Kemal Kılıçdaroğlu 2010
yılında Genel Başkan olurken şöyle bir iddialı söz etti “BEN HALKIN DEVRİMCİSİYİM” dedi. Halkın devrimcisi olmak iddialı bir
söz, ama yerine getirmekte bir o kadar sorumlukla-zorluklarla doludur. Halkın
sorunlarını kendine dert edinenler mutlaka devrimcidir. Bu da halkın devrimcisi
olmak için, temsili demokrasinin pençesinde de kurtularak olur. Halkın
sorunlarına doğrudan eğilen, onlarla birlikte yaşamın tüm sıkıntılarını
yaşayarak çözümler üreterek, birlikte üreten, birlikte tüketen, eşit ve özgür
bir ülke özlemiyle başlar.
Yine yeni bir CHP kongresi:
İlkyazım da “CHP’nin halk devrimciliği nereye kadar demiştim; “ bir yıl sonra
12 Haziran seçimlerin de “CHP’nin halk devrimciliği geldiği yere kadar dedim;”
şimdi de “CHP’nin halk devrimciliği bitti diyorum. Neden mi? Alman-İngiliz sosyal
demokrat çizgisini benimsediği için.
Dünya’da esen sol dalgaya,
ters yönlü kararlar alan Neo-liberalizmin kararlarının alındığı Avrupa sosyalist
enternasyonal yönünde olduğu için bitti diyorum. 2010 yılında ki kongre de “faşizme
karşı omuz omuza “ sloganları atılırken “taşeronluğu tarihe gömeceğim derken”
kimi çevreler heyecana kapıldı, ama 2011’de maalesef sağa açılım yaptı. Şimdi
de Avrupa’nın no-liberal politikalarının kararlarını alanlarla hareket ediyor.
Oysa Avrupa’da gelişen üç
yönelim var. Bir İngiliz Alman (Blair-Schröder sosyal demokrasisi, neo-liberal
politikaları sürdürülmesi) diğeri Fransa’da Devlet başkanı seçilen François
Hollande daha sosyal devletten yana aldığı kararlar dikkati çekiyor; diğeri de Yunanistan
ve İspanya’da gelişen, sınıf temelli gelişen gelişmeler. Bu iki bakış açısı
farklıymış gibi görünen İngiltere-Almanya, Fransa sosyalist enternasyonale
bağlı; Yunanistan da seçim sonuçlarına yansıyan İspanya’da ise sokak
hareketleriyle başlayan gelişmelerse Avrupa Sol Partisinin üyelerinin
geliştirdiği sonuçlardır.
Halkın Devrimciliğini Terk Eden CHP’nin Geldiği Nokta
CHP’nin son kongrede aldığı
kararlar İngiliz Almanya sosyal demokrat çizgisin de olduğunu gösteriyor;
Biraz’da içine Kemalizm-Ulusalcılık katarak neo-liberal politikalardan
vazgeçemiyor. Oysa Dünya’da ki krizin nedeni alışıla gelmiş politikalar olduğu
ve bundan sonra daha da derinleşeceğine işaret ediyor.
CHP’nin son kongre de ki iki
açıklaması önemli, üreteceğiz
paylaşacağız bir; ikincisi ise bu
ülkede cemaat tehdit unsuru değil. Birinci açıklaması çok talihsiz bir
açıklama olduğunu söylemek istiyorum. Çünkü bu güne kadar tüm emekçiler üretti,
şimdi ise Kılıçdaroğlu yine üretmekten bahsediyor; nereye kadar?
Ürettiklerimizi paylaşmadık ki tekrar üretelim. Tekelleşen ekonominin kamusallaşması gerekmiyor mu? Paylaşmak için. Üretmek için de istihdama ihtiyaç
var, bu piyasa ekonomisi içersinde istihdam edebilecek hangi politikaları
önerirsiniz? Evet, bu açıklamalar CHP’nin farklı bir yola sokulduğu, sanki
iktidara alternatif yaratılmak isteniyormuş gibi. Ama aynı ekonomik politikalarla
düzenin ve sistemin yürümesi için, oysa Dünyayı ve Ülkemizi tehdit eden bu düzenin
ve sistemin mutlaka değişmesi gerekir. Hastalıklı olan kapitalizmin
iyileşemeyeceğini..
Bunun da alternatifinin
öngörüleri ta 1843’ler de SAKALLI Dede’nin
tezlerin de var. Gelecekte vahşi kapitalizmin saldırıları dozunun arttığı ve
bunun da alternatiflerinin Avrupa’da başlayacağının söylemişti. Bizler de bu
öngörüler doğrultusunda, bunun işaretlerini alıyoruz.
Avrupa’da gelişen üç önemli
çıkışın birini halklar ve işçi sınıfı adına önemsemek gerekiyor. Neo-liberal
yıkıma karşı örgütlü olan Yunanistan halkı 2009 yılında sokak eylemleriyle başlattığı
direniş, 2012 yılında yapılan iki seçimle vücut buldu. Halk kendi iktidarını %3’ten
%27’ye kadar taşımıştır. Ne sosyal demokratlara prim vermiştir; ne liberal
sola, ne de ulusalcı solculara...
Avrupa sol parti üyesi SYNASPİSMOS başını
çektiği Radikal Sol Birlik (SAYRIZ) şimdi Yunanistan’da ana muhalefet partisi
görevini üstlenerek gelecekte halk iktidarının kurulacağını ve Avrupa’da ve
Dünyaya örnek olma yolundadır.
Gelişmeler karşısında Yunanistan
sosyal demokrat partinin politika üretememesi çöküşüne neden olmuştur. Ülkemizin
Yunanistan ekonomisinden daha da kötü durumda olduğunu düşünürsek sosyal
demokrat partilerden beklentimiz olmamalı. CHP’nin son kongre kararları da
emekçiler lehine değil, al lehine olacaktır.
Sonuç olarak HALK DEVRİMCİLİĞİ bir ihtiyaç değil;
zorunluluk hallini almıştır. Zorunluluktan dolayı da değil, bir yaşam biçimimiz
olmalıdır. Düzenin ve sistemin tahrip ettiği her alan çürüyor.
Not: 2010 yılından Kılıçdaroğlu’nun
çıkışı bana bir yazı yazma ihtiyarcı duyurdu. 2011’de bir daha yazı yazmamı
zorladı. Şimdide beklentisi olanlara sonucunu bildiriyorum.
CHP'ye sorulması gereken sorular:
1) Dünyadaki gelişen Ekonomik krize karşı halkı koruyacak politikalarınız nedir?
2) Bu
politikaların sonucu olan, bölgemizdeki Savaşa
karşı politikalarınız nedir?
3) Yine
aynı yıkım politikaların sonucunda, gelişen ülkemizdeki Ekonomik krize karşı ne önerileriniz vardır?
4) Tümüne
ve ülkemizin kuruluşundan bu yana çözülemeyen KÜRT-ALEVİ sorunlarına ilişkin çözüm önerileriniz nedir?
“CHP'nin Halk
Devrimciliği Nereye Kadar?” 11 Mayıs 2010 tarihinde yazdığım ilk yazı link http://ensoldanbakis.blogspot.com/2010/05/chpnin-halk-devrimciligi-nereye-kadar.html
“CHP'nin Halk
Devrimciliği Geldiği Yere Kadar” 17 Haziran 2011 günü de ikinci yazıyı yazdım link. Bu link'in içinde altı bağlantılı link var, CHP'nin Akhisar da ki marifetleri.