İnkılâp
(DEVRİM) Dal Ölümü Göze Aldı Evrenden Af Dilemedi.
Not: Verdiği mücadele aşağıda anlatılmıştır. İnkılâp (Devrim) Dal'ın Öz Geçmişi. Kendisi yaşadığı süreci anlatıyor. Aşağıdaki
bilgiler kardeşi Başaran DAL yol arkadaşı İnönü ALPAT tarafından onurla,
gururla hazırlanmış ve anlatılmıştır.
İnkılâp (Devrim)
Dal'ın Öz Geçmişi.
1960 yılında Sındırgı'nın Kozlu köy'ünde doğdu. Çocukluğu,
babasının öğretmenliği nedeniyle çeşitli köylerde geçti. Ortaöğrenimini
Akhisar'da tamamladı. Öğrencilik yıllarında ailesiyle birlikte tütün işleyerek
bölgenin ekonomik sıkıntılarının bizzat içinde yaşadı. Babasının TÖB-DER üyesi
olması nedeniyle bu yıllarda TÖB- DER'E, ayrıca Halkevine ve ETÜS'E (Ege Tütün
Üreticileri Sendikası) gidip gelmeye başladı. İlk gözaltı ve fişlenme
olaylarını Akhisar ve civarında yapılan tütün mitinglerinde yaşadı.
İnkılâp Dal, Akhisar bölgesinde giderek öne çıkan devrimcilerden
biri oldu. Her olayın ardından ilgisi olsa da olmasa da gözaltına alınmaya,
sorgu ve işkenceye maruz kalmaya başladı. Hatta kimi zaman sorgu için
Akhisar'dan Manisa'ya götürüldüğü oldu. 1979 yılında Akhisar Lisesi'nin
Edebiyat bölümünden mezun oldu. Okulu bitirdiğinde hakkında 2,5 aylık tecil
edilmiş bir ceza vardı. 12 Eylül'den sonra davaların sıkıyönetim esaslarına
göre yeniden görülmeye başlanmasıyla İzmir
Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Numaralı Askeri Mahkemesi'nde Ege Devrimci Yol davasında sanık olarak yargılanmaya başladı.
Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Numaralı Askeri Mahkemesi'nde Ege Devrimci Yol davasında sanık olarak yargılanmaya başladı.
Tutuksuz olarak yargılandığı bu dava sırasında Üniversite
Sınavına girdi ve Ankara Hacettepe Üniversitesi Felsefe Bölümü'nü kazandı ve
kayıt yaptırdı. Bir dönem Hacettepe'de okuduktan sonra, Ege Devrimci Yol davası
sonuçlandığında aldığı 5 yıl ağır hapis cezasıyla okulu tamamlamasının mümkün
olmadığını anlayınca Akhisar'a geri döndü. Akhisar'da Yargıtay kararını
beklediği günleri bahçe işlerinde çalışarak ve felsefe kitapları okuyarak
geçirdi.
İnkılâp Dal anlatıyor:
"Bizim yıllardır sonuçlanmasını beklediğimiz dava nihayet sonuçlandı. Adeta bitmeyecek sandığımız bir süreç son buldu. Bir mahkemem olduğunu unuttuğum günler bile oldu. Beklemek, hele sonucunu açıkça bildiğimiz bir olumsuzluğu beklemek benim için çok zordu. Bu sürede zaman zaman küçük ümit kırıntıları beslediğim bile olmuştur. Kısaca benim için ruhi gerginliklerle geçti bu süre. Rahatsız edici bir yığın olayı da buna katarsak benim için yorucu ve yıpratıcı olmuştur. Gerçi kendimi mevcut duruma ya da beklediğimiz sonuca iyice hazırlamıştım. Öylesine hazırlamıştım ki, cezaevinin bir şeyler, bana bir şeyler kazandırmasını bile beklemeye başlamıştım. Gerçi kazandırdığı bir şeyler tabii ki olacaktır. Ama hiç kuşkusuz bir şeyler de götürecektir."
"Bizim yıllardır sonuçlanmasını beklediğimiz dava nihayet sonuçlandı. Adeta bitmeyecek sandığımız bir süreç son buldu. Bir mahkemem olduğunu unuttuğum günler bile oldu. Beklemek, hele sonucunu açıkça bildiğimiz bir olumsuzluğu beklemek benim için çok zordu. Bu sürede zaman zaman küçük ümit kırıntıları beslediğim bile olmuştur. Kısaca benim için ruhi gerginliklerle geçti bu süre. Rahatsız edici bir yığın olayı da buna katarsak benim için yorucu ve yıpratıcı olmuştur. Gerçi kendimi mevcut duruma ya da beklediğimiz sonuca iyice hazırlamıştım. Öylesine hazırlamıştım ki, cezaevinin bir şeyler, bana bir şeyler kazandırmasını bile beklemeye başlamıştım. Gerçi kazandırdığı bir şeyler tabii ki olacaktır. Ama hiç kuşkusuz bir şeyler de götürecektir."
Kardeşi Başaran Dal'a
cezaevinden yazdığı ilk mektuptan
İnkılâp Dal, bir akşamüzeri polisler tarafından evinden
alınıp yaka-paça ekip arabasına bindirildi ve cezaevi yaşamı başladı...
İnkılâp Dal anlatıyor:
"27 Ekim'de akşamüzeri saat 6 sularında sivil ekipler tarafından evden alınarak tutuklandım. O ilk geceyi yeni karakolda nezarethanede geçirdim. Karakolda kayda değer bir şey olmadı. Sabah saat 9'da savcılığa, oradan da cezaevine götürüldüm. Hükümlü koğuşuna kondum. (...) Akhisar Cezaevi'nde 16 gün geçirdim. Bu 26 gün içinde ruhi yönden son derece rahattım. Sanki ağır bir yükü sırtımdan atmış gibi. (...) 23 Kasım'da sabah erkenden sevkim geldi ve Aydın'a hareket ettik. Saat 2'de Aydın Savcılığına gidip sevk belgesini aldıktan sonra saat 3 sularında cezaevine teslim edildim. (...) Yılbaşından birkaç gün sonra yılbaşı dolayısıyla diğer koğuşlarla da açık görüş yapıldı. Bu arada Mehmet Erdal ve Ufaklık Alişle görüştüm. Benim kendi koğuşlarına gelmemi istediler. Ben de gitmek için dilekçe verdim. Şu anda 8. koğuştayım. Burada Mehmet Erdal var. Ali başka bir koğuştadır. Koğuşta herkes Dev-Yol sanığı; çoğu da müebbet hapse çarptırılmış. Hemen hepsi 5–6 yıldır yatıyorlar. En düşük cezası olan benim. Adeta 5 yıl cezamı söylemeye utanıyorum. Bana tahliyeci gözüyle bakıyorlar. Bu koğuşa daha dün geldim. Bugün 2. günüm. Kitap yönünden çok zenginiz. Dışarıda okuma fırsatı bulamadığım kitapları okuma olanağı bulabileceğim sanırım. Burada 16 kişiyiz. Bu koğuşun havası diğer koğuşlara göre daha farklı. Yaş sınırı ortalaması oldukça yüksek. Kültür seviyeleri de oldukça yüksek. Bir de uzun süredir cezaevinde yatıyor olmanın getirdiği bir durgunluk ve olgunlukları var."
"27 Ekim'de akşamüzeri saat 6 sularında sivil ekipler tarafından evden alınarak tutuklandım. O ilk geceyi yeni karakolda nezarethanede geçirdim. Karakolda kayda değer bir şey olmadı. Sabah saat 9'da savcılığa, oradan da cezaevine götürüldüm. Hükümlü koğuşuna kondum. (...) Akhisar Cezaevi'nde 16 gün geçirdim. Bu 26 gün içinde ruhi yönden son derece rahattım. Sanki ağır bir yükü sırtımdan atmış gibi. (...) 23 Kasım'da sabah erkenden sevkim geldi ve Aydın'a hareket ettik. Saat 2'de Aydın Savcılığına gidip sevk belgesini aldıktan sonra saat 3 sularında cezaevine teslim edildim. (...) Yılbaşından birkaç gün sonra yılbaşı dolayısıyla diğer koğuşlarla da açık görüş yapıldı. Bu arada Mehmet Erdal ve Ufaklık Alişle görüştüm. Benim kendi koğuşlarına gelmemi istediler. Ben de gitmek için dilekçe verdim. Şu anda 8. koğuştayım. Burada Mehmet Erdal var. Ali başka bir koğuştadır. Koğuşta herkes Dev-Yol sanığı; çoğu da müebbet hapse çarptırılmış. Hemen hepsi 5–6 yıldır yatıyorlar. En düşük cezası olan benim. Adeta 5 yıl cezamı söylemeye utanıyorum. Bana tahliyeci gözüyle bakıyorlar. Bu koğuşa daha dün geldim. Bugün 2. günüm. Kitap yönünden çok zenginiz. Dışarıda okuma fırsatı bulamadığım kitapları okuma olanağı bulabileceğim sanırım. Burada 16 kişiyiz. Bu koğuşun havası diğer koğuşlara göre daha farklı. Yaş sınırı ortalaması oldukça yüksek. Kültür seviyeleri de oldukça yüksek. Bir de uzun süredir cezaevinde yatıyor olmanın getirdiği bir durgunluk ve olgunlukları var."
İnönü ALPAT'IN 2005 YILINDA BİR-GÜN GAZETESİN DE YAZDIĞI
YAZI.
YÜREĞİNE VE KALEMİNE SAĞLIK İNKILÂBIMIZ BU KADAR
AKHİSAR'IN TÜTÜNÜYLE BİRLEŞTİRİLEREK ANLATILIR.
İnkılâp, devrim demek,
İnkılâp dal, devrim dalı. İnkılâp Dal'a amansız hastalığına rağmen cezaevinden
çıkartmayanların, yurtdışına çıkması için pasaport vermeyenlerin, O'nu göz
göre, göre ölüme gönderenlerin niyeti bu olsa gerek: Devrimin dalını kırmak,
devrimin yeşermesini, filizlenmesini önlemek. Zaten 12 Eylül neden yapıldı ki?
Kolumuzu, kanadımızı kırmak için değil mi? Bunu başardılar da. İnkılâp Dal'ı
kırdılar. Dal gibi delikanlıyı, bir deri bir kemik yığına çevirdiler. İnkılâp
Dal, devrimci hareketin Ege köylüleri ile kurduğu bağın simgesiydi. 12
Eylülcülerin ilk işlerinden birisi oldu, devrimcilerle halk arasındaki bağı yok
etmek. Bu yüzden dallar budanmalı ilk adım itibariyle, sonra sıra gövdeye gelecekti.
Onu da başardılar; gövdeye vurmaya başladılar. Niyetleri köke kadar inmekti.
Kökü tutunduğu topraktan çekip alacaklar, kökü besleyen damarları keseceklerdi.
İşte, bunu başardılar mı bilinmez. Her türden yorum yapılabilir solun şimdiki
durumuna ilişkin, herkes farklı kriterleri baz alabilir.
İnkılâp Dal'ın terini
akıttığı toprakların, Akhisar ve köylerinin, İnkılâp Dal'ın arkadaşları
tarafından kurulan Özgürlük ve Dayanışma Partisi'ne gösterdikleri ilgi, diğer
bölgelerle kıyaslandığında gönüllerinden daha fazla oy düşmesine bakılırsa,
damarı kesmeyi başaramamışlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder