29 Ekim 2010 Cuma

Referandum Sonuçları Ve Sandık Başı Gözaltılar.


Referandum Sonuçları Ve Sandık Başı Gözaltılar.

   Referandum sonucu genel ve yerel tespitler.



Doğrusunu söylemek gerekirse siyaset anlayışım yerelden genele doğrudur. Yukarıdan aşağıya gelişen siyasi yapılar dikta edilir. Tarhan ERDEM'İN kamuoyu araştırmasının tespitini önemsiyorum. 12 Eylül 2010'daki referandumda, yaklaşık 50 milyon kayıtlı seçmenin 29 milyonu “Hayır”'ya da “Boykot” tercihini kullanarak AKP'nin Anayasa değişiklik teklifine destek vermemiştir. “Evet” diyenlerin sayısı ise 21 milyondur. Türkiye genelinde alınan sonuçlar yüzde 57,9 evet, yüzde 42,1 hayır'dır. Yüzde 42,1 in kime ait olduğu konusunda bir görüş belirtmek istemiyorum. Ama yüzde 57,9'un yüzde 10'u siyasi oy kullanmayanlardır. Buradan bakarsak yüzde 57,9 yüzde 10'u Evet cepheye ait değil. Yüzde 47 oranında olan katı evetçiler var. Geriye kalan kesim ise kimileri ulusal bakış açılarıyla kimileri milliyetçi bakış açılarıyla kimileride boykot cephesinde yer almıştır. Oysa eski statükoya karşı yeni statükocuların dışında bir cephenin oluşturulması şart. 2007 yılındaki Cumhurbaşkanlığı referandumuyla karşılaştırdığımda 2010 referandumunda oy kullanmayanların sayısında artış değil, yüzde 10 azalma vardır.21 Ekim 2007'deki referandumda seçmenlerin yaklaşık yüzde 33'ü (14 milyon) sandığa gitmemişti. 12 Eylül referandumunda oy kullanmayanların oranı ise yüzde 21'de (12 milyon) kaldı. Hayır, oranı 1982 anayasa oylamasında yüzde 8 idi. 12 Eylül 2010'da bu oran yüzde 42'ye yükseldi.

Buna da yaşadığımız tekelci ekonominin ve siyasetinde tekelleşmesidir. Siyasette doğrudan demokratik kanallarının açılması demek beraberinde ekonomide tekelciliği terk edecektir. Yüzde 10 barajı hak edilmeyen siyasetin tekelleşmesi anlamına geliyor. Bu yüzden rekabetçi anlayış değil daha bir birini anlayan bir arada yaşama koşullarını bularak olacaktır. Rekabet her zaman bencilliği ve tekelciliği getirir. Doğrudan katılımcı demokratik yöntemlerin oluşması yerelden genele doğru giden bir anlayışla mümkündür. Dayanışma kültürünün mahalleden, demokratik kitle örgütlerinden başlayarak toplumsal, siyasi ve ekonomik olarak sorunlarımızı aşabiliriz.



 Yerelimizdeki referandum sonucuna ilişkin ciddi gelişmeler yaşanıyor. İktidarın maskesi yerelden bakınca çok net görülmektedir.Yerel basının önemi sorumluluğu gün geçtikçe artmaktadır. Devletin kurumlardaki temsilcileri olması gereken doğal çalışmalarını siyasallaştırarak iktidarın değirmenine su taşımaktadırlar ve bunu da yaparken tekelci medya kanallarına çok iyi kullanarak yapıyorlar. Ne kadar sanal âlem yaşatarak olumsuzlukları olumluymuş gibi pazarlarlarsa pazarlasınlar gerçek yaşananlardan kaçamazlar. Referandumun hemen sonrası borsa yükselişi bunu göstermiştir. Cari açık büyümeyle orantılı olduğunu bilmeliyiz. Sıcak para tekelci dünya ve ülke kapitallerinin güdümündedir. Halka yansıyan hiç bir şey yoktur.  Kısaca reel (gerçek) değildir. Akhisarımız da Toplam 119 bin 187 seçmenden 104 bin 530 kişi sandığa giderken, 102 bin 450 oy geçerli sayıldı. Katılım oranının ise yüzde 87.33 olarak kesinleştiği belirtildi. Yereldeki referandum sonuçları merkez ilçede yüzde 60 Hayır yüzde 40 evettir. Beldelerde Hayır yüzde 63 evet yüzde 37 dir.  Köylerimizde ise yüzde 57 evetti yüzde 43 hayır'dır. Genel olarak merkez belde ve köylerimiz de yüzde 57 Hayır yüzde 43 evettir. Referandum öncesi yazdığım yazıda belirtmiştim. Hayır, çıkarsa siyasi rüşvetlere karşı verilen ciddi bir başarı alınacaktır. Evet, en azından yerelimizde hayırcı cephenin bu siyasi rüşvete karşı başarısı önemsenmelidir. Yine referandum öncesi yazımda belirttiğim gibi yüzde 90 kaynağı elinde bulunduran yüzde 10'luk bir kesim evetçi olacaktır. Bunların sayısının da 16 bin civarında olacağını yazmıştım. Evet, cephesinin aldığı oy oranı 44 bin 796 referandum öncesi 9 Eylül günü sosyal yardımlaşmadan 2500 aileye 375 TL verildiğini bir basın açıklamasıyla kaymakamımız duyurmuştur. Yine Akhisar belediyesinin 2500 aileye 40 TL lik erzak kuponu dağıtmıştır. Yine bir başka çalışma Akhisar belediyesi tarafından şirketlere pazarlanmıştır. 4 trilyona mâl olan gölet alanının ramazan ayında 1 ay Manisalı şirkete verildi. Küreselleşmenin getirdiği tüketim toplumunu yaşam alanlarımızı da sardı. Referandumun evet cebesine güçlü göstermek için her akşam etkinlikler düzenlendi Yerel inisiyatiflere yer verilmeden. Yine bir başka kurum olan Manisa özel il idari tarafından tahsis yapılan 6 adet engellilere araçları Akhisar belediyesinde basına duyurularak verilmiştir. Yine referanduma giderken başka bir kurum Kızılay et kavurma dağıttığını basın açıklamasıyla belirtmiştir. Şunu hemen belirtmek isterim kesinlikle yapılan yardımlara karşı değilim. Ama veriliş şekli ve bunların basına duyurulmasının doğru olmadığını düşünüyorum. Toplam 5 bin aileye yardımları vardır. Bunu 4'le çarptığımızda oy oranının 20 bin olduğudur. Toplam iki kesimden elde edilen oy oranı 36 bin eder bu bir seçim rüşvetiyle elde edilmiştir. Periyodik olarak her yıl bu yardımlar yapılır. Ve gün geçtikçe sayısı artarak devam eder. Sadaka belayı defeder derler kendi adınıza belki doğru olabilir. Ama toplumun tüm kaynaklarını sermayenin insafına bırakarak, yatırım yapmadan siyasi rüşvet (sadaka) verirseniz insanları TEMBELLEŞTİRİR ve CANAVARLAŞTIRIRSINIZ. Ve toplumsal bir sorun olarak önümüzde durur. Oy avcılığı yapar sorunları büyütürsünüz. Ey devlet kurumlarının yetkilileri; gün geçtikçe tekelleşen ekonomik yapımıza ne zaman dur diyeceksiniz? Bu böyle giderse istihdam edici tedbirleri kurumlar kamusal yatırımlar yapmaz ise içinden çıkılmaz bir hal alacaktır. Sizde biliyorsunuz özel sermeyenin dini imanı para'dır. Yani değerleri maddi'dir. Maneviyat yoktur. Daha çok sömürmek için ve yok, etmek için açlık sınırının altında ücret vereceklerdir. Asla askeri ücretle çalışanlara sosyal toplumsal ve ekonomik yaşama hakkı vermeyeceklerdir. Sen devlet ve kurum olarak hakemlik görevini üstlenip halkını koruyucu tedbirler almazsan sonuçları çok ağır olacak günler göreceğiz. Onun içindir ki anti-emperyalist anti-kapitalist mücadele bir zorunluluk olarak gelişmek zorundadır.



Devlet kurumlarını içerisinde son dönemde ayyuka çıkan hükümetin valisi cemaatin kaymakamı olarak mı görev yapıyoruz. Ki bu böyle olduğu açık bir şekilde görülmektedir. Cemaat tarikat bağlantılı devlet kurumlarına torpille insan alınıyor o yüzdendir halk için hizmet eden değil cemaat ve tarikat talimatları doğrultusunda hizmet eden kurumlarımız oluşmaktadır. yüzde 60'lık Hayır oyu Akhisarımız için başarı olduğunu düşünüyorum. Hayır, oylarının büyük bir çoğunluluğunun ortanın solunu bütün yelpazesine ait olduğuna sanıyorum. Bundan dolayı ilerici sol sosyalist demokrat kesimin eleştiri özeleştiri mekanizmasını işleterek yerelde doğrudan demokratik yöntemleri hayata geçirerek Akhisarımız için daha güzel bir gelecek mümkün dür. Oy oranına ilişkin birkaç şey belirtmek istiyorum. 11 Mahallede hayır'ın çıkması sevindirici cemaat tarikat ve tüm kurumlarını gücünü kullanan evet cephesinin ciddi bir başarısızlık söz konusudur. Çiftçinin 25 yıllık yaşadığı olumsuzluk işçileri ve esnafı zor duruma düşürmüştür. Bunun sonucunda yerel kaynaklarımızın doğru harcanmadığını Akhisar halkı görmüştür. Gölet, Belediye binası, Motodrag pisti, Sokaklara taş döşeme, Akhisar sporun bank Asya 1. lige çıkması yüzde 60 kesimini ilgilendirmemektedir. Yerel iktidar bunun yanlışlığını ısrar la görmemektedir. Geri dönüşümü olmayan yatırımlara harcanacak bir kaynağımız yoktur. Yerel yöneticiler Akhisar spor konusunda çok iyi düşünmelilerdir. Halkın kaynaklarını 50 kişilik bir azınlığa aktarmamalıdırlar. Bu güne kadar harcanan paranın hesabını Akhisar halkına vermelidirler. Çünkü harcanan para Akhisar yerelinde yaşayan belediye den hizmet bekleyen 100 bini aşan nüfuzumuzundur. Belediye başkanının ve başkanlarının inisiyatifin de olamaz.



Yazıyı yazmadan birkaç gün öncesi Başbakanın il başkanlarına toplantısındaki yaptığı konuşmasını dinledim seçim politikası yapmadıklarını ve sadece görev icabı araçları kullandıklarını söylüyor. Daha önceleri tüm siyasi partilerin de böyle yaptığını söyleyerek örnek gösteriyor. Evet, Sayın Başbakan doğru söylüyor ve tümünüz aynısızınız.  AKP ve iktidarının iki bakanı (içişleri ve adalet bakanları ) seçim politikası uyguladığı sandık da oy kullandıktan BİR dakika sonra uygulamaları başladı. İki bakanlığın tüm ülke çapında başlattığı gözaltılar. Kimi çek kimi senet kimleri kredi ve kredi kartları nedeniyle mağdur olan vatandaşlarımın oy kullanırken tutuklanmışlardır. Tutuklaması olan kişiler neden tatil günü ve vatandaşı vatandaşla karşı karşıya getirerek bu uygulama yapılmıştır. Sandık başkanı resmen “sivil muhbir” olarak kullanılmıştır. Önceden isimleri işaretlenmiş yerlerin kişiler geldiğinde polisle işbirliği yaparak tutuklatmıştır. Neden bu kişiler referandum öncesi suçlarını bildirerek işlem yapılmamıştır? Neden bu kişiler tatil günü gözaltına alınmıştır? Seçim politikası hayır oyu vermemeleri için yoksa sayısı çok mu? Acaba 8 yıllık iktidarınızda ekonomi korkutucu boyutlara mı çıkmıştır? Yoksa kriz bizi teğet geçmedi mi? Delip geçti mi? Evet tutuklamaların boyutu sanırım çok yüksek Akhisarımız da 203 kişidir. Tüm tutuklananlara geçmiş olsun dilerim.  



Sonuç olarak referandum HAYIR ve BOYKOT'ÇULAR açısından başarılı geçmiştir. Boykotçular kimlik talepleriyle birlikte Kürt sermayesine de sınıf mücadelesinin başlayacağının işaretini vermiştir. BDP referandumun en karlılarındandır. Aynı şekilde Hayır da evete karşı sınıfsal taleplerin öneminin işaretini içinde saklamaktadır. ÖDP, HALK EVİ, TKP ve EMEP sınıfsal çıkarlarını işaret ederek gelecekte ciddi bir blok olma yolundadır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder