15 Ocak 2012 Pazar

Okunmalı, yorumlanmalı, soru sormalı, sorgulanmalıdır yaşam…


Okunmalı, yorumlanmalı, soru sormalı, sorgulanmalıdır yaşam…


Tüm yaşanılanları iyi okumalıyız. Yazarlar insanları yaşananları okumaya çalışarak yazarlar. Aslında iki tembelliğimiz (zihinsel ve bedensel) olmasa aydınlar gibi gözle görülmeyenleri yüreğinizle görebilir, müdahale eder ve düzenleriz. Toplumsal yaşamımızı neden-sonuç ilişkilerini kendinize sorular sorarak, sorgulayarak eşitlik ve özgürlük taleplerini, hem kendiniz için, hem de bulunduğunuz toplum için örebilirsiniz. Her akşam haberlerden ve basından izlediğimiz dünyadaki kargaşa görüntüleri aslında çok az yansıyanlardır. Artık gün geçmiyor ki yaşamın acı yüzü yanı başımıza kadar gelmesin. Yanı başımızda yaşanan sorunlar aslında görüp de banane dediğimiz, yüz yüze gelmekten kaçtığımız toplumsal yaramızdır. Bireyciliğin hatsafaya çıktığı günümüzde, sorunların paylaşarak çözmeliyiz. Bunlara seyirci kalmak istemiyorsanız, yaşanan yanlışlara müdahale etmelisiniz. Evimizde, sokağımızda ve işyerinde gördüğünüz gerçeklerden nereye kadar kaçabiliriz? Mutlaka yüzleşerek çözüm yollarını bulmalıyız.

Sorunların birike gelmesinin nedenlerinden biri demokrasi anlayışımızın-kültürümüzün gelişmemesidir. Aile ve işyeri demokrasisi gelişmemiş toplumumuzun bulunduğu yere huzur ve mutluluk getirme şansı yoktur. Bir aile içinde dostluk ve arkadaşlık yoksa bulunduğu topluma ve ülkesine huzur mutluluk getirmesini de bekleyemeyiz. Anne ve Baba’nın aile içinde doğrudan demokrasi kültürünü çocuklarımıza yaşatarak öğretilmiyorsa, o zaman yönetim anlayışımız temelden bozuktur.
Düşünün Anne komşu dedikodusuyla gününü gün ediyorsa, baba kahvede gününü geçirerek, dedikodu yaparak tembelleşiyorsa, çocuklarımızdan iyi şeyler bekleme şansımız var mıdır? Anne çocuklarıyla ilgili iyi, güzel olanı sahiplenip yanlış şeyleri de “akşama babana söyleyeceğim” diyerek havale ediyorsa, baba ket hun-öcü oluyor. Anne de cici rolüne girerek kolaycılığa kaçmış oluyorsa o zamana ciddi bir problem vardır. Aynı şekilde işyeri anlayışımızda aileden alınan kültürle yaşatılıyor. Dedikoducu esnaf tabiri esnaf olmayanlardan üretilmiş bir tabirdir. Kurumsallaşmış resmi ve özel sektör çalışanları dedikodu yapmaya zaman bulamadığından serbest meslek yapanlara taktığı bir isimdir.
Ama gözden kaçan bir şey var resmi veya özel sektör çalışanları 8–12 saat çalışırken serbest meslek sahipleri 12–15 saat çalışmaktalar. Soru sorarak konuşmayı deneyerek bulur insanlar sorunlarına çare. Mutlaka konuşmayı denemeliyiz sorular sorarak sorgulayarak doğruyu bulabiliriz. Bunun da yöntemi yukardan aşağıya değil; aşağıdan yukarıya doğru gelişemlidir.

Konuyu ülke yönetimine getirirsek iktidar kavgası sağırlar diyaloguna dönüyor. Kimse kimseyi dinlemiyor, hakaret diz boyu herkes ülke insanının sorunlarına çare yerine yerini sağlamlaştırma çabasında. Kimisi Cumhurbaşkanı olma hesapları yapıyor. Kimisi Genel Başkan, Başbakan olma peşinde, kimisi de baş olacakların adamı olma peşinde… Görüp hissedip müdahale etmeyenler ise liberal davranarak geçinme peşindeler.   

Sonuç olarak aile içinde tüm sorunlarımızı dostluk ve arkadaşlığımızı güçlendirerek konuşarak çözmeliyiz. İşyerinde (küçük esnaf ve sanatkârlar) çalışanlar arası ast üst ilişkisi yerine kişilik özelliklerinin usta-kalfa-çırak ilişkilerinin bilinçli servis uyumlu davranışları ön plana çıkarılarak başarı sağlamalıyız. Kamu kurumları ve özel sektör çalışanları ise sendikal örgütlülük içersinde seçtiği işyeri temsilcilerin sağlayacağı demokratik ortamlarla sorunlarımızı aşmalıyız. Bu mutlu huzurlu ortamın, herkesin kendini ifade etmesiyle oluşacağını bilmeliyiz.  Ben gözle görünmeyenleri yüreğimle gördüğüme inandığım için, yazı yazmaya başladım. Öğrenimimin yeterli olmadığını bilerek, yüreğimde gördüklerimi teknik hatalarım olsa dahi, yılmadan, usanmadan, çok okuyarak, çok yazı yazarak, birçok yolları aştım. Ama daha çok aşacağım yollar olduğunu bilerek, öğrenmeyi ilke edindim. Bu arada zihinsel çalışkan bedensel tembel ve asosyal mükemmeliyetçi kişiler moralimi bozmaya özgüvenimi kırmaya çalışsalar da yılmadım. İnadına yüreğimle gördüklerimi yazdım ve yazmaya devam edeceğim. Sizlerde teknik hatalarınız olsa da yüreğinizden geçenleri anlatın, ifade edin ne kadar çok ifade ederseniz o kadar çok güzellikler saçarsınız bildiklerinizi paylaşır ve toplumsallaştırırsınız.  

Yazının sözleri: Zihinsel bir uğraşı içermeyen boş zamana ölümdür ve diri diri gömülmektir. ARTHUR SCHOPENHAUER 

Bir gün her şeyin daha iyi olacağını düşünmek, umudumuz; bu gün her şeyin iyi olduğunu düşünmek, yanılgımızdır. VOLTAIRE

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder