Dedikodu Konusunda Eksik İki Açıklama
Üzerine
Halkımızın
değer yargısı bana devrimci ahlakı hatırlatarak müdahale etme refleksini
gösterdi. Aslında müdahaleme neden olan bir öğrencinin psikolojik travma
yaşamasıydı. Sonuçlarının nerelere varacağını düşünmeden yapılan dedikodunun
boyutu inanılmayacak kadar büyüktür. Dedikoduya maruz kalanların çocukların
neler yaşadığını bilmelidir. Gerek son yaşananlar gerekse önceleri yaşanan
dedikoduların ailelerde çok ciddi yaralar açtığını bilmeliyiz. Geçtiğimiz
aylarda iktidar partisinin Genel Başkanı
Başbakan ve iki bakanının açıklamaları beni hayrete düşürmüştü. Biri Recep
Tayip ERDOĞAN ikincisi Bülent ARINÇ ve diğeri ise Selma Aliye KAVAFI'DIR.
Bir parti Genel Başkanı hakkında çıkan söylentiler. Başbakanı ve yardımcısını
siyasi ranta elde edip nemalanmaları ne kader ahlakidir. Kadın ve aile den
sorumlu Bakan ise eşcinselliğin hastalık olduğunu basında konuşulması ne kadar
doğrudur. Hiç mi bizleri yönetenlerin bu gibi dedikodu yapılmasına örnek
olmuyorlar. Toplumsal ahlakı iki bacak arasına indirenlerin ne kadar
belirleyici olduklarını gözden kaçırmamak gerekir. İki basın açıklamada da
yönetenlerin geçtiğimiz aylarda yaptığı açıklamalarına dikkat çekmemesi bir
eksiklik olsa gerek. Bu tip dedikodular dönem dönem yapılıyor. Hakkında
dedikodu yapılan kişiler acaba başkaları hakkında yapılan dedikoduya nasıl
tavır aldılar. Gerek siyasi gerekse ekonomik beklenti içine girerek dedikoduya
alet oldu mular? Şakada olsa yapılanlar sonradan kakaya dönüştüğünü bilmeliyiz.
21 Ekim de yazımın üzerine yapılan açıklamaları yerinde bulmakla birlikte
eksikliğini de belirmek istedim. Başkalarına yapılandan nemalandıysak
yapılanlara karşı çıkmamız ne kadar inandırıcı olur. Düzen için yaşanan
çatışmalar kayıkçı dövüşüne dönüyor. Gerçeklerden uzaklaştırarak mücadele ve
yaşam alanlarını bu kadar düzeysizleştiriyor. Aslında yaşananlar vahşi
kapitalist sömürü sisteminin toplumsal çürümüşlüğünün bir göstergesidir.
Reklamın
iyisi kötüsü olmaz. Mağduru oynayarak siyasi ranta dönüşmemeli. Yapanların
siyasi veya ekonomik yıpratma nedeniyle yapıldıysa doğru değil. Aynı şekilde
mağduru da oynamamak gerekir. Değerlerin yok olduğu dönemlerde toplumumuz
idealist insanlara her zaman ihtiyaç duymuştur. Yaşanan pisliği sosyal,
toplumsal, kültürel ve ekonomik alanlarımızda iyi okuyan yorumlayanlar vardır.
Bana dokunmayan yılan binyıl yaşasın anlayışını sanırım toplumumuz reddetmeli.
Yaşadığı toplumda yanlışlara müdahale ederek sorumluluk üstlenmelidirler.
Düşüncelerinize dikkat edin sözcüklere
dönüşürler.
Sözcüklerinize dikkat edin hareketlere
dönüşürler.
Hareketlerinize dikkat edin alışkanlıklara
dönüşürler.
Alışkanlıklarınıza dikkat edin karaktere
dönüşürler.
Karakterinize dikkat edin KADERİNİZ'E
dönüşür.
Düşünce, sözcük,
hareket, alışkanlık, karakter ve kader, bir birini tamamlayan ve insan hayatını
yönlendiren olgulardır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder