28 Mayıs 2012 Pazartesi

“Endüstriyel Futbolun Zafer Sarhoşluğu Bitti; Şimdi Geçim Sarhoşluğu Zamanı.”


“Endüstriyel Futbolun Zafer Sarhoşluğu Bitti; Şimdi Geçim Sarhoşluğu Zamanı.”


Madalyonun görülemeyen yüzünü görmek ister misiniz? 
Spor müsabakalarında madalya verilir. Altın, bronz ve gümüş… Bizlere de futbol takım oyunu başarısı diye verilen içi boş kupa gösterilir.  22 kişiye seyirci yapılırken birileri de ceplerini doldurur. Maç biter, tuttuğunuz takım kazanırsa bir sevinç yaşanır, kaybederse iki üzüntü birden yaşanır. Biri oynanan oyunda yenilgi, diğeri de ekonomik yaşamdır. Ekonomik yaşamdan kaçamayız. Her dakika peşimizi bırakmaz, yüzleşiriz.

19. yüzyılın dünyaya birçok oyunu ve üretimi vardır. Piyasacı düzen, Neo-liberalizmin hegemonyası, 1. 2. emperyalist-kapitalist paylaşım savaşları, tüketim toplumu, bilgi toplumuyla ulaştığı her yere verdiği tahribatlarla doludur. Bunların hayata geçmesi,“televizyon-medya” tekelci kapitalistleri için en önemli araçtır. Bu araçlar kullanılarak endüstriyel futbolla dünya halkları yönlendirilerek uyutuluyor. Afyon,uyuşturucuya benzer mutluluk verir insana. Dünya kupası, Avrupa kupası, Şampiyon kulüpler UEFA kupası vs. diye uzanan bir pembe dünya yaratılır.  

Bu oynanan oyunun içinde sağlıklı kalabilmek için toplumsal spora teşvik yoktur.  Çünkü oyunun içinde başka oyunlar oynanıyor. Maç bittiğinde izleyici koltuğundan mutlu veya mutsuz, küçük bir azınlık ise hep kazançlı kalkar. Sonra birileri paraları taksim ederken, diğerleri de bir başka meşgaleler peşine koşturur. Kritikler yapılır, tartışmalar başlatılır. Yani tümden sporu yapma yerine, halklar tekelleşen futbol ekonomisinin seyircisi konumuna sokulur. Baş hedef kazanmadır! Maçı kazanırsınız belki, ama paylaşılması gereken sorunlarımız olmalıdır. Geleceğimizi karartan güvencesiz, geleceksiz hayat vardır. O nedenle insanlar uzaklaştırılır, uyutulur ve kaderlerine terk edilir. 

Dünyanın tanınmış takımları televizyon ekranlarına kilitler insanları. Real Madrid, Manchester United, Barcelona, Chelsea vs vs. takımlar, milyon dolarlar konuşurtekelleşen futbol sahaların da. Dünyanın birçok yerinde de, hatta bu takımların futbol oynadıkları sahaların biraz yakınında; aç, yoksul ve işsiz insanlarımız yaşar. Kimse görmek istemez, herkes biriken sorunlardan kaçmak ister. Kısa bir süre dağıtırlar kendilerini ama maç biter yine yüzleşirler yaşamın acı yüzüyle. Dünya devleri olduğu için belki fark edilmez yaşamın gerçek yüzü, çünkü o kadar ustaca hazırlanır ki maç öncesi ve sonrası, arkanıza ve önünüze döndüğünüzde delirtilmiş bir toplumgörürsünüz etrafınızda. 

Ülkenin de tanınmış takımları benzer yöntemlerle hazırlanır sunulur ülke insanımıza. Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor, Bursaspor bu yılda Akhisar Belediyespor diye sıralanırlar alt alta. Futbolcu transferlerinde büyük paralarkonuşulur. İnsanların bilime yönlendirilmesi gerekilirken ya popçu ya da topçuluğa özendirilir. Birçok aile çocuklarını sağlıklı olabilmesi için, yerel yönetimlerden spor tahsisleri istemez.  Tekelleşen futbolun dünyasına kaptırırlar kendilerini ve destek verirler. 

12 Eylül 1980 tarihi ülkemizde olduğu gibi ilçemizde de muhalif kesim yok edildi. Tutuklamalar, işkenceler, gözaltılar ile bertaraf edildi hak talebi savunucuları. Müdahale edemediler sürüp giden yaşama. İlçemizde de başkaları da at oynattı.Farklı görülen yüzlerini sakladılar, arkaya saklanan görülmeyen yüzleri gün geçtikçe su yüzüne çıktı. Bir tek hedefleri vardı. Kazanmak! 

Sosyal, toplumsal, ekonomik yaşamda da var oldular. Muhafazakârlaştırarak kazandılar. Bununla da kalmayıp siyasi yaşama da el attılar. Kendilerini uslu çocuklar gibi gösterdiler. Hala oldukları gibi…  Çünkü onlara da ağabeyleri öyle emretmişti.Köklerinin ne 60’larda ne de 70’lerde halka faydası oldu. Coni amcalarınınemrettiklerini yerine getiriyorlardı. Bunların 80’leri de 90’ları da 2000’leri de öyle oldular; olmaya da devam edecekler. Çünkü zihniyetleri öyledir. Bir program etrafında hazırlanan yaşam biçimini bizlere dayatıyorlar. Adları 2000’ler de yenilikçi kanat diye çıktı halkın karşısına. Bunların kökleri 1955–1960–1963-1970’lerde görev üstlendi. Halkın çocuklarını yok etmek için.1980 faşist darbesi ile birlikte yıllardır karşılarında ki tüm engeller kaldırıldı. Girdikleri yeşil kuşaklı bir süreci, şimdilerde post-modern darbe süreciyle yol almaktalar. Bu programı uygulayan kafa adamları hariç, kendileri bile çözemiyorlar. İçine girdikleri sistemi ve düzeni…Eee böyledir sistem ve düzen muhalifiyim diye talip olursunuz iktidara içine girdiğinizde de çıkamazsınız. Bu düzenin dışında kalmak çok zordur; onun için bedeller ödemek gerekir. Bizlere ait olmayan, değerleri değil; öz değerleri, kültürümüzü yeşertmek gerekir. 

İlçe takımımız Bank Asya Birinci Ligi’nden Süper Lig’e çıktı. İlçemizde tekelleşen yönetim anlayışı sosyal, toplumsal, siyasi ve ekonomik alanlarımızı tekelleştirdi.Sporumuz da futbolumuz da tekelleşti. 

Şehrimizde bir anket yapsak, şöyle bir soru yöneltsek halkımıza: 

“Ekonomik gelirimizden spora kaç para ayıralım ve bunların içinden 11 kişilik futbol takımı için ayrılan parayı onaylıyor musunuz?”

Bir başka soruda şöyle olsa:

“Harcanan paranın dörtte birini 14 mahallede halkın spor yapması için harcansa hangisini kabul edersiniz?” desek. Verilecek yanıt sanırım tekelleşen futbol değil, toplumsallaşacak olan spor olur. Evet, ben spor müsabakalarının tümünün yapılmasından yanayım. Futbolun seyircisi olma yerine, istediğim dalda sporu yapan olmak isterim. Bu yerel yönetimin yaptığı ve sunduğu yönetim anlayışıyla ilgilidir. Bizleri oligarşi bir yönetim anlayışıyla yönetirseniz, karşınızda uygun kitle görürsünüz. Bunun da sosyal, toplumsal ve ekonomik sorunlarını yaşarız. O zamanda o benim işim değil der, çekilirsiniz kenara. Peki, futbol sizin işiniz mi? Yatıyorsunuz futbolla, kalkıyorsunuz futbolla… Bilmem farkında mısınız? Bu kentin sorunları var, ilçe yönetimi futboldan ibaret değildir.

