26 Temmuz 2012 Perşembe

ensoldanbakis. com’a Neden İhtiyaç Duyuldu


 ensoldanbakis. com’a Neden İhtiyaç Duyuldu 

 
Yola çıkarken yolun seni nereye götüreceğini bilemezsin, bir de bakmışsın ki görünmeyen yönlerin ortaya çıkmış. Kentin tüm sorunlarını dert edinmiş, onun üzerine kafa yormaya başlamasın. Bilginin toplumsallaşması, toplumun bilgilenmesi için araca ihtiyaç vardır. Tüm araçları kullanırsanız, toplumu siyasallaştırır, siyaseti toplumsallaştırırsınız. İşte o zaman özlenen halk iktidarı oluşur.    

Günün haber alma aracı olan internet haberciliği, insanların tutkusu olmuş vaziyette. Sanal âlem de gerek ekonomik hayatımızın, gerekse sosyal ve siyasi hayatımızı yönlendirmede büyük rol üstlenen araç haline gelmiştir. Ben de bu âleme yaklaşık 8 yıl önce dâhil oldum. İlkten toplumsal sorumluluğumuz olan yapımızla eleştirmen yorumculuk yaptık, sonraları tartışmalar başladı. Bu tartışmalar yoğun bir sanal âlem de bizleri tartışmalara soktu. Her tartışmanın altından anlımızın akıyla çıktık. Sonra yorumlar makale boyutunu alınca da köşe yazarlığı yapar mısın teklifi geldi, olur dedim ve yola koyulduk. Derler ya kervan yolda dizilir diye. Bizler de yoldan yürürken dik yürümeyi ilke edindik. Kendimi tanıyan biri olduğum için, gözle ve yüreğimle gördükleri mi yazıya dökmekte zorlandım. Nedeni ise ilkokul mezunu olmamdı. Yazı yazarken teknik hatalarım hala oluyor; neyse ki Yoldaş’ım olan büyük oğlum Yoldaş, benim her zaman imdadıma yetişti bana editörlük yaptı. Eşim Neşe ise son yazım yayınlanmadan önce süzgeçten geçirerek yayına veriyorduk. Ailece verdiğimiz toplumsal mücadeleyi dayanışma içersin de yürüttük.   

Kamusal bir görev olan habercilik anlayışının kendi içersin de etik kuralları olmalıydı. Elimden geldiğince bunlara dikkat etmeye çalıştım. Düzenin ve sistemi çarkına kaptırmış yerel ve genel habercilik anlayışını ters yüz etmek için, hep başka pencereden bakarak yazılarımı yazdım ve haberlerin altına yorumlarımı yaptım. Bu bakış açısı diğerlerinden beni ayıran en önemli yönümdü.

Son yerel seçimlerden sonra bu kente dönen dolapları duyunca-görünce, yazı kalemimin ucu sivrilmeye başladı. Sivrildikçe birileri rahatsız oldu. Son yıllar da su yüzüne çıkan demokrasi dışı uygulamalar, haliyle anti demokratik mücadeleyi de beraberin de getirmek zorundaydı. 12 Eylül oligarşi yönetim anlayışı bizlere dayatılınca, doğruymuş gibi tüm toplumumuza yutturmaya çalışıldı. Doğru olmayan bu yönetim anlayışını açığa çıkarmakta bizlerin görevi oldu. Başta yerel yönetim olmak üzere, tüm sivil toplum örgütlerini ve düzenin, sistemin diğer partilerini hedef alan yazılara yöneldim. Tabi beraberin de sıkıntılı bir sürece girileceğini de biliyordum. Etik davranan yönüm hep beni korudu. Asla yalan yanlış yazı yazmadım. Halk adına alınan yanlış kararları halkın bilmesi için ne yapmam gerekiyorsa yaptım. İnternete giremeyenlere yazılarımı yazılı basından ulaştırmaya çalıştım. Tabi sanal âlemin tadı başka, yazılı basını da tadı başkaydı. Gazeteyi bire bir okuyucuya dokunarak verilince, bilginin toplumsallaşması, toplumun bilgilenmesinin önü açıldı. Canlı olarak bana ve topluma geri dönüşümleri başladı. Bu kente yaşayanlar kendileriyle ilgili kararların alınmadığını öğrenince, halk muhalefeti yavaş yavaş oluşmaya başladı. Tabi bu kentin yaşayanları üç partiye oy verenlerdi. Oy verdikleri partilerinin aldıkları kararları okuyunca inanamaz oldular. İçten içe her yapı kendilerini sorgulamaya başladı. Başta AKP olmak üzere MHP ve CHP de köşeye sıkıştı; iç muhalefet geliştikçe, partilerin içerisinde ki, iktidarın ağır ağabeyleri rahatsız oldular.  

Sonraları yazı yazdığım site sahiplerine siyasi baskı yapıldı. Benim yazarlığıma son verilmesi için özel toplantılar yapıldı. Sürekli yalan yanlış bahaneler uyduruldu, yazılarım ve kişiliğim hakkın da. Hepsine” hodri meydan” dedim, bir gün, bir tanesi, karşı açıklama yapamadı. Çünkü yazdığım her şey doğruydu. Hani bir atasözü vardır; doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar. Ben de doğru söyleyenin, sizlere sunduğu köyün, onuncu köy olduğunu iddia ediyorum. Tabii ki her şeyin bir bedeli vardır; ama bu kente dik durmanın ve onurlu yürümenin de mutluluğu var tabii ki.

Bu alanda benim kendime edindiğim misyon doğruyu Akhisar halkına duyurmaktı. Bunu elimden geldiğince yaptım ve yapmaya devam edeceğim, bundan da kimsenin şüphesi olmasın. Önderimizin bizlere verdiği kılavuz, sıkıntılı, engebeli ve dolambaçlı yollardan geçmeden halk iktidarının ulaşamayacağıdır. Evet, düzenin ve sistemin muhalifi olmak böyle bir şey, mücadelenize inanıyorsanız, her engel bir başka mücadele yolları buldurur insana. Yorum yazarken sorgulamak, sanal âlem de köşe yazarlığına yaptırdı bana. Sanal âlemden kopuk olanları haberdar etmek için de gazetecilikte yaptırdı. Halka dokunmak için de sokağa çıkarır insanı, sonrada kentin tüm sorunlarını bire bir görme imkânı verir. Sonra halkla bütünleşirsiniz, sorunlar yumağına dönen ilçenin sorunlarına müdahale etme hakkı bulursunuz kendiniz de. Toplumsal sorumluluk aldığınız da, bir de bakmışsınız, her sorunu sizlere yansımaya başlamış, sorunlarla bütünleşmişsin iz. Neden diye sormaya gerek yok, çünkü o kadar sorunlar var ki, bunu su yüzüne çıkaran bir tane yerel basın yok.  Mevcut yerel basın her biri, birine benzer durum da, haberciliğin ötesin de reklama dayalı internet haberciliği üç cümle haberle yapılıyor; haber diye yansıyan gündem 300–400 fotoğraf reklamcılığına dönüşmüş durum da. Alın sizlere haber. Özellikle ana akım belediye haber sitesi, yerel yönetime ver gaz haberleri dolu. Kayıkçı dövüşüne dönmüş sistemin ve düzenin figüranlarına alternatif yaratma peşindeler. Bunun ters yüz edilmesi şarttır. Bu yüzden, halk muhalefetini geliştirecek yerel internet haberciliği ve gazeteye ihtiyaç var. Adını da ensoldanbakis.com adlı site olmasını istedik. Diğer siyasi yapılardan ve sol siyasetlerden bizleri ayıran tarafı, devrimci siyaseti benimsememizdir.   

Yine kervan yolda diziler anlayışıyla başladığımı yerel internet haberciliği ve gazetecilik yolu bakalım nerelere götürecek bizleri. Yolumuz açık olsun.

Beklentim nicelik midir? Nitelik midir? Niteliği olan niceliktir. Sitenin kurulup yayın hayatına geçinceye kadar yazılarım google den blog sayfamdan takip edebilirsiniz. http://ensoldanbakis.blogspot.com/

Not: Diğer yerel sitelerden ayrılma nedenim farklı bakış açım olmasıdır. Önceki siteden ayrılırken Veda yazım ve son ayrıldığım siteden başlangıç yazılarımı sizlerle paylaşıyorum. Siteden ayrılma sebebim yazımın içeriğinle ilgili değil, internet sitesiyle de ilgili değil, gazete de çıkan yazılarımla da değil. İnternetteki yazılarımın okuyucularıma ulaşması için, matbaada çıkardığım fotokopiyle ilgilidir. Bunun Savcılık tarafından 300 TL para cezayla mahkûm edilmesi, siteden ayrılmama sebep olmuştur. Bana da kesilen 500 TL cezası vardır. Ben bu konuda yasal olmayan bir şey yapmadığımı bildiğim için, cezayı on gün içersinde yatırmadım; bu bağlamda yargı yolunun açılması ve mahkemenin karar vermesini istiyorum. Yapılan tamamen keyfi bir uygulama olduğunu düşünüyorum.

Bir noktadan sonra vazgeçmek olanaksızdır. Erişilmesi gereken nokta da, orasıdır. FRANZ KAFKA 
             
      
“VEDA! Gözle ve Yüreğimle Gördüklerimi Yazıya Döken Okuluma http://ensoldanbakis.blogspot.com/2012/03/veda-gozle-ve-yuregimle-gorduklerimi.html  
“İnternet Sitemize İlk Adım Atarken” Yazı sayfasında ki 6,7. yazı link
http://ensoldanbakis.blogspot.com/2012/03/wwwakhisargozdecom-internet-sitemize.html 


9 Temmuz 2012 Pazartesi

Savaşın Eşiğinden Döndük KESK’E Yapılan Operasyonlar, Sivas Anması bu Yıl Daha Çok Acılı Geçti ve Temmuz Ayı Belediye Meclis Kararları

Savaşın Eşiğinden Döndük

Düşürülen uçağın ne işi vardır komşumuzun hava sahasında ve sahilin de. BirGün gazetesinin Taşeronluk manşeti tamda bu noktada cuk diye oturdu. Manşet “Taşeronluk savaşın eşiğine getirdi”. Neden komşularımızla bu hale geldik? Komşularla sıfır sorun diye başlayan Dışişleri Bakanı Davutoğlu ülkeyi tüm komşularıyla boğaz boğaza nasıl getirdi?
          Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) eş başkanı ve mimarlarının istekleri doğrultusunda bölgemiz dizayn edilmeye çalışılıyor. Yeraltı kaynakları, (petrol–doğalgaz) silah, uçak ve yeni teknoloji denemeleri; yıkılan yakılan evler-binalar sonrasından ranta dönecek ihaleler G8-G20’lere düşecek paylar. Komşuda pişer bize de düşer diye düşünüldü herhalde. Fakat komşulara atılan kazık, bir gün gelir döner bizi de bulur diye düşünülmedi. Bu sistemin böyle gitmeyeceği apaçık ortada duruyorken, bunca yaşananlardan sonra hala diktatörlük faşist baskıların artması, daha çok acıların yaşanacağının anlamını vermektedir. Krizden çıkmanın yolu savaşa girmek değildir. Savaş daha çok insanları ve devleti krize sürükler. Evet, yaklaşık 10 yıllık iktidarı boyu AKP, sorunlarımızı kat be kat artırarak yoluna devam ediyor. Ne zaman savaşarak sorunlar bitmiştir. Her savaş, enin de, sonun da, barış sağlanarak son bulur. Geriye tek kalan savaşta kaybedilen insanlarımız, acı ve gözyaşıdır. Taşeronluğun taşıyıcıları nın vatansever olmaları da şaşırtıcıdır. Oysa bunların hepsi 1950’lerden bu yana piyasacı Neo-liberal düzenin taşeronluğunu yapanlardır. Neo-liberalizmin taşıyıcıları, kimi zaman milliyetçi, kimi zaman vatansever ve kimi zamanda dindarım diyerek, ülke insanını uyutarak iliklerimize kadar sömürü düzeni işletmişler.                                   
 

KESK’E Yapılan Operasyonları

Evet, yine bitmeyen operasyonlar. KESK’E yönelik yapılan tutuklamalar ve göz altıların nedenleri nelerdir? Gelişen muhalefetin odak noktasını oluşturan KESK birleşenleri kamusal alanların alabildiğince yok edilmesine direnen kararlığıyla tek direniş gösteren örgüt olmasıdır. 4+4+4 eğitim sistemine, 3+3 maşaların artışına ve sağlıkta dönüşümün ticarete dönüşüm olduğunu rakamlarla ispatlayarak iktidarın maskesini düşürmeleridir. Bu yüzden de bedelini ödemektedirler. Mutlaka her hak talebinin bir bedeli vardır. Diren’e diren’e kazanacağız!       

Sivas Anması bu Yıl Daha Çok Acılı Geçti   

Yorgun bir Cumhuriyet’in nedenleri ve sebepleri nedir? Tekçilik anlayışının dayatılmasıdır.

Bu kadar yorgun bir ülkenin insanları nasıl sorunlarını aşar bilemiyorum; ama sorunlar yaratan bu iktidarlardan kurtularak sorunlarımız aşılır. Bu yıl Sivas’ın anmasının en ağırı yaşandı; mevcut iktidar Sivas davasını zaman aşımına uğratılması,  yaralara tuz bastı. Ülkemizin kuruluşundan bu yana, iki temel sorunumuzu aşamıyoruz. Gerekçesi de sürekli dile getirdiğimiz tekçiliğin dayatılma anlayışıdır. Ulusalcı-milliyetçi-muhafazakâr anlayışın çözüm diye getirdiği, tek kimlik, tek millet ve tek devlet anlayışı. Oysa sorunun ,inançların kimliklerin özgürce yaşandığı bir ülke de aşılacağını bilmeliyiz. Egemenlerin sürekli bölüp parçalayıp yönetme argümanlarını ortadan kaldırdığımız da, yaşadığımız sorunların temelini, nedenlerini görmüş olacağız. Çok kimlikli, çok inançlı, bir yaşamı örerek, eşitliğin ve özgürlüğün yaşandığını görerek, emek-sermeye çelişkilerinden dolayı sorunlarımızın aşılacağını mutlaka bilmeliyiz. Bunun yolu da sınıf mücadelesinden geçer.         

Temmuz Ayı Belediye Meclis Toplantısını Sonuçları

verilen İki önerge konusu…  

Önerge sahipleri birim müdürleridir. Biri ruhsat işleri birimi, diğeri de gelirler müdürlüğü birimi. Benim bildiğim kadarıyla önergeyi muhalefet verir; ama bizim belediyemizde iktidar partisinin müdürleri veriyor; peki geliş şekli nasıl olmalıydı. Birim müdürleri işleyişte bir eksiklik gördüğü, düzeltilmesi gereken yerleri bağlı bulunduğu komisyona havale eder, komisyon görüşür oylar ve meclise getirir. Belediye meclis görüşür, gerekirse birim müdürlerinden ayrıntılı bilgi alır ve karara bağlar. Bunu neden allattım, ey Akhisar halkı sizleri yönetenler maalesef hiç derslerine çalışmadan memleket yönetiyorlar; birde 105 milyon bütçeyi yönetiyorlar.

Birinci konu: Ruhsat işlerin de aksayan sorunlar, gıdacılar çarşısının, ruhsatların kimlere verileceği, kimlere verilmeyeceği konusunda sıkıntıları ve bu konuda meclisten kararın çıkarılmasıyla ilgili istekleri dile getirildi. Ama ilginç olan, istekte bulunan sorumlunun ne istediğini bilememesidir. Dersine çalışmadan meclis toplantısına gelerek, alel acele kararın çıkarılması, sonradan doğacak sorunları da beraberinde getirecek. İşletme açmak için belediye’ye para ödeyerek satın aldıkları yerlerine, alınan kararla, bundan böyle bazı işlere ruhsat verilmeyecek. 

İkinci konu: Araç ürerlerine yapılan giydirme reklâmlar; önceden araçların vize yapımında araçların üzerinde ki reklâmların yapımı, bundan böyle çıkarılan yeni yasayla belediyelere devredilmesi konusudur. Bu konuda da TBMM’DE çıkarılan yasa çıkarıcılar, aşağıda nasıl uygulanacağının bilgisini vermeden, alel acele çıkarıdıkları için uygulanmasında sorunlar çıkmaktadır. Bir firmanın çıkan yasadan haberdar olmasından dolayı, araç reklâm giydirmesinin başvuru sonucu çıkan aksaklık, yine derslerine çalışmayan birim müdürü, komisyon ve meclis üyeleri işin içinden çıkamadı; öylemiydi böylemiydi konuşmaları sonucu, yine birinci konuda olduğu gibi gırgır şamata içersin de geçen meclis kararları. Mutlaka çok ciddiyet için de geçmesi gerekmiyor; ama bu kenti yönetenlerin bu kadarda acemice de alay ederek kararları alınması üzücü. Uygulamada ki sorunları halkımızın çektiğini bilmelisiniz sayın ilçemizin yöneticileri.

Not: Akhisar belediyesi çekin elinizi büfe ve seyyar satıcıların üzerinden. Birkaç yıldır seyyar satıcıların üzerine giden belediye zabıtası, son günlerde büfelerin de üzerine gider oldu. Genel ve yerel iktidarın temsilcileri milletvekili Uğur Aydemir belediye başkanı Salih Hızlı, ya iş verin halka ya da rahat bırakın .Üç beş kuruş kazanan esnaflarımızı; yaptıkları işler belki yasal olmayabilir ama iş veremediğiniz için yaptıkları meşrudur.                           















2 Temmuz 2012 Pazartesi

Bir Çığlık Çığ Yaratmalı, Anti Tekelci Kapitalist Mücadele Başlatmalı 1

Bir Çığlık Çığ Yaratmalı, Anti Tekelci Kapitalist Mücadele Başlatmalı 1
Serbest meslek sahiplerine yönelik bu yazımdan dolayı dilerim haddimi aşmamış olurum. Düzenin bu denli kötü gitmesi, aşağıdan yukarıya bir doğru müdahalenin olması şart olmuştur. Muhasebeci-mali müşavir mühendis avukat doktor, serbest meslek sahibi olan bu alanın mutlaka yaşama bulundukları alandan doğru müdahale etmeliler. Bu alanların üst kuruluşları gece gündüz çalışarak gelişmelere seyirci kalmıyorlar. Bu kuruluşların yerellerindeki temsilcilikleri de maalesef gelişmeler karşısında seyirci konumunda kalmaktalar. Siyasi anlayışıma göre, aşağıdan yukarıya doğru sorunlarımızın çözüleceğine inanan biriyim. Bu yüzden tüm bu kurumların temsilcileri bazı dönemler de çıkışlarının cılız kaldığına, bunun mutlaka piyasacı düzene karşı alternatif argümanlarının oluşturulması gerekmektedir. Bununda yolunun mutlaka ideolojik bir bakış açısıyla gelişeceğidir. 

Serbest Meslek Sahibi Avukatlarımız

Adaletin en temel dayanağı hukuk sistemidir. Hukukun bu kadar çiğnendiği bir ülkede evrensel hukuktan bahsede bilir miyiz?  Bu gelişmeler karşısında serbest meslek sahiplerinden olan Avukat kesimin yerellerde toplumsal yaşama müdahale etmeleri gerekmiyor mu? Özel yetkili mahkemelerin-savcıların evrensel hukukla bağdaşır bir durumları var mı? Kime olursa olsun hukuksuz yargılamaların olduğunu siz hukukçular daha iyi biliyorsunuz. Her hak talebi, terör örgütüyle bağlantı kurularak yıllarca hayatları ceza evlerinde çürütülüyor. Ülkemiz her dönem uluslararası hukuk sistemine uymadıkları için, ülkemiz de sürekli insan hakların çiğnendiği için, gerek tazminat gerekse hukuk sistemimiz mahkûm edilmektedir. Adalet sistemimiz adaleti olmayan bir iktidar tarafından bertaraf edilmektedir. Sizler; bu hukuksuzluğa daha ne kadar tahammül edecek, seyirci kalacaksınız. Hukuksuzluğun yarattığı yaşam alanlarımız ekonomik sorunları da beraberinde getiriyor.
1980 darbesi sonrası piyasacı düzen kurulurken insan hakları çiğnendi, anayasayı değiştirmeye teşebbüs edenler var diyerek 1982 anayasasını dayattılar; sosyal taleplerin önü kesilerek, tekelci kapitalizmin önü açıldı, ne sosyal devlette elle tutulur bir şey kaldı; nede ekonomik yaşamımızda. Birçok hukuksuzluğun yaşandığı ülkemizde seyirci durumunda kalan Avukatlarımız toplumun ekonomik durumunu icra işlerinden çok daha iyi bilmektedirler. Hukuk sisteminin çöktüğü ülkemizi ayağı kaldırmanın yolları sizlerin ellerinde, tekelci antikapitalist mücadelede sizlerin de katkısı ile olacağını düşünerek çığlığımı duyun istiyorum.                                     
 Serbest Meslek Sahibi Mühendislerimiz
Yaşam alanlarımızın mühendisler tarafından düzenlenmesiyle yaşanabilir bir dünya olur.       
Mühendislik kavramı çok genişi bir kavramdır. İçine girdiğinde çok derin yerlere götürür sizleri. Çevre, Elektrik, Fizik, Gemi İşletme,  Gıda Harita ve Kadastro,  İç Mimarlar,  İnşaat, Jeofizik, Jeoloji, Kimya, Maden, Makine, Meteoroloji, Mimarlar, Orman, Petrol,  Peyzaj Mimarları, Şehir Plancıları, Tekstil ve Ziraat Mühendisleri diye çok yelpazeye ayrılan mühendislik hayatımızın tüm alanlarına yansımaktadır. Yine bu alanda da üst kuruluşların yoğun mücadele çabaları vardır. Yine Avukatlarımız da olduğu gibi yerellerde mühendislerimiz yaşananlara seyirci kalmaktadır. Gerek yerel iktidarın, gerekse genel iktidarın, yanlış uygulamalarına karşılık seyirci konumundadırlar. Hükümetin tarım politikalarından tutun, çevre, kentsel dönüşüm adı altında yağmaya dönüşen şehirlerimizin, ormanlarımızın ve derelerimiz sermayenin insafına terk edilmektedir. TMMOB Genel merkezine sıkışan mücadele mutlaka yerellere inmek zorundadır. Çünkü hükümetin TMMOB’yi işlevsiz kılmak için sürekli yasalar çıkararak hareket alanını daraltmaktadır. Aşağıdan ise kurumları ele geçiren yağma ve talan iktidarıyla ancak ve ancak yerelden, genele doğru top yükün mücadeleyle baş edebiliriz. İlçemizde bu kadar mühendislerimiz varken, bizlere düşen göreve bakın dilerim haddimi aşmamışımdır. Toplum mühendisliğine soyunduğumdan dolayı karınca, kararınca müdahale etme hakkı buldum kendimde.. nedeni ise tüm alanlarımızın yerle bir olmasıdır. Siz mühendislerimizde çığlığımı duyun istedim.                     
Serbest Meslek Sahibi Doktorlarımız

Yine bu alandaki mücadele diğer kurumlar gibi üst kuruluşların ve Sağlık Emekçileri Sendikaları (SES)nın  üzerine kalmıştır. Kamuda çalışan doktorlarımızın çalışma yaşamı işkenceye dönmektedir. Sağlıkta dönüşüm adı altında yapılan sağlığın ticarileşmesi doktorlarımızın bir dakikada bir hasta baka yarışına sokulmaktadır. Aile hekimliğine geçişin ücretsiz olacağı söylenerek, dünya sağlık örgütünün verdiği para sona erdikten sonra ücretli halle dönüşmüştür. Sosyal güvencesi olan herkesten kesilen aylık ücretlerin üzerine, sürekli katkı payı adı altında ücret alınmaktadır; gerek eczanelerde, gerekse gözlük ihtiyaçlarında, gerekse diğer ihtiyaçlarında sürekli halkımızı soyup soğana çeviriyorlar. Tüm hekim arkadaşlara mesleklerinin piri olan Hipokrat yeminini hatırlatarak paranın egemen olmadığı sağlıklı günler kurmalarını dilerim. Evet, ülkemizin sağlık durumu hiç iyi değil çok yorgun ve hasta tedavisi de doktorlarımızın elinde, dilerim buradan haykırdığım çığlığımı duyarlar.
Serbest Meslek Sahibi Mali Müşavirler

Muhasebe-mali müşavir meslek gurubu da, serbest meslek gurubuna giren diğer önemli meslek gurubundanlar. Sağlık, Adalet, Mühendislik ve Muhasebeci-mali müşavir meslekleri hayatımızın önemli köşe taşlarındandır. Toplumsal yaşamımızın hesaplanarak pay edilmesinin matematiğini yapan Muhasebe gurubunun da yerellerde işlevsiz olduğu görülmektedir. Ben toplumsal yaşamımız da yalnızca işimizi yapmakla hükümlü olmadığımızı düşünen, mutlaka alanlara ilişkin sorumluluk alınmalıdır. Mükelleflerimizle sosyal, toplumsal, ekonomik ve siyasi ilişkilerimizde olmalıdır. Çünkü ülke ekonomisinin gidişatını en iyi bilen meslek gurubunun yalnızca işiyle ilgilenmesi yeterli değildir. Cari açık, enflasyon ve gelir gider hesaplarının hesaplandığı meslek gurubu olması nedeniyle, gelecekte nasıl bir tehlikenin beklediğini görenlerdir. Özellikle küçük esnafın ne durumda olduğunu bilen ve bunlara ilişkin çözümler üretmek zorunda kalanlardır. Ekonomik yaşamın en acı yüzüyle karşı karşıya kalan toplumumuzun ne çektiğini bilen meslek gurubudur. Sıkıntının enerjisini alan guruba çığlığımı duymalarını dilerim.
Bu yazı Sağlık, Adalet, Mühendislik ve Muhasebeci-Mali Müşavir meslek guruplarına yönelik yazdığım çığlık yazısıydı. Budan sonraki yazım küçük esnaf sanatkârların kendilerini korumaya yönelik ne yapmalarıyla ilgili olacaktır.