Barış İçin Aralanan Kapıyı Ardına Kadar Açmalıyız
1071
Malazgirt Meydan Muharebesinden 1923'e kadar bu ülkede Türk-Kürt halkının
birlikte kazanılmış zaferleri var. Birlikte kazanılmış ülke topraklarında hüznü
mutluluğu acıyı tatlı bin yıldır bu coğrafya da yaşadık. Akraba dost olduk. İç
içe geçmiş ayrılmaz et tırnak olmuşuz. Bin yıllık iç içe geçmişliğin ayrılığı
olmaz. Ayrılık olursa ırkçı yaklaşımların yaşatacağı acıları düşünmeliyiz.
Evet, bin yıllık kız alma kız vermeyle iç içe geçmiş iki ulusun birbirlerini
çok iyi anlaması ve barış için doğru hızlı adım atmalıdır. Geçtiğimiz
yıl çoğunluğu kürtlerin yaşadığı iller de yapılan bir araştırmaya göre ortaya
çıkan bir sonuçtan yola çıkarsak, dört de bir kesiminin şiddet yanlısı
olduğu. Diğer dörde üçü ise barışı savunan bir arada yaşamayı isteyen
kesim olduğunu sorunların büyümemesi için tampon görevi üstleniyorlar. Bunun
için diğer ulus olan Türk tarafından da tampon görevi oluşturmak gerekir. Bu
görevde sol sosyalist kesimin üstleneceği görev ve sorumluluğudur.Geçdiğimiz
günlerde Bir Gün gazetesinde bir söyleşide gazateci yazar Tanıl
BORA'NIN söylediği gibi." BARIŞ için aralanan kapıyı ardına
kadar açmak gerekir ve bu konuda ısrarcı olmak gerekir." der.
Alparslan
50.000 askerle girdiği savaştan 200.000 askerle savaşarak bu toprakları
kazanmışlardır. Mustafa Kemal ülkede farklı etnik gruplarla birlikte
Cumhuriyeti kurduğu ve “Kürt halkına kurtuluş savaşı sırasında verdiği
destekten dolayı müteşekkirim.” sözleri hatırlanmalı. Alparslan 20.000 Kürt
süvarisi olmasaydı ben bu savaşı kazanamazdım der, demek ki 1071'den bu yana
Türklerle dostluk ve birliktelik içinde geçinen Kürtlerdir. Büyük üstat
Yaşar KEMAL “Türkün Türkten başka dostu yoktur.” Sözünü 1071'den bu yana
“Türkün dostu Kürttür.”der. Mustafa Kemal “Yurtta sulh, cihanda sulh.” Diye
dillerden düşmeyen sözlerinden yola çıkarak ülkede barışı savunmak ve
kazanmak gerekmiyor mu? Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana sürekli zapturu
zap zap yeter artık demenin zamanı geldi ve geçmektedir. Demokratik bir ortamda
sivil halk kendi sorunlarını çözmelidir. Askerin görevi ise dışarıdan gelecek
tehlikeleri karşılamak ve sınırlarmızı korumaktır. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül,
28 Şubat ve 27 Nisan sürekli zapturu zap zap. Hep zapturu zap ülkenin gelişmesini
ve sorunlarının çözülmesini engelliyor. Her Türk asker doğar derler. Aslında
her Türk asker doğmaz. Bir dönem askerlik görevini yapar. Görevi bittikten
sonra siyaset istiyorsa yapabilirler. Siviller tarafından siyaset yapan
siyasal yapılar sorunların çözümünü emekli paşalar gibi sivil demokratik
kurallar içerisinde siyaseten çözülmesi gereken sorunları çözmeye aday
olurlar ve siyaset yaparlar. Kimi beceriksiz siyasi yapılar gibi askere
havale etmekte acizliktir. Ülkemiz kendi iç sorunlarını çözebilecek siyasi
birikime sahiptir.Her demokrasinin askıya alındığı bu ülke de 30 yıl
kaybediliyor. Benim ve benim gibi birçok insanın ömrü yasaklarla geçti. Ülkeyi
bu hale sokmaya kimsenin hakkı yoktur. Bu ülkenin vatandaşları ülkenin korunması
ve bu duruma gelmesi için emek verdiler. Her Türk asker doğar derler. Ama
mantığın bittiği yerde askerlik de başlar derler. Mantıksız olan nedir acaba?
Tuvalette, boş depoda, kurumuş bir ağaçta nöbet tutmak mantıklı mıdır? Askerlik
görevi ülkenin savunması için yapılır. Ama görev yaparken maalesef bir
yumurtayı 40 kişi götürür, onu da kırarak yerine ulaştırır. Onun için askerler
ve komutanlar emir komuta zinciri içinde kışla içerisinde görev yapmalıdır.
Sivil yaşamın sözcüleri, yani siyasetçiler yaşanan sorunları demokratik
kurallar içerisinde çözebilirler.
Siyaset her vatandaşın istediği zaman yapabileceği meşru bir zemindir.
Askerlik ülke yurttaşlarımızın yaşamın da kısa bir dönem için yapılan görev,
meslek olarak seçildiğinde sürekli yapılan vatan borcudur. Zamanlı zamansız
müdahalelere de gerek yoktur.
NOT; 26 Ağustos 1071
Malazgirt Meydan Muharebesinin kutlandığı gündür. Benim için Malazgirt
ilçesi önemlidir. Çünkü 17 Şubat 1969 yılında doğduğum topraklardır.
1969'dan 1980 Temmuz ayına kadar yaşadığım ve ilköğrenimimi gördüğüm
memleketimdir. Yaşadığım 11 yıllık süre içerisinde her yıl yapılan 26 Ağustos
zafer bayramı etkinliklerine katıldım. Akhisar'ımızda 6 Eylül Akhisar halkı
için önemliyse 26 Ağustos'da Malazgirtliler için önemlidir. Her yıl coşkuyla
kutlanan bu bayram bu yıl birazcık sancılı geçmiştir. Malazgirt halkının
seçtiği belediye başkanı konuşturulmamıştır. Muş valisi tarafından
engellenmiştir. Kürt açılımı diye başlatılan barış sürecine gölge
düşürülmüştür. AKP hükümetinin emrinde olan Vali, Malazgirt halkını temsil eden
belediye başkanını konuşturmama insiyatifini kendisi mi kullanmıştır. Hiç
sanmıyorum. AKP hükümeti kendisini her eleştireni baskı yaparak susturmaya
çalışmıştır. Onun için coğrafyamızın tarihi bayramında Muş Valisini kendi
başına insiyatifi kullanamaz. Muş Milletvekili Nuri YAMAN ve belediye
başkanı bu gibi engellemeye tepki göstererek merasim alanını terk
etmiştir. Oysaki engellenen konuşma bir sonraki gün basına yansıdı. 1071'de
Alparslan 50.000 süvari ile kazandığı savaşta 20.000 Kürt halkına ait olduğu
“20.000 Kürt süvarisi olmasaydı ben bu savaşı kazanamazdım.” Sözleridir. Diğer
önemli bir konu ise Kurtuluş Savaşından sonra Mustafa Kemal'in “Kürt halkına
savaşta verdiği destekten dolayı müteşekkirim.” Sözüdür. Malazgirt belediye
başkanının bu iki önemli isim olan Alparslan ve Mustafa Kemal iki halkı
kaynaştıracak savaşlarda dayanışma içerisinde olduklarını ifade etmesinde ne
sakınca olabilir? Açılım diye başlatılan süreç bu engellemelerle AKP
hükümetinin samimi olmadığını gösterir.