Mart Ayı Genel ve Yerel Gündemden Birkaç Konu
SON BELEDİYE MECLİS TOPLANTISININ
ÖNEMLİ KARARI
Mart ayı belediye meclis
toplantısında alınan karar: Mekke, Medine, Cidde’ye ziyaret tüm siyasi
partilerin ortaklaşa andığı kararın detayları. Oy çokluğuyla alınan karara iki
CHP’li meclis üyesi karşı oy vermiştir; İ.Ö-T.E meclis üyelerinin karşı
oylarıyla Mekke, Medine, Cidde’ye gitme kabul edilmiştir. Bu konuyla ilgili
ziyaret sonrası tüm detaylarıyla geniş bir yazı yazmayı düşünüyorum.
8 MART DÜNYA EMEKÇİ
KADINLAR GÜNÜ DEĞERLENDİRMESİ
Bu yıl her yerde olduğu gibi
ilçemizde de kadınlar günü farklı anıldı. Düzen ve sistem partileri–sendikaları
yine kadınlar gününü özünden uzaklaştırdılar. Bu yıl ilçemizde sınıf
partileri-sendikaları beş ayrı etkinlik düzenledi. Etkinlikler 7–8–10 Mart
tarihlerinde tiyatro, basın açıklaması, slâyt gösterisi, şiir dinletisi, türkü
dinletisi ve son olarak, sokakta gür bir şekilde taleplerini haykırdılar.
İlçemiz ilk defa 1857 yılında işçi sınıfının bedel ödeyerek elde edilen günü
anlamını ön plana çıkardı. Bu başarıya imza atan KESK birleşenleri DİSK birleşenleri, Halk Evleri ve siyasi partiler
ÖDP-EMEP-BDP-EDP’Yİ verdikleri emeklerinden dolayı kutlarım. Beş ayrı
etkinlikteki birkaç olayı eleştirmek istiyorum.
Sınıf sendikalarına bağlı üç
birleşenin ortaklaşa başladıkları etkinlikteki kişilerin siyasi damarları,
sınıf sendikası mücadelesinin önüne geçmiştir. Bizzat kendilerinin yaptığı
etkinlikte destek alan kurumlar mitingde aynı duyarlılığı göstermemişlerdir. Oysa
sınıf sendikaları-partileri değildir bizleri sokağa çıkaran, hak talebinde
bulunduran; tam aksine mevcut düzenin savunucuları partileri-sendikalarıdır.
İlk çağrıyı yapan temsilci doğru bir yöntem kullanmıştı; üye bazına
indirgeyerek farklı çevrelerden gelen öneriler doğrultusunda başarı elde
edilmişti. Ama değerlendirme toplantısı yaparken ilk çağrıdaki gibi doğru
yöntemi kullanamamıştır. Buda temsili demokrasili ile doğrudan demokrasi
anlayışının aşılmamasından kaynaklanmaktadır. Son olarak düzenin savunucusu
AKP’nin kadın kollarının yaptığı çalışmadan gelen eleştirilere cevap vermek
istiyorum. Sayın kadın kolları başkanı; sosyal yardımlaşma kurumuna verdiğiniz
yardımları çalışma diye sunarsanız ve bunun üzerinden “RIO mudur nedir eleştirsin de görelim.” derseniz, yerin kulağı
vardır diye de düşünmek lazım. Sizler kamu kurumlarının içini özelleştirme
politikalarıyla boşaltarak zavallı duruma getirerek bağışta bulunursanız kurum
müdürü sizleri kapıda karşılar tabi. Hiç kusura bakmayın, bun yaptığınız eleştiriye
açıktır. Bir siyasi parti kurumların üzerine çıkarsa bunun adı sosyal devlet
olmaz. Sermayeye bağlı parti devleti olur.
Not: Erkek gözüyle kadınlar hak
talebinde bulunmadıklarından dolayı önümüzdeki günlerde eleştirel bir yazı
yazacağım.
CHP İLÇE KONGRESİ
Geçtiğimiz günlerde CHP ilçe kongresi
yapıldı. Tek liste ile güçlü yönetim oluştu. Basın olarak kongreye katıldım
konuşmaları dinledim, dikkatimi çeken divan başkanı milletvekili hedeflediği
yerel seçimlerin siyasi yöneliminin içi boş olması. Tekçilik anlayışı ve hala “miras
yedi” yapısıyla aynılar yanı yerde
ayrılar ayrı yerde çerçevesi çizdi geçti. Bu yüzden sol değerlere ve
ilkelere değer bir cümle duymadım. Ne sosyal demokrat anlayış ne de çağdaş
anlayışının yansıması vardı. Yine alışıla gelmiş klişeleşmiş sözlerle kongre tamamlandı.
Tek ve blok listeyle yönetim seçildi bununda adı demokratik seçim oldu. Divan
başkanlığı yapan sayın vekile sorulmaz mı? Baykal’la girdiğiniz önseçim
kavgasıyla yaptığınız birbirine uyuyor mu? 12 Haziran seçimlerinde sizi birinci
sıraya oturtan önceki ilkeli duruşunuz değimlidir. Bu tutumunuz partili
üyeleriniz önümüzdeki günlerde değerlendirilmez mi?
ESNAF KEFALET SEÇİMİ
Seçim öncesi yazdığım yazıda
nasıl baktığımı anlatmıştım, bu konudaki düşüncelerim okumayan varsa alttaki
arşivimden görebilir. Yazı başlığı: Esnaf
Kefalet Adayları: “Aslan Yattığı Yerden Beli Olur.” Seçim günü
kazanılmış bir tek işleyiş var kapalı oyla seçimlerin yapılması. Kaybedenler yine ESKKK üyeleridir.
Parse toplamaya gelen üç milletvekilinin konuşmalarından değerlendirme. İlk çıkan CHP milletvekili Sayın Özgür
Özel’in esnaf ve sol kavramla ilgili konuşmasına değineceğim. Fransız Devrimi sonrası çıkan sağ-sol
kavramını anlatırken kendilerini de sol kategoride tanımladı. Sosyal
demokrat anlayışın aynı anlayış olduğunu söyledi. Soralım kendilerine sol
tarafta oturanlar işçiler, çiftçiler ve ezilenlerdir, doğru. Sağ tarafta
oturanlar ise tekelci kapitalizmidir. Yani özeti emek-sermayedir
ezen-ezilendir. CHP’nin de içinde yer aldığı sosyalist olmayan enternasyonalle
olan bağlarınızdan sadece dört çok önemli karara değineceğim. Afganistan, Irak,
Libya ve son olarak da Suriye konusunda partileri ne tutum almışlardır?
Hepsinin altına imza koyan CHP acaba solda mıdır? Yoksa sağda mıdır? Alınan tüm
savaşların kararı dünya sermayesinin lehinde alınmıştır. Yani Neo-liberal
politikaların bir sonucudur. Zaten sosyal demokratlarda tanımı itibarıyla küçük
burjuvadır. Sınıf mücadelesinin de önünde en büyük engeldir. Sayın Hasan Ören beni en çok şaşırtan kişi olmuştur.
CHP içerisinde Zülfü Livaneli’nin yanında yer alarak kendisine biraz da olsa
solculuk bulaşmıştır diye düşünmüştüm ama ne yazık ki solculuğun S’si kalmamıştır.
Ah damardır adamı çeken bunlar da sol değildir. Kendilerine yer bulamayan
yapılar ne kandilleri olurlar ne de kedilerine yer bulurlar. Sayın Uğur Aydemir iktidara
geldiklerinden bu yana 400’den fazla esnaf kefalet (ESKKK) olduğunu, şimdi 700 üzerine çıkardıklarını, bir milyon
kişinin de üzerinde kişiye de kredi verildiğini anlattı. Kimseye bedava para
vermediklerini KARINCA gibi
çalışmamız gerektiğini söyledi. Öncelikle sorum: Sayın vekil neden sayının
artığını bilemiyorum. Ama şunu iyi biliyorum, her köşe başını tutmuş mahalle
milyoneri verilen kredileri hortumluyor. “Bunların sahipleri kimdir” diye
sizlere sormak gerekmez mi? Çok kişiye verilen kredi iyi olduğunuz için mi?
Yoksa kötü yönetildiği için midir? Esnaflarımızın birçoğu 365 gün, günde 12–15
saatleri arası çalışıyor ama ne sizin zincir mağazalarınıza-marketlerinize
dayanıyor ne de KOSGEB ile
verdiğiniz HİBE kredinize dayanıyor.
AHMET ŞIK NEDİM
ŞENER’İN TAHLİYESİ
Yaklaşık bir yıldır tutuklu
bulunan Ahmet-Nedim ve diğer serbest bırakılan gazetecilerle ilgili devletin
hukuk sisteminin nasıl ayaklar altına alındığı bir kez daha görülmüş oldu. Silahlı
eylem yok, yasadışı hiçbir faaliyet yok, kim verir şimdi bunun hesabını? Yaşatılan
acıların hesabı mutlaka bir gün hukuk önünde verilir. Ahmet Şık cezaevi çıkışı
benzer cümleleri söylediği için özel yetkili savcı tarafından soruşturma
başlatıldı. Mevcut iktidarın en tepesinde olan kişinin eşi bu devletin hukuk
yanlışlarını Uluslararası hukuk önünde mahkum etmedi mi? İç hukukta tüketilen
hak mücadelesi uluslararası hukukta mahkum edilir. Dünya ülkeleri de böyle
hukuk anlayışına bir taraflarıyla güler. Ondan sonra vatan-millet-din-iman diye
böbürlenirsiniz. İnsanımıza yaşatılan
bunca acıyı hak etmediğimizi düşünüyorum.
YAZIKLAR OLSUN.
SİVAS DAVASININ ZAMAN
AŞIMINA UĞRATILMASI
Cezayı hak edenlerin hukuk önünde
zaman aşımına uğraması da ülke insanını bir kez daha derinden yaralamıştır.
Hangi hukuk sistemine inanalım? Kimin kimi yargıladığı, kimin kimi serbest
bıraktığı belli değil; kimin suçlu kimin suçsuz olduğu halk tarafından
anlaşılmıyor. Kafalar karıştırılıyor. Maalesef biraz inanç, biraz kimliksel
duygular kabartılıyor, nutuklar atılıyor; tüm toplum uyutuluyor. Caniler insan,
insanlar cani gibi gösteriliyor. İnsanlık
suçunda zaman aşımı olmaz. YAZIKLAR
OLSUN
21 MART NEVRUZ
Yine demokratik hak talebi,
yasaklama nedeniyle kana büründü. Her dönem olduğu gibi, otoriter baskı
demokrasi dışı uygulamalarla yaşanmaz hal alıyor. 12 Haziran seçimleri öncesi
yaşanan uygulamaları yine yaşadık. Seçime girememe sonrası çıkan olaylar sonucu
Diyarbakır’ın Bismil ilçesinde lise öğrencisi H.İbrahim ORUÇ ve Hopa’da
emekli öğretmen Metin LOKUMCU hayatını
kaybetmişti. Nevruz kutlamalarının
yasaklanması sonucu çıkan olaylarda yine bir vatandaşımız hayatını kaybetti ve
milletvekilleri polisler tarafından tartaklandı, gaz bombalarına maruz kaldı.
Cudi Dağı’nda çıkan çatışmada yine ölen güvenlik kuvvetlerinden beş kişi.
Kimdir bu yaşananların sorumlusu? Maalesef devleti yöneten astığım astık,
kestiğim kestik diyen sayın başbakanımızdır. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana
devleti yönetenlerin (Mustafa Kemal,
İnönü, Demirel, Türkeş, Özal, Çiller, Ecevit, Bahçeli R.T Erdoğan ve TSK
yönetimleri) hepsi aynı yöntemleri kullandı. Yaşanan sorunlar maalesef
çözülemedi. Artık yöntemleri değiştirerek bir arada yaşama saygınlığımızı edinmeliyiz.
21
Mart Nevruz günü Kürtler açısından ne anlam ifade eder? Zulme karşı kazanılmış
bir gündür. Tarihler öncesi yaşayan diktatör
Dehaq’ın sağlığına kavuşmak için her gün bir Kürt gencinin beynini yiyen
bir yamyamdır. Yaşanan bu zulme dur diyen Demirci
Kawa efsanesi vardır. Kralı öldürdükten sonra dağa kaçan gençlere ateşle
verilmiş bir işarettir. Diktatörler tarafından zulümler yaşatıldıkça doğası
gereği Demirci Ustası Kawalar da oluyor!
Yazının bir olumlu bir olumsuz sözleri
Bir yerde herkes birbirine benziyorsa; orada kimse yok
demektir. MICHEL FOUCAULT
İnsanın özgürlüğü, kendisine yapılanlara karşı takındığı
tavırda gizlidir. JEAN PAUL SARTRE
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder