24 Mart 2009 Salı

% 80 İz İstersek Kazanırız Fatsa Son!


% 80 İz İstersek Kazanırız Fatsa Son!
30 Yıl Önceki Fatsalı Terzi Fikriyi Akhisar'a Uyarlamak.   
            Üretenlerin yönettiği, yönetenlerin ürettiği Fatsa da öyle bir şenlik düzenlenir ki, bir yerde sinema gösterimi, bir yerde konser, başka bir meydanda folklor, horonlar, halaylar ve dans gösterileri ilçenin her yerine yayılır. Fatsa halkı bütünüyle şenlik organizasyonunda her türlü katkısıyla yer alır. On üç bin civarında nüfusu olan ilçedeki şenliği otuz bin kişi katılır evet yanlış değil Fatsa nüfusunun iki katını aşan bir kitleyle gerçekleşen şenlik.

            Fatsa halkı çevre il ve ilçelerden, hatta uzak diyarlardan gelen bu halka hep birlikte gülüp oynamış hem de onları ağırlamışlardır. Evine misafir olamayanlar organizasyonu yönetenlere bizim eve niye konuk vermediniz benim evde yiyecekmi yok, istirat etme imkânı mı yok diyerek sitem de bulunmuşlardır. Kendi kendine yönetenin mutluluğunu yaşayan halk sömürücü azınlığı ve onların temsilcilerini Demirelleri ya başka il ve ilçelerde de böyle örnek yönetim sergilenirse diye Fatsa'da yeşeren hayata son vermek istemişlerdir.1979 yaz aylarında Çorumda Alevi-Sunni. Atışması çorum körüklenir alev alevdir. Peki, bu olayları kim çıkardı. Adalet Partisi milletvekili Ahmet Cinbek olayları çıkaranlar MHP militanlarıdır. Milli Selamet Partisi milletvekili Şevket Kazan da: “Olayları MHP militanları kışkırttı.” der. İşte tam bu olaylar yaşanırken Çorum Yanıyor diyen Gazetecilere Süleyman Demirel;“Siz çorumu bırakın Fatsa'ya bakın.” der.
            Demirel in bu söylemi Fatsa halkını rahatsız eder. İlçedeki siyasi partileri de rahatsız eder. MSP (Milli Selamet Partisi )AP(Adalet Partisi) CHP ilçe teşkilatları ortak açıklama yaparlar; “Bize sakın dokunmayın biz burada kardeşçe yaşıyoruz. Huzurluyuz, mutluyuz.” Kendi ilçe teşkilatının bize dokunmayın feryadını dinlemeyen Demirel ordu valisi Reşat Akkaya marifetiyle “Nokta Operasyonu” düzenler. Binlerce polis asker Fatsa halkına karşı işkenceli bir saldırı başlatır. Fatsa halkı direne diren'e kırlara çekilir. Terzi Fikri şehri terk etmez. Ne pahasına olursa olsun şehirde direnecektir, o kadar yalanı da kırılırsa boyun eğmez.
            1979 Ekim ayından beri kavgasız gürültüsüz sakin ve huzurlu bir yaşam süren Fatsa halkının huzuru 1980 Temmuzundaki “Nokta Operasyonu” adını verdikleri savaşla bozulur. Bununla da kalmazlar gerici basınlarıyla Fatsa ve Terzi Fikri'yi karalama kampanyası düzenlerler. Bakın Amasya askeri sıkıyönetim mahkemesinde Fikri Sönmez nasıl yanıt verir; “Sayın yargıç ben yirmi beş senedir politikanın içindeyim. Fikirlerimi her yerde açıkladım burada da açıklıyorum. Ben toprak reformunu savundum, bana komünist dediler, fındıkta sömürü ye son verilmesini anlattım, Fatsa sokaklarında beni taşladılar, canımı zor kurtardım. Sonra beni başkan yaptılar. Benim suçum ileri görüşlülüğümden kaynaklanıyor. Bir şeyi on, onbeş sene önce söylüyorum benim suçum bu ben halkın söz ve karar sahibi olması söyledim, bunu da gerçekleştirdim. Şimdi bundan yargılanıyorum. Onbeş, yirmi sene sonra herkes halkın belediyelerde söz ve karar sahibi olması savunacaklardır. Bakın Tercüman gazetesi hakkımda karalama kampanyası başlattı. Günlerdir Fatsa dizisi yayınlanıyor. Paris Komünü gibi Fatsa komünü kurduğumuz, ceza evinde de komün kurduğum, komün hayatı yaşadığım yazılıp duruluyor. Egemen sınıfların borazanlığını yapan Tercümen gazetesi bana komünist diyebilir, ama asla “görevini kötüye kullandı, rüşvet aldı, cebini doldurdu, yoksuzluk yaptı ”diyemez, diyememektedir. Onların destekledikleri, arkasında oldukları belediye başkanları çeşitli yolsuzluklardan yargılanıyorlar. Benim Fatsa halkına götürdüğün hizmetleri bunlar yirmi yılda yapamazlar.”der. Bu tesadüf mü? Hangimiz memlekette hizmet etmiş oluyoruz, bunlar mı vatansever?
            Atina demokrasisini bundan 30 yıl önce hayata geçiren Terzi Fikri kimdir?
             İyi bir teorisyen midir? Hayır!
            İyi bir yazar-çizer midir? Hayır!
            Halkın içinden çıkan, kendini çok iyi yetiştirmiş, halk önderi devrimci bir kişidir.
            Akhisar'ımız da Fatsa deneyiminden esinlenen Özgürlük ve Dayanışma Partisi, Emeğin Partisi ve Halkevleri halka açık toplantılarda Akhisar da neler yapabileceklerini tartıştılar, birlik kurdular herkesin özgürce bir şeyler katabildiği programı savunan insanların katılımıyla 700'e yakın kişinin katıldığı ön seçimle adaylarını belirlediler. Bu seçim sonucuna göre mücadelesini Halkevlerinde yürüten Mehmet Akif Aksezgin (ziraat mühendisi) Bağımsız olarak Belediye Başkanı adayı oldu. Belediye meclis üyeleri de Emep listesinden girmesi kararlaştırıldı.
Dünyamız da, ülkemizde ve Akhisar'ımızda gelir dağılımının adaletsizliğine dur demek için iyi düşünmeli. %25 açlık sınırında %25 yoksulluk sınırında yaşarken toplam % 50 ye yakın kişi tehdit altında. Güçlünün yanında her zaman tavır koyan HALKIMIZA şimdi kendi sayısal gücüne oy vermeli tavrını koymalı. % 25 açlık sınırına düşmemek için. % 25'ni de açlık sınırından kurtarmak için güç olmak zorunda olmalıdır.
            Gelir dağılımının eşitlikçi paylaşım uygulamak, sosyal bir yerel yönetime yönelerek birlik olmalıyız. Büyük tekelci sermayenin soygun düzenine dur demek için, ezilenlerden doğru örgütlemek gerekiyor.
Diğer % 50'nin, % 30'u da yoksulluk sınırına altına düşme tehdidinde. Çok rahat hayat yaşayan % 30 kesiminde iyi düşünüp değerlendirmesi gerekiyor. Hani halk dilinde bir laf var ya “Düşmez kakmaz bir Allah” bir gün düşerseniz o zaman çok geç olabilir.
Tüm dünyanın kanını emen % 20'lik kesiminde dünyada dev şirketlerin sahipleridir. Dünyamızda ki tekelci sermayenin gelişmiş ülkelerdeki zenginlerinin gelişmemiş ülkelerdeki fakirlerle aralarında ekonomik fark 1'e 50'dir.
Ülkemizde de statükocu laik ve sahte İslamcı, dinci iki çevrenin sömürü düzeni devletin olanaklarını seçimlerde ele geçirerek kendi yandaşlarına pay edinmesidir. Ülkemizde tekelci sermayenin zenginlerinin fakirlerle aralarında ekonomik fark 1'e 25'dir. Bu soygun sömürü ve talan düzenine dur demek için % 80'inin iyi düşünmesi gerekiyor. % 20'lik azınlığın oyununa gelmeyelim. Ezilenden yoksuldan dışlanmışlardan ötekileşenlerden yana olmak, sınıfına ihanet etmemek için oylar kendine. Mahalle ve halk meclisleriyle yönetime katılımcı olmak için tüm kaynakları denetlemek. Ve karar almak. Gerektiğinde hesap sormak İÇİN! Oylar Bağımsızlara. Yani kendinize!    
29 Mart seçimlerinde ne olur hep birlikte göreceğiz ama şurası kesin ki bu topraklarda bahar geldiğinde mutlaka FATSA ÇİÇEĞİ açacak. Terzi Fikrinin toprağı bol olsun.





12 Mart 2009 Perşembe

Mart Dünyada Türkiye'de ve Akhisar'da Gelişim Süreci


Mart Dünyada Türkiye'de ve Akhisar'da Gelişim Süreci

            8 Mart 1857 tarihinde ABD'nin New York kentinde 40.000 dokuma işçisi daha iyi çalışma koşulları istemiyle bir tekstil fabrikasında greve başladı. Ancak polisin işçilere saldırması ve işçilerin fabrikaya kilitlenmesi, arkasından da çıkan yangında işçilerin fabrika önünde kurulan barikatlardan kaçamaması sonucunda çoğu kadın 129 işçi can verdi. İşçilerin cenaze törenine 100 bini aşkın kişi katıldı. 26 - 27 Ağustos 1910 tarihinde Danimarka'nın Kopenhag kentinde 2. Enternasyonale bağlı kadınlar toplantısı (Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı) düzenlendi. Almanya Sosyal Demokrat Partisi önderlerinden Clara Zetkin, 8 Mart 1857 tarihindeki tekstil fabrikası yangınında ölen kadın işçiler anısına 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılması önerisini getirdi. Öneri oybirliğiyle kabul edildi.
            İlk yıllarda belli bir tarih saptanmamıştı ve değişen tarihlerde fakat her zaman ilkbaharda anılıyordu. Tarihin 8 Mart olarak saptanışı 1921'de Moskova'da gerçekleştirilen 3. Uluslararası Kadınlar Konferansı'nda gerçekleşti. Birinci ve İkinci Dünya Savaşı yılları arasında bazı ülkelerde anılması yasaklanan Dünya Kadınlar Günü, 1960'lı yılların sonunda Amerika Birleşik Devletleri'nde de anmaya başlanmasıyla daha güçlü bir şekilde gündeme geldi. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu, 16 Aralık 1977 tarihinde 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak anılmasını kabul etti.
Türkiye'de 8 Mart Kadınlar Günü
            Türkiye'de 8 Mart Dünya Kadınlar Günü ilk kez 1921 yılında "Kadınlar Günü" olarak kutlanmaya başlandı. 1975 yılında daha yaygın olarak kutlandı ve sokağa taşındı. "Birleşmiş Milletler Kadınların On Yılı" programından Türkiye'nin de etkilenmesiyle, 1975 yılında "Türkiye de 1975 Kadın Yılı" kongresi yapıldı. 1980 darbesinden sonra dört yıl süreyle herhangi bir kutlama yapılmadı. 1984'ten itibaren her yıl çeşitli kadın örgütleri tarafından "Dünya Kadınlar Günü" kutlanmaya başlandı.
Akhisar'ımızda 8 Mart dünya kadınlar günü
            Dünya kadınlar günü 1996 yılı öncelerinde kutlanmıyordu. Ta ki 10 Ocak 1996 yılında kurulan Özgürlük ve Dayanışma Partisi (ÖDP) o yıl 8 Mart'ı kutlamasına kadar… 1996 yılındaki kutlama insanları bilinçlendirdi ve daha sonraki yıllarda periyodik olarak kutlandı. Akhisar'ımızda 5 yılda bir yerel ve genel seçimlere denk gelen 8 Mart Dünya Kadınlar Günü partiler tarafından da kutlanır. Güzel olan, 1857 yılında acıyla ve mücadele ile elde edilmiş, evrensel anlamı olan günün her yerde kutlanmasıdır.8 Mart'ı Akhisar da seçim maratonu içinde olan siyasal yapılar, kendilerine göre faklı anlamlar katarak kutladılar. Bir yapı var ki; bu günü anlamına uygun şekilde ve içini boşaltmadan kutladı. Bu yapı Halkçı Yerel Yönetim platformuydu. Bu kutlama 8 Mart'ın anlamına uygun kutlandı. Her yıl 8 Mart'ı 1857 yılında hayatlarını kaybeden kadınların adına verdikleri sınıfsal mücadele bilinciyle kutladılar. Bundan sonraki yıllarda da anlamına uygun şekilde kutlanacağına inanıyorum.
            Diğer siyasal yapılara gelince…
8 Mart Dini, Milli bayramlarımız, Anneler günü Babalar günü Sevgililer günü kadar önemlidir. Hayatımızın bir parçası olan emekçi, çalışan, çalışmayan tüm kadınların günüdür. Bu yüzden bu günün kesinlikle basite alınmaması gerekir. Peki diğer siyasal yapılar neden 8 Mart'ın önemini vurgulamak ve bu günün önemini anlatacak çalışmalar yapmak yerine basit bir günmüş gibi içeriği ve tarihteki anlamı yok edilerek kutlandı?
            1857 yılında olduğu gibi. Bugünde dünyadaki kadınlar aynı sıkıntıları çekiyor. Tekstil işçileri, eşit işe eşit ücret, 8 saat çalışma ve yaşam haklarını istemektedirler. Sendikasızlaştırma alabildiğince taşeronlaşma adı altında devam ediyor. İşten çıkarılan kadınlar sokakta kalıyor. Dünyayı yöneten kapitalist anlayış, daha çok kazanma hırsıyla savaşlar çıkararak milli ve dini duyguları kullanarak emek sermaye çelişkisinin önüne geçiyorlar. Kadınların böyle sıkıntılar yaşadığı dünyada, nasıl bir durum içinde olduklarını anlatan tek günün bu kadar basite alınmaması ve anlamına uygun şekilde kutlanması gerekiyor.
Halkçı yerel yönetim platformunun etkinliği…
              Gecenin açılış konuşmasını EMEP Belediye Meclis Üyesi Adayı Serpil SÜSLÜ yaptı. Diğer EMEP Üyesi  işçi Zeynep YILDIZ ve Bağımsız Belediye Başkan adayı Mehmet Akif AKSEZGİN günün anlam ve önemini dile getiren konuşmalar yaptılar.
            Çok coşkulu bir gece oldu. Emeği geçen herkese teşekkürler. Çok kültürlü çok kimlikli görünümden dolayı çok mutlu oldum.
             Özgün müzik, rock ve rap müzik şiir ve Değişim Tiyatrosu oyuncuları skeçlerle, gençlerin oluşturduğu Kabile Grubu rap şarkılarıyla gecede yer aldı. Halil Yıldız, Özcan Güler, Asil Deniz, Gökhan Seyrek, Hasan Koray Ünlü ve Erhan Koçak'tan oluşan müzik topluluğu da geceye katılanlara müzik ziyafeti vererek, türkülerini salonu dolduranlarla birlikte söylediler. Gece çekilen halaylarla sona erdi.





7 Mart 2009 Cumartesi

TBMM ve Başbakan'a Kriz Önerisi. Açık Mektup


TBMM ve Başbakan'a Kriz Önerisi. Açık Mektup         

            Son yirmi yıllık yaşamımızda dünyamız, ülkemiz ve şehrimizde aşırı bir şekilde fakirleşen halkımızın kayıpları, küçük bir azınlığın haksız bir şekilde zengin olmasına yol açıyor.
 

      Yıllardır Koçlar, Sabancılar, Ayhan Şahenkler, Akhisar'ımızdaki şirket KESKİNOĞLU konuştu,onları dinlediniz isteklerini yerine getirdiniz. IMF politikalarını uyguladınız. Para babalarının yurt dışı borçlarına devlet garantisi verdiniz. Bütün bankalara para aktararak yüz milyonlarca lirayı bir avuç azınlığa hediye ettiniz. Borçlarını sildiniz. Halka kemerleri sıkalım dediniz, acı reçeteyi içelim; düzeleceğiz, herkes refaha ulaşacak dediniz. Artık bıçak kemiğe dayandı. Onurlu yurttaşlar olarak sadaka istemiyoruz haklı taleplerimizi yerine getirin yeter diyoruz.

       1.       Esnaf odalarından doğru mesleki eğitimin geliştirerek ücretsiz seminer ve kurslar verilsin.
2.       Esnaf çıraklarının yeni çıkan sosyal güvelik yasasından mağdur olmamaları için gerekli yasal düzenlemeler yapılsın.
3.       Esnafların vergi dairesine olan borçların faizlerinin silip, ana borçları uzun vadede taksitlendirilsin.
4.       Bağ-Kur ve SSK borçlarının faizleri silinip, ana borçları uzun vadede taksitlendirilsin.
5.       Esnaf Kefalet Kooperatiflerinden doğru tüm esnafımıza 0 faizle kredi verilsin.
6.       Esnafların Esnaf Kefalet Kooperatiflerine olan borçlarının faizlerinin silinerek, taksitlendirilsin
7.       Nereden buldun? Yasası çıkartılarak, meslek gruplarından tekelleşmenin hesabı sorulsun.   
8.       Tarımsal kredilerden doğan haciz işlemleri hemen durdurulsun.  Özel bankalara da olan tarımsal krediler 2-3 yıllık taksitlendirilsin.
9.       Kredi kartı borçları makul bir faiz uygulanarak taksitlendirilsin.
10.   İşten çıkarmalar yasaklansın.
11.   Herkese yurttaşlık geliri verilsin.
12.   Emekli maaşlarına gülünç zam yerine en az 150 liralık zamlar uygulansın.
13.   Asgari ücretlilerden vergi kaldırılsın.
14.   İşsizliği önlemek için çalışma saati haftalık 35 saat uygulansın.
15.   Sosyal güvencesiz çalışanlar derhal güvenceye kavuşturulsun.
16.   Ev kadınlarının aile içi emeği de görülerek Emeklilik hakları verilsin.
17.   Gerçekten üretim yapan küçük üreticiler Araç-gereç, mazot, gübre gibi destekler yeterli düzeyde yapılsın.
18 .  %80'ni işçilerden kesilen 133 milyar TL paranın yasal süreleri kısaltılarak işsizlere verilsin.
19.   Bağ-Kur borçlularının pirim tutarı asgari 223,11 brüt 666,00 üçe bölünüyor. Bir kısa vadeli sigorta %1 tutar 6,66 TL iki genel sağlık sigortası %12 83,25 TL tutar üç malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası %20 133,20 TL toplam %33,5 tutar 223,11 brüt 666,00  
 Bağ-kur borcu olanlar sağlık tan yararlanmıyor. Aylık 83,25 artı faiz faizleriyle birlikte SİLİNSİN.

2 Mart 2009 Pazartesi

Fatsalı Fikrinin Belediye Başkanlık Dönemi-2


   Fatsalı Fikrinin Belediye Başkanlık Dönemi-2


      Fatsa belediyesinin asıl yöntem organı olan Mahalle Komitelerinin oluşumu tamamen demokratikti. Her mahallenin büyüklüne göre 5 kişi daha büyük mahallelerde 7 kişi halkın toplanabileceği meydan okul gibi yerler de mahalle halkının doğrudan katılımıyla mahalle komiteleri seçiliyordu.

      Komitelerin halk devrimcilerin seçtiği gibi düzen partisi tarafları güvenilir, saygınlık kazanmış kişileri de seçebiliyordu. Örneğin bir mahallede Süleyman Demirselin Genel başkanlık olduğu Adalet Partisi taraftarı Kemal ŞENDUR komite yönetimine seçilmişti. Hatta şu an ismini hatırlayamayacağım bir kişi MSP( Milli Selamet Partisi) tarafları komiteye seçilmişti.

      Peki, belediye mahalle komitelerinin kararlarına uymak zorunluluğunda mıydı? Terzi Fikri söz vermişti. Birlikte yöneteceğiz diye (tek verdiği sözde buydu.) İşte buna düzen partisi üyesi meclis üyelerinden bazıları itiraz etmiş. “Madem biz belediye meclisine seçildik, biz ne karar alırsak onu uygularız. Mahalle komitelerinin kararlarına uymak zorunda değiliz” demişler. Ve Fikri SÖNMEZ; “Bende Belediye Meclisinin toplantılarını-tartışmalarını Belediye hoparlöründen yayınlarım halk kimin neyi savunduğunu görür” demiş ve gerçektende Belediye Meclisi toplantılarını Belediye hoparlöründen yayınlamıştır. Mahalle komitelerinin aldığı kararlar Belediye Meclisine getirilmiş ve böylece Belediye Meclisinden geçen kararlar uygulanarak doğrudan demokrasi örneği verilmiştir.

      Fatsa yönetimi böyle bir yönetim anlayışıyla hem gerçek bir demokrasi hem de adaleti sağlamıştır. Alın size bir adalet örneği. Bilindiği gibi 1978-80 li yıllarda margarin yağı kıtlığı, sigara kıtlığı mazot yokluğu gibi bir dizi yokluk kıtlık çekiliyordu.

      İşte bunu fırsat bilen stokçular ellerindeki malları saklayarak fahiş fiyattan satıyorlardı. Ama Fatsa'da devrimci anlayış buna da göz yumamazdı. Stokları tespit edip el koyarak piyasa fiyatlarından satışlarını gerçekleştirip(tabi önceden halka hangi malın nerede satılacağı duyuruluyor.)parası mal sahibine teslim ediliyor stokça zarar ettirmiyor. Kara borsa yoluyla haksız kazancı engellenerek adalet sağlanıyordu. Tabi buna polisler müdahale etmek istese de fırsat bulamıyordu. Üstelik akşam eve geldiğinde 2 liralık yağı 5 liraya satmaya hakkı var mı? Buna engel olmaları niye yanlış olsun diye sitemde bulunuyor eşlerine.

      Bakın halk komitesindeki insanların değişik bir konudaki duyarlılığını anlatayım. Bir polisin çocuğuna acil kan ihtiyacı doğar o mahalle komitesi üyesi bir devrimcinin aranan kana uyumludur. Kanı o devrimci kanını hemen verir ve çocuk yaşamına kavuşur. Bu çocuğun polis olan babası devrimciler den çekindiğinden evine gelmemektedir. 2000'li yıllarda İstanbul da PTT bankta çalışır. Kurtulan çocuk bir gün elektrik faturasını ödemeye gelen kişiye “Sen Fatsalı mısın?” der. O da “evet” yanıtını verir. “Sen bana kan vermişsin. Ben yaşamımı verdiğin kan sayesinde sürdürüyorum.” diyerek kendisine saygısını sevgisini ifade eder. İşte Fatsa böyle güzellikleri yaratmıştır.

      Başka bir adalet örneği… Fatsa da Belediye, çocuk korosu oluşturmaya karar verir.

      Tabi çocuk korosu oluşturma kararı ilan edilir yetenekli çocukların kora için belediye başvuruları istenir. Çocukların yetenekleri değerlendirecek kurul oluşturulur.

      Mahalle komitesinde etkin bir devrimcinin çocuğu da koroda yer almak için başvurur. Babası karşı çıkar “Benim çocuğum koroda yer almasın” der. Çocuğunun kora da yer almasının kendisinin mahalle komitesinde olması dolayısıyla torpil yapıldığı şeklinde bir anlayış doğuracağını söyler. Çocukların yeteneklerini tespitle görevli kişiler senin çocuğun müzik yeteneği üstün sesi güzel bu çocuğu koradan mahrum etmek hem çocuğa haksızlık hem de böyle bir yetenekten koroyu mahrum bırakmak hepimize haksızlık olur denilerek babanın acilen kararı katılması sağlanmıştır.

      Bir başka uygulama bilindiği gibi bu yıllarda düğünlerde, maç zaferi yaşandığı günlerde halk sevincinin havaya ateş ederek ifade ederdi. Her düğünde köylerde de mahallelerde seri şekilde silahlar ateşlenirdi.

      İşte Fatsa mahalle komiteleri ve belediye bunu yasaklamış ve Fatsa da kör kurşunla ölen olmamıştı. Aldıkları kararlarla ve uygulamalarla mahalle komiteleri meşruluk kazanmış, sorunu olan herkes semtindeki halk komitesi sorunu götürmüş sorun orda çözülmüştür. Bu bir sınır anlaşmazlığı olduğu gibi, bir bakkalın alacak meselesi de olabilir. Yani halk inandığı güvendiği komite dururken karakola mahkemeye gitmeyi bırakmış o kurumlar işsiz kalmıştır. Fatsa'daki bu yapı ilçe sınırlarının dışına da etkilemiştir. Örneğin köylerden de “Siz her sorunu çözebiliyorsunuz. Bizim de sorunumuz çözün şeklinde müracaatları olmuştur. Sınır anlaşmazlığı ve başka sorunlar. Mesela, Kömürlük köylülerinin önderleri Fatsa ya gelip “Siz her sorunu çözmeyi başarıyorsunuz. Bizim köye cami yapılacak, ama gücümüz yetmiyor hadi buna da başarın.” demişler ve halkın Din ve Vicdan özgürlüğüne saygı duyan devrimciler bu camiinin yapılmasını öncülük ederek sağlamışlardır.

      Fatsa deneyimi ve Terzi FİKRİ'Yİ anlatan yazımız gelecek sayıda bitecek burada yanan ışık dünyamızı ve ülkemizi aydınlatmaya devam edecek...