1980’den sonra kentimizin uğradığı saldırılar;

Küçük üretici, çiftçi yok edildi. Endüstriyel tarıma ve tekelci sigara firmalarına teslim edildi. 
Özelleştirme politikalarıyla KİT’lerin (Komun İktisadi Teşebbüsleri) içi boşaltıldı.  Zarar ediliyor denildi; işçiler memurlar taşeron firmalara peşkeş çektirildi.
İlçe ekonomisi tekelci kapitallerin insafına terk edildi. Halka iş veriyor propagandası yapılarak alternatif işlerin önü kesildi. 
Sürekli küçük üretici, çiftçi, işçi ve esnaf mülksüzleştirildi. 
5 Nisan kararlarıyla Dünya ve Avrupa dev şirketlerinin at oynattığı yer haline gelen kentimiz ülkemiz gibi üretmeden tüketir konuma getirilerek teslim alındı. 
2010’lardan sonra ise zincir market ve mağazaların saldırısı top yekûn bir saldırıya dönüştü. 2012 yılından itibaren vahşi saldırısının dozu arttı.  
2005’te başlayan mevcut yerel yönetimin endüstriyel futbol sevdası, ilçe belediyemizin tüm olanaklarını futbola yönlendirerek ilçeye yatırım başarısızlığı futbolda başarıya dönüştü. 
Akhisar ilçesinin sokakları ticarileşti, hizmet alanları( kamunun kazanımı olan tüm sosyal tesislerimiz) Akhisar Belediyespor’a ve dolaylı yollarla şirketlere aktarıldı.  Aktarılmaya da devam ediyor.

Önümüzdeki yıl Akhisar Belediyesspor Süper Lig’de oynayacak. Kentimiz ne kazanacak, ne kaybedecek? Bence böyle çıtası dik bir yarışa sokulan ilçemiz, ekonomisini kaybedecek. Stadın olmayışı, deplasman için seyirci gelmesi halinde esnaftan alışveriş yapacak hayalide kalmadı. Buna göre seyirci Manisa’yagideceğinden iki yönlü ekonomik olarak kaybetmiş olacağız. Bir sonraki yıl Süper Lig’de kalırsa, önümüzde ki yılda belki geri dönüşümü olur. 
                                                   
Sonuç olarak endüstriyel futbola solun tavrı nasıl olmalı?
Spor alanında ne Fenerbahçe de Ceh ne de Beşiktaş’ın Çarşı grubu, solu temsil edebilir. Bu bağlamda bu yıl 1 Mayıs’ta farklı bir kesim katılımda bulundu. Özellikle ana akım medya bunları ön plana çıkardı: “Antikapitalist Müslüman gençlik” … Nasıl sırıttıysa bizlerde tekelci, futbolda öyle sırıtırız. Birde hani tüccar anlayışlı kesimimiz, “yoksullara yardım edin” der ama “yoksulluğun yenin” demezler. Bizlerin eşitliğe ve özgürlüğe bakış açımıza göre diğer kesimi değerlendirdiğimizde fark anlaşılır.       

19. yüzyılda endüstriyel tarımı, futbolda görüyoruz. Tekelleşen kapitalizmin yarattığı savaşları, açlığı, işsizliği ve yoksulluğu yaşamaktayız. Bunların sebeplerinden biri de futboldur. Bu yüzden dönen şikelerin, dolapların, ihale kavgalarının tarafı olamayız. Büyük takımlarda göremediğimiz somut halkımıza yansıyan ekonomimizi, Akhisar’ımızda çok net olarak görebiliriz. Sporun toplumsallaşması alternatif bakış açımız olmalı. 

Gençlik Muhalefeti’nin alanlarda attığı slogana bir ek yapmalarını tavsiye ediyorum. 

YÖK MEDYA POLİS-ENDÜSTRİYEL FUTBOL… 

Borsada yaşanan kriz tekelci endüstriyel futbolda da yaşanabilir. 

Not: Sosyalist ekonomist Hayri Kozanoğlu’nun Küresel Krizin Anatomisi kitabında belirttiği gibi, borsayı bir tren vagonları gibi tanımlarken en son vagona binenlerin küçük esnaf ve sanatkârlar olduğunu en sonda buradan büyük krizin olduğunu belirtir. Karşılığı olmayan büyütülen sanal ekonominin patladığını 2001 yılında ülkemiz, 2007 yılında da dünyamız yaşadı. Bu bağlamda endüstriyel futbolun son vagonuna binen küçük ilçemize kadar özendirilmiş ve tekelci futbola kadar getirilmiştir. Endüstriyel futbolun kriz bombası Akhisar Belediyespor’da patlayabilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder