31 Mayıs 2010 Pazartesi

CHP'nin Halk Devrimciliği Nereye Kadar?


CHP'nin Halk Devrimciliği Nereye Kadar?

Ezilen halklar için sol iklim şart…

Cumhuriyet ve laiklik kavramları içinde halkın kendi kendisini yönetmesi önemlidir. Çağdaşlaşma yolunda ilerlerken Cumhuriyet ve laiklik ülkemizin yönetim anlayışını tanıştıran CHP maalesef bu kavramların içini boş bırakmıştır. Ülkemiz coğrafyamızda halkları çok kimlikli, çok kültürlü ve çok inançlı bir ortak payda zenginliği olarak başaramamıştır. Suni bir inanç tek kimlikli milliyetçi anlayışı dayatarak yaşadığı coğrafyasında ki farklılıkları görmezden gelerek asimile edilmeye çalıştırılmıştır.

Cumhuriyet Halk Partisinin tek partili dönemin içinde en önemli projelerinden birinin köy enstitülerinin olmasıdır. Farklı coğrafyamızın farklı iklim koşullarına göre 7 bölge 21 okul ülkemizin geleceği açısından çok önemlidir. Ama maalesef 1940 de başlayan 1955 de kapatılan bu önemli projenin geldiğimiz 2010 yılında büyük eksiklini yaşamaktayız. Köy enstitülerinde yetişen öğrenciler 1960'larda toplumsal muhalefetin örgütleyicileridir. Farklı halkların farklı kültürlerin bir arada yaşayabilmesi için emek- sermaye, ezen- ezilen ülkenin bağımsızlığı için mücadele vermişlerdir. 6. Filo'ya defol NATO güdümlü yönetim anlayışlarına hep karşı durmuşlardır. Ülkenin bağımsızlığı halkların kardeşliği için verilen bu mücadelede darbeciler ve işbirlikçiler tarafından katledilmiştir. Köy Enstitüleri ne amaç için açıldı? Neden kapatıldı? Bir soru işareti olarak karşımızda durmaktadır. Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığı ile başlayan sol iklimin oluşması elbette güzel. Halkın devrimcisi olmak halkların bir arada yaşaması için devrimcilik yapmaktır. Oysa devrimcilik, milliyetçilik ilkesi olan CHP'nin tek kimlikli bir yapıdan uzaklaşıp çok kimlikli bir huzurun sağlanmasıyla oluşur. Laiklik ilkesi ise suni bir inanca cemaatler ve tarikatlar yetmiyormuş gibi diyanet işleri adı altında her yıl yükselen kaynak aktarımıyla yok edilmektedir. Azınlık dahi olsa adı laik ülke denilen ülkemizde farklı inanç yapılarımız var. Kendini Müslüman kabul eden ama maalesef suniler tarafından aleviler tanınmamaktadır. Alevi açılımı yapan mevcut iktidar zorunlu din derslerini dayatmaktadır. Cemevlerini tanımamaktadır. Oysa ülkemizde sayısı 20 milyon olduğu söylenen Alevilerden ülke ekonomisine katkı sağlanarak ( vergi, işgücü vb.) inançlarını ise tanımaktadır. Gayri Müslim denen Hristiyan ve Musevi yurttaşlarımızda bu ülkede yaşamaktadır. Aleviler gibi ülke ekonomisine katkı sunmaktadır. Halkın devrimcisi olmak halkın kapitallere karşı haklarını korumakla olur. Bildiğimiz gibi yerelde ve genelde CHP'nin içerisinde TÜSİAT yanlısı kapitaller var. Kılıçdaroğlu çok önemli sol söylemleri ön plana çıkarmıştır. İşsizlik, yoksulluk ve açlık gibi kavramlar özellikle dikkat çeken  “taşeronlaşmayı tarihe gömeceğiz ” sözünü kullanmıştır. Bunu kendi yerel belediyelerinde ve kendi genel politikalarında nasıl sağlayacaktır? Bu da ciddi bir soru işaretidir. Karşıyaka Belediyesinin geçtiğimiz yıl işçilerine yaşattığı olumsuzluğu nasıl çözecektir? Tekel işçileri, Karşıyaka Belediyesi işçileri, İstanbul itfaiye işçileri, Zonguldak maden işçileri ve diğer taşeron şirketlerde çalışan işçiler aynı kaderi yaşamaktadır. Ana muhalefet partisi olan CHP'nin iktidar partisi AKP ile aralarında fark yoktur. Mevcut sistemden beslenenler nasıl faklı bir sistemi savunur. Sorunu esasen medyatik olmakla değil örgütlü toplum olarak çözebiliriz. Gerek 23–45 arası tek partili iktidar gerek DP, AP iktidarları gerek MC hükümetleri gerekse ANAP ve AKP iktidarları tarih boyunca ülkemizi yönettiler. Halk bu iktidarlara tarih boyunca yetki verdi, oy verdi ve iktidar yaptı. Karşılığında 1 trilyon dolara yaklaşık iç ve dış borç koskoca bir hiç…

Halkların bağımsızlığı adına canlarını verenler Mustafa SUPHİ, (15 arkadaşı) Nazım HİKMET, Taylan, Mahir ve ON'lar, Deniz, İbrahim, Ulaş, Yusuf, Hüseyin, H.Cevahir ve binlerce devrimciler. Vahşi kapitalizmin yaşattığı ülkemize ve Dünya'daki sorunlardan kurtulmanın yolu sol, sosyalist sistem ve devrimci mücadeledir. Sorunlar o kadar çok birikti ki ne liberal yaklaşımla ne muhafazakâr sağ politikalarla ne de ulusalcı ve milliyetçi politikalarla çözülür. Kılıçdaroğlu'nun kullandığı gibi devrimci kavramının kullanılması ihtiyaç değil, bir zorunluluktur. 2008 krizi sonrası sınıf mücadelesinin gerekli olduğunu, bunun da eşitlik, özgürlük ve devrim yolunda çözüleceğidir.  



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder