12 Kasım 2010 Cuma

Dedikodu Konusunda Eksik İki Açıklama Üzerine


Dedikodu Konusunda Eksik İki Açıklama Üzerine


Halkımızın değer yargısı bana devrimci ahlakı hatırlatarak müdahale etme refleksini gösterdi. Aslında müdahaleme neden olan bir öğrencinin psikolojik travma yaşamasıydı. Sonuçlarının nerelere varacağını düşünmeden yapılan dedikodunun boyutu inanılmayacak kadar büyüktür. Dedikoduya maruz kalanların çocukların neler yaşadığını bilmelidir. Gerek son yaşananlar gerekse önceleri yaşanan dedikoduların ailelerde çok ciddi yaralar açtığını bilmeliyiz. Geçtiğimiz aylarda iktidar partisinin Genel Başkanı Başbakan ve iki bakanının açıklamaları beni hayrete düşürmüştü. Biri Recep Tayip ERDOĞAN ikincisi Bülent ARINÇ ve diğeri ise Selma Aliye KAVAFI'DIR. Bir parti Genel Başkanı hakkında çıkan söylentiler. Başbakanı ve yardımcısını siyasi ranta elde edip nemalanmaları ne kader ahlakidir. Kadın ve aile den sorumlu Bakan ise eşcinselliğin hastalık olduğunu basında konuşulması ne kadar doğrudur. Hiç mi bizleri yönetenlerin bu gibi dedikodu yapılmasına örnek olmuyorlar. Toplumsal ahlakı iki bacak arasına indirenlerin ne kadar belirleyici olduklarını gözden kaçırmamak gerekir. İki basın açıklamada da yönetenlerin geçtiğimiz aylarda yaptığı açıklamalarına dikkat çekmemesi bir eksiklik olsa gerek. Bu tip dedikodular dönem dönem yapılıyor. Hakkında dedikodu yapılan kişiler acaba başkaları hakkında yapılan dedikoduya nasıl tavır aldılar. Gerek siyasi gerekse ekonomik beklenti içine girerek dedikoduya alet oldu mular? Şakada olsa yapılanlar sonradan kakaya dönüştüğünü bilmeliyiz. 21 Ekim de yazımın üzerine yapılan açıklamaları yerinde bulmakla birlikte eksikliğini de belirmek istedim. Başkalarına yapılandan nemalandıysak yapılanlara karşı çıkmamız ne kadar inandırıcı olur. Düzen için yaşanan çatışmalar kayıkçı dövüşüne dönüyor. Gerçeklerden uzaklaştırarak mücadele ve yaşam alanlarını bu kadar düzeysizleştiriyor. Aslında yaşananlar vahşi kapitalist sömürü sisteminin toplumsal çürümüşlüğünün bir göstergesidir.



Reklamın iyisi kötüsü olmaz. Mağduru oynayarak siyasi ranta dönüşmemeli. Yapanların siyasi veya ekonomik yıpratma nedeniyle yapıldıysa doğru değil. Aynı şekilde mağduru da oynamamak gerekir. Değerlerin yok olduğu dönemlerde toplumumuz idealist insanlara her zaman ihtiyaç duymuştur. Yaşanan pisliği sosyal, toplumsal, kültürel ve ekonomik alanlarımızda iyi okuyan yorumlayanlar vardır. Bana dokunmayan yılan binyıl yaşasın anlayışını sanırım toplumumuz reddetmeli. Yaşadığı toplumda yanlışlara müdahale ederek sorumluluk üstlenmelidirler.

Düşüncelerinize dikkat edin sözcüklere dönüşürler. 

Sözcüklerinize dikkat edin hareketlere dönüşürler. 

Hareketlerinize dikkat edin alışkanlıklara dönüşürler.

Alışkanlıklarınıza dikkat edin karaktere dönüşürler.

Karakterinize dikkat edin KADERİNİZ'E dönüşür.

Düşünce,  sözcük, hareket, alışkanlık, karakter ve kader, bir birini tamamlayan ve insan hayatını yönlendiren olgulardır.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder