Abidin Ceylan, Metin Eryaşar, İhsan Abdi Önal, Abdurrahman Çetin, Alaattin Bölükbaşı, Ahmet Yüksel, Sadi Ekiz, Özbil Aras, Harun Gökkaya, Şener Yazar, Özgüç Tuncay, Ayşe Makak, Kemal Özdemir, Tevfik Karataş, Himmet Uysal, Kenan Gürsey, Bayram Lafçı, Duran Köse, Adem Özer, Behçet Dinlerer, Sabahattin Demir, Ayhan Eskici, Ahmet Gürler, Ahmet Sakin, Taner Uzun, Erkan Uzuneminağaoğlu, Ali İhsan Özer, Mustafa Şahin, Fahri Dede, Gürsel Morkan, Munzur Geçgel, Mahmut Kaya, Cemil Kırbayır, Ayhan Alan, Ahmet Uzun, Himmet Tarhan, İhsan Ermiş, Kenan Şengöz, Veli Eskili, Adil Yılmaz, Zekeriya Aydemir, Cengiz Şahin, Cemil Tıpırdamaz, Tuncer Önçeken, İbrahim Çelik, Soner İlhan, Kenan Aydın, Selim Martin, Mehmet Gümüş, Ensar Karahan, Asım Keser, Ahmet Kılıç, Gürsel Küçükyıldız, Alaattin Murtaza, Hasan Sabitoğlu, Zeki Subaşı, Erdinç Coşkun, Veysel Güney, Arif Turanlı, Mehmet Emin Kutlu, Mustafa Özenç, Metin Sertbulut, Hıdır Erdemir, Mustafa Sevil, Alaattin Demirci, Cengiz Aksakal, Şükran Çavuş, Şerif Yazar, Muammer Pabuçoğlu, Gökalp Çiftçioğlu, Hasan ök, Satılmış Şahin Dokuyucu, Alaybey Yılmaz, Süleyman Ölmez, Vahap Atılgan, Zafer Müctebaoğlu, Turgay Erbay, Mehmet Durmaz, Yalçın Aslan, Gaffur Avşar, M. Mutlu Çetin, İsmail Kıran, Abdullah Gülbudak, Timur Tüzün, İlhan Durmuş, Cavit Kaya, Orhan Keskin, Kadir Aksoy, Mehmet Ali Sağıt, Habil İrgül, Necmettin Karagülle, İbrahim Levent, Ayhan Gökvelioğlu, Ahmet Pehlivan, İlyas Has, Hıdır Aslan, Halis Bilge, Ali İşçi, Fikri Sönmez, Kenan Özcan, Gülay Tanrıverdi, Şerafettin Tırıç, Muammer Özdemir, Ahmet Çetin, İnkılap Dal, Zeki Dümen, Recep Demir, Orhan Aker, Temel Coşkun, Mustafa Şahbaş, Kürşat TİMUROĞLU, Aydın Erol