CHP'nin Halk Devrimciliği Nereye Kadar?
Ezilen halklar için sol iklim şart…
Cumhuriyet ve laiklik kavramları
içinde halkın kendi kendisini yönetmesi önemlidir. Çağdaşlaşma yolunda
ilerlerken Cumhuriyet ve laiklik ülkemizin yönetim anlayışını tanıştıran
CHP maalesef bu kavramların içini boş bırakmıştır. Ülkemiz coğrafyamızda
halkları çok kimlikli, çok kültürlü ve çok inançlı bir ortak
payda zenginliği olarak başaramamıştır. Suni bir inanç tek kimlikli
milliyetçi anlayışı dayatarak yaşadığı coğrafyasında ki farklılıkları görmezden
gelerek asimile edilmeye çalıştırılmıştır.
Cumhuriyet
Halk Partisinin tek partili dönemin içinde en önemli projelerinden birinin köy
enstitülerinin olmasıdır. Farklı coğrafyamızın farklı iklim koşullarına göre 7
bölge 21 okul ülkemizin geleceği açısından çok önemlidir. Ama maalesef 1940 de
başlayan 1955 de kapatılan bu önemli projenin geldiğimiz 2010 yılında büyük
eksiklini yaşamaktayız. Köy enstitülerinde yetişen öğrenciler 1960'larda
toplumsal muhalefetin örgütleyicileridir. Farklı halkların farklı kültürlerin
bir arada yaşayabilmesi için emek- sermaye, ezen- ezilen ülkenin bağımsızlığı
için mücadele vermişlerdir. 6. Filo'ya defol NATO güdümlü yönetim anlayışlarına
hep karşı durmuşlardır. Ülkenin bağımsızlığı halkların kardeşliği için verilen
bu mücadelede darbeciler ve işbirlikçiler tarafından katledilmiştir. Köy
Enstitüleri ne amaç için açıldı? Neden kapatıldı? Bir soru işareti olarak
karşımızda durmaktadır. Kılıçdaroğlu'nun genel başkanlığı ile başlayan sol
iklimin oluşması elbette güzel. Halkın devrimcisi olmak halkların bir arada
yaşaması için devrimcilik yapmaktır. Oysa devrimcilik, milliyetçilik ilkesi
olan CHP'nin tek kimlikli bir yapıdan uzaklaşıp çok kimlikli bir huzurun
sağlanmasıyla oluşur. Laiklik ilkesi ise suni bir inanca cemaatler ve
tarikatlar yetmiyormuş gibi diyanet işleri adı altında her yıl yükselen kaynak
aktarımıyla yok edilmektedir. Azınlık dahi olsa adı laik ülke denilen ülkemizde
farklı inanç yapılarımız var. Kendini Müslüman kabul eden ama maalesef suniler
tarafından aleviler tanınmamaktadır. Alevi açılımı yapan mevcut iktidar zorunlu
din derslerini dayatmaktadır. Cemevlerini tanımamaktadır. Oysa ülkemizde sayısı
20 milyon olduğu söylenen Alevilerden ülke ekonomisine katkı sağlanarak (
vergi, işgücü vb.) inançlarını ise tanımaktadır. Gayri Müslim denen Hristiyan
ve Musevi yurttaşlarımızda bu ülkede yaşamaktadır. Aleviler gibi ülke
ekonomisine katkı sunmaktadır. Halkın devrimcisi olmak halkın kapitallere karşı
haklarını korumakla olur. Bildiğimiz gibi yerelde ve genelde CHP'nin içerisinde
TÜSİAT yanlısı kapitaller var. Kılıçdaroğlu çok önemli sol söylemleri ön plana
çıkarmıştır. İşsizlik, yoksulluk ve açlık gibi kavramlar özellikle dikkat
çeken “taşeronlaşmayı tarihe gömeceğiz ”
sözünü kullanmıştır. Bunu kendi yerel belediyelerinde ve kendi genel
politikalarında nasıl sağlayacaktır? Bu da ciddi bir soru işaretidir. Karşıyaka
Belediyesinin geçtiğimiz yıl işçilerine yaşattığı olumsuzluğu nasıl çözecektir?
Tekel işçileri, Karşıyaka Belediyesi işçileri, İstanbul itfaiye işçileri,
Zonguldak maden işçileri ve diğer taşeron şirketlerde çalışan işçiler aynı
kaderi yaşamaktadır. Ana muhalefet partisi olan CHP'nin iktidar partisi AKP ile
aralarında fark yoktur. Mevcut sistemden beslenenler nasıl faklı bir sistemi
savunur. Sorunu esasen medyatik olmakla değil örgütlü toplum olarak
çözebiliriz. Gerek 23–45 arası tek partili iktidar gerek DP, AP iktidarları
gerek MC hükümetleri gerekse ANAP ve AKP iktidarları tarih boyunca ülkemizi
yönettiler. Halk bu iktidarlara tarih boyunca yetki verdi, oy verdi ve iktidar
yaptı. Karşılığında 1 trilyon dolara yaklaşık iç ve dış borç koskoca bir hiç…
Halkların
bağımsızlığı adına canlarını verenler Mustafa SUPHİ, (15 arkadaşı) Nazım
HİKMET, Taylan, Mahir ve ON'lar, Deniz, İbrahim, Ulaş, Yusuf, Hüseyin,
H.Cevahir ve binlerce devrimciler. Vahşi kapitalizmin yaşattığı ülkemize ve
Dünya'daki sorunlardan kurtulmanın yolu sol, sosyalist sistem ve devrimci
mücadeledir. Sorunlar o kadar çok birikti ki ne liberal yaklaşımla ne
muhafazakâr sağ politikalarla ne de ulusalcı ve milliyetçi politikalarla
çözülür. Kılıçdaroğlu'nun kullandığı gibi devrimci kavramının kullanılması
ihtiyaç değil, bir zorunluluktur. 2008 krizi sonrası sınıf mücadelesinin
gerekli olduğunu, bunun da eşitlik, özgürlük ve devrim yolunda
çözüleceğidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder