26 Kasım 2011 Cumartesi

Televizyon Şeytan İcadıdır. Şeytan İcadını Kullananlar Kimdir?

Televizyon Şeytan İcadıdır. Şeytan İcadını Kullananlar Kimdir? 


Medya-sermayenin yarattığı iktidara güven binde dört. Ama aldığı oy yüzde elli. Yapılan araştırmaya göre medyaya güven binde dört. Maalesef güvensiz medyanın yarattığı iktidarlar yönetiyor bizleri ve ülkemizi. İki sermaye grubunun yarattığı reel olmayan yaşam hayatımızı belirliyor. Büyük medya patronlarının güdümüne girmiş çalışanlar, iktidarın ve sermayenin borazancılığını yapmaktalar. Kim ağzını açsa, gerçeği yansıtsa, iktidar tarafından şamar oğlanına ve kadınına dönmekteler. Sermayenin-devletin-iktidarın güdümüne giremeyenlerin ise seslerinin duyulması çok zor oluyor. Azıcık duyurmaya çalışanlar ise bir anda kendini özel yetkili savcılar tarafından yargılanmakta buluyor. Görsel ve yazılı basının yansıtmadığı doğrularla demokratik ülke olmamız mümkün mü? İktidarın tekeline girmiş bu basın ve medya grubuyla sorunlarımız nasıl çözülür?

Her akşam milyonları karşısına alan televizyonun oyuncağı olmaktayız. Sosyal ve toplumsal yaşamımızı düzenleyen, yönlendiren güç olan sermaye medyasının esiri konumundayız. Kullandığı dil ile yansıttığı değersiz haberlerle toplumu kamplara bölmekte ve düşmanlık tohumları ekmekteler. Halkın sorununa çare olmayan faşizan dili yansıtarak ülke insanımızı kin ve nefrete yönlendirmekteler. Ülkenin kaderi, TÜSİAD’ın ve MÜSİAD’ın elinde. Bunun yanı sıra Ulusalcı-Milliyetçi ve “Yetmez Ama Evetçi” liberal arabulucularının ellerindedir. TÜSİAD’ın 12 Eylül 1980 darbesiyle başlayan süreç, emekçilerin ve işçi sınıfının üzerine çöken kâbus hala devam etmektedir. Özelleştirme politikalarını tekelci kapitalist medya gücüyle hayata geçirmekteler. Sendikasız ve güvencesiz işçi sınıfının sesi duyulmamaktadır. MÜSİAD çevresinin ise, darbe dönemleri ve öncesi cemaatler televizyonların şeytan icadı olduğunu, izlenmesinin günah olduğunu söylerlerdi. Şimdi ise cemaat ve tarikatların büyük bir bölümünü elinde bulunduran medya ve basın hiçbir siyasi güçte yok. 2012 yılına geldiğimiz bu günlerde Neo-liberalizmin tüm politikalarını iliklerimize kadar işleten ve onun tüm yaşam alanlarında içselleşen cemaat ve tarikatlar kendi değimlerinle şeytan icadı medya sahipleri mi oldular? Ulusalcı-Milliyetçi çevreler ise görsel ve yazılı basını ise nasyonal ırkçı söylemlerle faşizmi körüklemekteler. TÜSİAD-MÜSİAD ve Ulusalcı-Milliyetçi çevrelerin medyalarında gezen bukalemun liberaller maymunları ise arabulucu rollerini üstlenmekteler.

Ülkemizdeki iktidara gaz vermek yetmediğinde ise dışardan Neo-liberalizmin                                    medya tekelleri imdadına yetişiyor. “Times” gazetesi kendini dünyanın en iyileri arasına sokan bozuk düzenin-sistemin dünya çapında borazanlığını yapmaktadır. Başbakanı da geçtiğimiz günlerde kapak yapmıştır.   

Evet, böyle bir medya-basın gücünün tüm enstrümanlarını eline geçiren iktidar-cemaat-tarikat, Ergenekon operasyonlarıyla 2. cumhuriyetçileri de (Taraf Gazetesi ve ben zeri liberal çevreler) kullanarak iyi yol aldı. Açılım adı altında başlattığı Kürt açılımı KCK BDP operasyonlarıyla da sindirip, otoriter devlet yapısıyla, bundan böyle BirGün gazetesi köşe yazarı Metin Çulhaoğlu da belirttiği gibi, ilk iki konuda “Taraf” olan iktidar anti-komünist “Akit” olduğunu gösterecektir.

Dokuz yıldır genel, yedi yıldır yerel iktidar olan AKP yukardan aşağıya baskı gücü gün geçtikçe artmaktadır. Muhaliflere düşen görev ise aşağıdan yukarıya doğru hayatın tüm yaşam alanlarını örgütlemektir. Bu yüzden yerel siyasetin basının-köşe yazarlarının önemi gün geçtikçe artmaktadır.  

Doğrudan katılımcı demokrasiyi benimsemiş biri olarak üzerime düşen görevi yerine getirmek için iki önemli yöntemi elimden geldiğince hayata geçirmeye çalışacağım. Biri yalan haberlerle halkı kandıran devlet-iktidar-basın–medya ordusuna karşı GERÇEK BİLGİYİ TOPLUMSALLAŞTIRMAK, TOPLUMU BİLGİLENDİRMEK. Bu doğrultuda alınan kararların kendisiyle ilgisi olmadığını öğrenen toplumumuz ise mutlaka siyaset doğrudan dahil olacaktır. İkincisi ise TOPLUMUMUZ SİYASALLAŞACAK SİYASET TOPLUMSALLAŞACAKTIR. Böylece halkımız soru soran, sorgulayan konuma gelerek Eşitlik ve Özgürlük talepleri için kendi iktidarını kurma yollarını bulacaktır. 


Yazının sözü: Düşünce özgürlüğünün lehindeki temel sav, bütün inançlarımızın kuşku götürür olmasıdır. BERTRAND RUSSELL

Not: BirGün gazetesi yazarı Hande Demircioğlu’nun 24.11.2011 tarihindeki yazısından son paragrafının Lenin’e ait bölümünü sizlerle paylaşmak istiyorum.      

“Propaganda, toplumun görüş ve davranışını, kişilerin belirli bir görüşü, belirli bir davranışını benimsemelerini sağlayacak biçimde etkileme girişimidir. Şöyle de söylenebilir; Propaganda, kitleye yönelik bir dildir; radyo, basın, sinema yoluyla kitleye ulaştırılan sözler ya da daha başka simgeler kullanılır. Propagandacının ereği propagandanın kapsamına alınan, birer propaganda konusu olan noktalarda, kitlelerin tutumunu etkilemektedir.”

Politik propaganda yirminci yüzyılın ilkyarısının başta gelen olgularından biri oldu. Tüm çağlarda, politikacılar, devlet adamları, diktatörler, kişilerin kendilerine ve yönetim düzenlerine bağlılığını arttırmaya çalıştılar ve bunu propagandanın gücüyle yaptılar. Çağdaş totalitarizmin güçlerinin sıralanışında, ilk sıra tartışma götürmez bir biçimde politik propagandanındır.  Önemli olan bütün toplum katmanlarında kargaşa çıkarmak, propaganda yapmaktır, der Lenin. Linke tıklayıp yazıya ulaşabilirsiniz.  http://www.birgun.net/writer_index.php?category_code=1186995203&news_code=1322143242&year=2011&month=11&day=24


15 Kasım 2011 Salı

Esnaflarımızın Derin Ahilik Felsefesi Hangi İnanç ve Kültüre Aittir. 2


Esnaflarımızın Derin Ahilik Felsefesi Hangi İnanç ve Kültüre Aittir. 2



Ahilik-Lonca, esnaf, sanatkâr ve zanaatkârların örgütlenmesinin başlangıcıdır. 13. yüzyılın başlarında etkili olup, günümüzde devam eden en köklü derin esnaf felsefesine sahiptir.
Anadolu’da yaygınlaşan bu örgütlenme 13.Yüzyılda yaşayan Ahi Evren Veli’nin öncülüğüyle önem kazanmıştır. “Ahilik” sözcüğü Arapça “kardeşim” anlamına gelen “ahi”den türemiştir, dolaysıyla kurucusu Araplardır. Kökeni Ali’ye bağlıdır. Dahası alevi bir olmasıdır. Sonrasında 1300’lerin ortalarında kurulan Yeniçeri Ocağı’nın kuruluşuyla işlevini yitiren Ahi Ocağı hala günümüz de her yıl 12–18 Ekim günlerin de kutlanmaktadır. Yeniçeri Ocağı’nın kuruluşu ile başlayan süreç Osmanlı döneminde birçok roller üstlenmiş, sonraları haksızlıklara başkaldırısı olarak tarihe geçmiştir. Başlangıç ve bitiş tarihleri olan 1362–1826 tarihler aynı zamana da Osmanlı topraklarında Aleviliğin yasaklanma tarihidir. Yeniçeriler Bektaşilik kurallarına göre yetiştirilirdi. Bu nedenle Yenişehirliler tarihte Hacı Bektaş-ı Veli çocukları da denilirdi. Ocağın kurucusu Hacı Bektaş-ı Veli olarak kabul edilirdi. Seferlere giderken yanlarında daima Bektaşi dede ve babaları eşlik ederdi. Bugün Balkanların her köşesine Bektaşiliği yeniçeriler taşımıştır.
1826 Sonrası çeşitli meslek guruplarının Lonca- Esnaf Cemiyetleriyle Cumhuriyet dönemine kadar sürmüştür. Cumhuriyetin kuruluşuyla birlikte tek partili dönem de başlayan Halk Evleri- süreci sonrası da Köy enstitülerinin esnaflarımızın sosyal, kültürel ve sanatsal yönlerini açığa çıkararak, küçük üretici ve küçük esnafların gelişmesinde büyük önem kazandırmıştır. Daha sonra ki süreçlerde ise bağımsız yasal statüye giren esnaflarımız 18 Kasım 1943 tarihinde 4355 sayılı Ticaret ve Sanayi Odaları, Esnaf Odaları, Ticaret Borsaları Kanunu yayınlanmıştır. 25 Nisan 1949  tarihinde 5373 sayılı Esnaf Dernekleri ve Esnaf Birlikleri Kanunu çıkarılmış ve esnaf ve sanatkârlarımızın bağımsız ilk örgütlenmeleri sağlanmıştır.

Sonuç olarak neden böyle bir tarihi araştırma yaparak özet açıklama yapmak zorunda kaldım. Yaklaşık on yıldır Ahilik felsefesine sahip çıkanlar, neden özünün hangi inanç-kültüre ait olduğunu saklamaktalar. Sorun Ahilik Felsefenin alevi suni olması değil. Zulmü yapanlar sıkıştıklarında zulüm yaptıklarının değerlerine neden sahip çıkarlar. Vicdanen rahatsız olduklarından değil yapacak bir şeyleri kalmadıklarındandır. Ezenlerin ezilenlerden öğreneceği çok şeyler vardır. (İnsanlaşırlarsa) Çünkü ezilenler ezilirken-horlanırken-ötekileştirilirken onlar gibi olmamayı ilke edinirler.



Yazı dizisinin birincisinin linki ve yazı başlığı. Esnaf ve Sanatkârlar Mülksüzleştirilmeye Karşı ne Yapmalı 1 http://www.akhisarhaber.com/author_article_detail.php?id=410


Kaynak bilgilerin linkleri.          
http://tr.wikipedia.org/wiki/Ana_Sayfa
http://www.dunyadinleri.com/ahilik.html