27 Mayıs 2011 Cuma

Esnaf 12 Haziran da Ekmeğine Sahip Çık!


Esnaf 12 Haziran da Ekmeğine Sahip Çık!

Küçük esnaf ve sanatkârlar! yine bir seçim dönemine geldik. 1980 sonrası gelişen piyasacı ekonomik gelişmeler karşısında yaklaşık otuz bir yıllık süreç hep aleyhimizde gelişti. Serbest piyasa ekonomisi kuralları özelleştirme politikalarıyla birlikte her dönem faturasını küçük esnafa, çiftçi ve işçiye kesmiştir. Tekelleşen sermaye artık tüm halk kesimini tehdit eder duruma gelmiştir. Eczacısı, doktoru, mühendisi, kamu çalışanlarını da bezdirmiştir. Yıllardır kullanılan slogan artık tüm toplumumuz tarafından benimsenerek haykırılmaktadır. SUSMA SUSTUKCA SIRA SANA GELECEK!  
                                                       
Ekmek partili esnaflarımız, yıllardır 365 gün çalışarak günde en az 10–15 saat mesai harcadığımız ekmeğimizi ellerimizden alanlara karşı mutlaka siyaseti toplumsallaştırmak, toplumu siyasallaştırmak gibi çok önemli bir görev üstlenmek zorundayız. Sosyal, Toplumsal ve kültürel bağlarımız olan doğamız gereği çok kültürlü, çok kimlikli yapımızı siyaset yaparak geleceğimizi örgütlemeliyiz. Çiftçiyi bitirdiler, özelleştirme politikalarıyla işçileri bitirdiler şimdi de zincir mağazalarla bizleri bitirmek istemekteler. Gözleri bizlerin 365 gün 10–15 saatlik ekmeğimiz için verdiğimiz mücadelede; toplumumuzda tek direnen bizler kaldık. Bu iktidar devam ettiği müddetçe KOSGEB kredisiyle gelecekte bizleri de sıkıntıya sokacaktır. Şimdi özellikle esnaflarımızın bazı meslek guruplarına büyük görev düşmektedir. (BAKKAL-TEKEL BAYİ, BERBER, kadın-erkek PENYECİ-TERZİ, kadın-erkek BARMEN-BİRAHANE, CAFE-KAHVECİ, ŞÖFÖR ESNAFI-TAKSİ ŞÖFÖRÜ, FOTOĞRAFÇI ve diğer esnaf kesimimiz) Kendimiz ve tüm toplumumuz için rolümüzü üstlenerek ezilenlerden yana geleceğimizi kazanmak için yaşamı örmeli ve örgütlemeliyiz. Genel ve yerel iktidarın geçmişi bizlerin köklerine dayalıdır. Bizlerden çıkarak bizleri unutan bu iktidara yaşananları görmek istememektedir. Türkiye de 9 yıl önce sayıları 4–5 milyon olan küçük esnaf şimdilerde 1,5–2 milyon kişiye düşmüştür. Beraberinde zincir mağazalar ilçemizde de sayıları artarak devam etmektedir. Özellikle geçtiğimiz 5–6 aylık dönemde KOSGEB kredisi vererek karşımıza farklı meslek guruplarından rakip yaratılmaktadır. Yandaşlara 97 bin TL kredi verildi ve 27 bini TL hibe, kalan 70 bin TL ise iki yıl sonra 4 yıl ödemeli. REFERANS OLANLAR ise açılan işyerleri hükümetin ve devletin valisi, kaymakamı, ilçemizin seçilmiş belediye başkanıyla ve en önemlisi de küçük esnaf ve sanatkârların oda başkanlarıyla ve yöneticileriyle yapılmaktadır. Bizzat yerel yöneticilerinin sahipliğini yaptığı ve başbakanın dolaylı yoldan ortağı olduğunu söylenen zincir marketler gün geçtikçe artmaktadır. Esnaf ve sanatkârlara çıkarılan af borç taksitlendirmesi böyle haksız rekabet ortamı yaratılarak ödenir mi? 24 Ocak 1980 5 Nisan 1994 ve 2001 Şubat ve 2008 krizlerini bizler yaratmadık ama maalesef faturasını bizler ödüyoruz. 
                                                                                                                                 
SEVGİLİ ESNAF VE SANATKÂR ARKADAŞLARIM ACİLEN YAPILMASI GEREKENLER.                             

Hani ekmek partiliyiz politikasını yapıyorduk ya günlük ciro için hani içimizdeki “ben” duygusuyla hareket ederek, çok kültürlü, çok kimlikli, çok inançlı yapımıza denk gelen, birileri tarafından da koruma altına alınan sen esnafsın siyaset yapma bak işine dayatmasına hapsedilen bizler, ekmeğimiz ve geleceğimiz için mutlaka siyaset yapmalıyız. Yaşadığımız sıkıntılardan dolayı artık gerçek yüzümüzü göstererek siyaseti bizzat yaparak örmeliyiz ve örgütlemeliyiz yaşamı. Önce çok önemli hayat felsefemiz olan BEN SİFTA YAPTIM KOMŞUM YAPMADI dayanışmasını sağlayarak başlamalıyız.    
                                
Şehrimizde kısa süre önce ESNAFIMIZ yerel yöneticiler tarafından birçok yönden mağdur edilmiştir. Bir karocular ve mermerciler esnafı yerlerinden, mağdur edilerek çıkarılacaktır. İki, kasap halindeki esnaflarımız yerlerinden çıkarılarak geri dönme garantisi verilmemiştir. Üç, gelecekte rantı’na sulanan ayrıcalıklı sınıfın şehir stadyumunun yerinin değiştirerek alış veriş merkezine çevrilmesi ve tekelci anlayışının kamu kurumunun üzerinden kar elde edilmesidir. Sonrası da genel ve yerel iktidarın kazık attığı başta bizler olmak üzere çiftçiyi, işçiyi, emekliyi, öğrenciyi, kadınları, kamu çalışanını, köylüyü, taşeron şirketlerde sendikasız çalışanını, Kürtleri, Alevileri, Romenleri uyandırmalıyız. Bu iktidarın en çok kullandığı İslami (rahmani) referansların hiç birine ait olmadığı, piyasacı liberal ekonominin (şeytani) referanslarını kullanarak saf temiz ucuz iş gücüne sahip inanç duygularını sömürdüğünü göstererek MASKELERİNİ DÜŞÜRMELİYİZ.

Gerçek sohbetlerin yapıldığı yerlerden biri olan kadın-erkek berberleri- ve terzi işyerlerinden başlatmalıyız. Diğer meslek gurubu olan bar-birahane ve cafe-kahvehane de dertlerin konuşulduğu ve paylaşıldığı yerlerden sürdürerek şoför esnafımızın gezerek gördüklerini ve yaşadıklarını anlatmalıyız. Kökleri bizlere dayalı olan sahte maskeleri düşürmeliyiz.

24.05.2011 SALI GÜNÜ BAŞBAKANDAN AÇIKLAMA.                       
Not: Yazımı hazırladıktan sonra basına yansıyan hükümetten hibe kredi açıklaması tamda bahsettiğim KOSGEB kredisidir. Yani küçük esnafı tamamen sıkıntıya sokacak girişimdir.
   
DÜNYANIN EN TUHAF MAHLÛK
Akrep Gibisi Kardeşim

Korkak bir karanlık, içindesin akrep gibi…
Serçe gibisin kardeşim…
Serçenin telaşı içindesin…
Midye gibisin kardeşim…
Midye gibi kapalı, rahat…
Ve korkunç bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun kardeşim…
Bir değil, beş değil milyoncasın, maalesef…
Koyun gibisin kardeşim…
Gocuklu celep kaldırınca sopasını, sürüye katılıverirsin…
Ve adeta mağrur koşarsın salhaneye…
Dünyanın en tuhaf mahlûkusun yani…
Hani şu derya içinde olup deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf…
Ve açsak yorgunsak, al kan içindeysek…
Ve hala, şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak…
Kabahat senin demeye de dilim varmıyor ama...

Kabahatin çoğu senin canım kardeşim…

                                                                             Nazım Hikmet RAN

 

14 Mayıs 2011 Cumartesi

31 Yıllık Sürece 12 Haziran da Engel Olun.

31 Yıllık Sürece 12 Haziran da Engel Olun.

24 Ocak 1980 kararlarıyla birlikte teslim alınmaya başlanan süreç hala devam ediyor. Nereye kadar süreceği de meçhul. ABD, AB güdümlü Cemaat-tarikat ve AKP ittifakının görevleri bitmedi.12 HAZİRAN DA ENGEL OLUN. 

GÜLEN'İN 1963 de ÖZAL'IN 1980 de üstlendiği görev 24 Ocak kararları ve 12 Eylül darbesiyle birlikte piyasacı özelleştirme politikalarıyla devam etmiştir. Darbe sonrası mevcut iktidarın temellerinin atıldığı ülkenin tüm kurumlarının dizayn edildiği bir dönemin başlangıcıdır. Ülkemizin temiz inanç duyguları kullanılarak gerçeklikten uzak taraflara yönlendirildi. DTÖ, DB ve IMF'NİN kararları doğrultusunda tarımdan gelen gelirimiz bitirildi. Yabancı tekellere teslim edilme girişimleri başladı. Yaşanan soğuk savaş dönemlerinin içinde yapılan girişimler, ülkemizi yeşil kuşak teorisiyle yöneten ABD ve ÖZAL'LA birlikte Ortadoğu ve Türkî Cumhuriyetleriyle olan ilişkilerinin cemaat-tarikat bağlantılarıyla sürdürerek, Sovyetler Birliği çöküşü sonrasında Irak-Kuveyt savaşı bahane edilerek Ortaasya ve Ortadoğu yeraltı kaynaklarının ele geçirilme girişimleri başarıyla sürdürülüyordu.  

ABD, AB kendine özgü politikalarını hayata geçirmek için ülkemize gönderdiği ekonomistlerle ÖZAL gibi Coni amcalarının isteklerini yerine getirmesi için bir başka kurtarıcı gönderiyordu. Tansu ÇİLLER. İki anahtar vadeden dönemin bakanı sonradan başbakanlık görevine gelen Çiller, 5 Nisan kararlarıyla vaat ettiği iki anahtar yerine var olan halkın kazanımlarını bir gecede ulusal ve uluslar arası sermeye transfer etti. “Gümrük birliği anlaşması'nın” yapıldığı dönem olan Çiller döneminde ülkemiz AB'nin dev şirketlerinin saldırısına uğramıştır. Önce allayıp pullayarak sunulan çok basit kişiler, maalesef bu ülkede bakanlık, başbakanlık yaparak ülke kaynaklarımızı uluslar arası şirketlere peşkeş çektiler. Sürekli iç işlerimiz iş birlikçilerle dizayn ediliyor. Sürekli farklı kesimlerden kariyer sevdalıları aranıyordur. 28 Şubat kararlarıyla yeni bir düzen içersine sokulmaya çalışılan ülke yönetimimiz, böl-parçala-yönet taktikleri REFAHYOL hükümetini de bitirdi. Devamında gelen hükümet, sermayenin göz diktiği tekelin bazı değerli kar getiren yerlerini ve sigaraların isim haklarını istemektedir.

İlçemizdeki demokratik yapıda bu oynanan oyuna gelmeden hemen tepkisini koymuş ve hemen arkasından geniş bir çalışma başlatmıştır. Akhisar, Kırkağaç ve Soma da tütünde kota getirilmesine karşı çıkılmıştır. Oynanan oyunun sonucuna ulaşmasına karşı imza kampanyasını örgütleyerek meclise iletmiş, sonrasında Samsun, Yeni Harman sigarası ve Akhisar sigara fabrikasıyla birlikte 4 aylık ciro değerine satılmasına engel olmuştur.

İşbirlikçi yöneticilerimiz ve uluslar arası sermaye bıkmadan, usanmadan kazanımlarımızı ellerimizden almak için yoğun çabaları devam ediyor. Sıkışan siyasi ve ekonomik daralma Abdullah ÖCALAN'IN yakalanmasıyla ulusalcı-milliyetçi, özelleştirmeci-liberal koalisyon hükümetini ülke gündemine getirmiştir. Yine görev başında olan siyasi ve ekonomik karanlık güçler, Neo-liberal politikaları hayata geçirerek tüm ülke halklarının kazanımlarını gasp etme çabaları 2000 sonu ve 2001'in başında bir şeyler bahane edilerek yine insanımıza ciddi bir kriz yaşatıldı. Meşhur anayasa kitabının başbakan ve cumhurbaşkanı tarafından birbirlerine atarak oku da öğren restleşmesi sonucu bir gecede ülke krize girerek yeni bir şeylerin hazırlığı yapılıyordu.

 
Transfer bakanlar, ülkemizin sorunlarını çözmek için ABD, AB ile birlikte dünya çapında ekonomik örgütleri olarak da DB, IMF, DTÖ tarafından ihraç ediliyor. İhraç bakanımız ülkeyi ekonomi bakanı olarak değil, başbakan olarak yönetir duruma getirilmiştir.15 günde 15 yasa çıkartılarak 20 yıllık yapılamayan özelleştirmelerin önü açılarak çok önemli bir eşiği atlayarak ona uygun siyasi yapıda hazırlıkları yapılmaya başladı. Çok önceleri cemaat tarikat ilişkisi olan kimi çevrelerin de desteğiyle fazilet partisinden yenilikçi kanat olarak tanınan aslında ABD 'Cİ TAYİP, GÜL ve ARINÇ üçgenine yeni bir parti kurdurularak ulusal ve uluslar arası sermayenin ihtiyaçlarına göre dizayn edilmeye başlandı. Milli görüşçü diye yıllardır geçinen Erbakan'ın talebeleri kendisine de kazık atarak ülkenin gelmiş geçmiş en büyük ABD'cisi oldular. Ülkenin kaynaklarını 9 yılık iktidarında talan ettiler. Bu iktidarın şimdiye kadar yaptığı halkın kazanımlarını sermayeye transfer etmektir. 1994 yılından sonra yereller yönetimin tüm kaynaklarını kullanarak sinsice yerleştikleri kamu kurumlarından verdikleri hizmetler tamamen cemaat-tarikat sermayesinin lehinedir.

Özelleştirmelerle başlayan süreç daha iyi olacak söylentileri ile ülkemizdeki tüm halklarımız kandırılmaktadır. Mücahit-Müşahit-Müteahhit her şeylere müsait yapının, devlet kurumlar, parti ilişkisi iç içe geçmesi engel olunmazsa diktatör faşizan baskıları artacaktır.